3 Haziran 2010 Perşembe

Emzirme Reformu Manifestosu

Blogcu Anne ve Çalışan Gebe biz anneler için harika bir işe imza attılar: Emzirme Reformu Manifestosu! Ellerine sağlık...

Çınar doğduğu zaman çalışmayan bir anneydim, dolayısıyla "doğum izni", "süt izni" gibi dertlerim olmadı; emzirmeyle ilgili başka başka dertlerim vardı: Doğum yaptığım hastanede hiçbir tekniğin gösterilmemiş olması, daha ilk bebeğim olmasına rağmen hiçbir ebenin ya da hemşirenin benimle emzirirken ilgilenmemiş ve bilgi vermemiş olması sonucu doğru düzgün emziremediğimden canım yavrum ilk haftasında 400 gr verdi, ve bilürübin (sarılık) değeri 17'lere vurduğu için 24 saat boyunca fototerapi almak zorunda kaldı! Halbuki, 38. haftada doğmuş olmasına rağmen 3410 gr olarak dünyaya gelmişti, yani yeterince güçlü bir bebekti bence. Doğru bilgilendirilmiş olsaydım, belki Çınar bu kadar kilo vermeyecek, fototerapi almayacak ve ben de "sütün yetmiyor, mama verelim" diye peşimde dolanan bilimum anne/kayınvalide/dede/koca tayfasıyla "hayııırrrr, sütüm ye-ti-yor; emzirirsem geliiiirrrr!" diye papaz olmayacak, en sonunda da sırf bebek kilo alsın da ne olursa olsun, diye (emzirdikten sonra da olsa) mamayı dayamamış olacaktım!

Emzirme konusunda çok sıkıntı yaşasam da, aslında ben çalışmayan "şanslı" annelerdendim; ama, pek çok arkadaşım bebekleri 3-3,5 aylıkken ya izinlerini biraz daha uzatabilmek için rapor peşinde koştular, ya ekonomileri çok müsait olmasa da bebeklerinin yanında olmak için ücretsiz izinler aldılar, ya da (özellikle özel sektörde çalışanlar) bebeklerini mecburen evde bırakıp ağlaya ağlaya işlerine döndüler...

Halbuki, ilk 6 ay, bebeğin hem fiziksel hem de "besinsel" olarak anneye en çok ihtiyaç duyduğu dönem! Ama hem yasalar hem de işverenler bunu anlamamakta direniyor -işverenin işine öyle geliyor çünkü! Doğum yapmış kadın "anne" olarak değil, "bebek yüzünden sorun çıkarabilecek" çalışan olarak görülüyor... Her ne kadar Sağlık Bakanlığı'nın bir "Gebe veya Çalışan Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik"i olsa da, bu yönetmeliğin pek çok kurum ve kuruluş tarafından uygulanmadığını hepimiz biliyoruz.

Ve, bütün bu olumsuzluklara bir DUR demek istiyoruz!

Lütfen


hepimiz okuyalım, paylaşalım...

Belki bir fark yaratırız!

Sevgiler, Başak...

10 yorum:

Evrim dedi ki...

Canım çok haklısın ama bir konuyu gereksiz ukde etme içine diye söylemek istiyorum. Bebekler vücutları su tutmuş olarak doğuyorlar. O yüzden de şiş şiş, yumuk yumuk oluyor zateb:) İşte o su ve şlk kaka mekonyum derken. İlk hafta kilo kaybediyorlar. Normali ağırlıklarının onda biri. Kuzucuk fazladan bir 50-60 gr vermiş sadece. Ama bu konu da bile hastanenin bilgi vermemesi çok enteresan. Emzirme konusu ise bir feci. Ben çok şanslıymışım, çoook...

larcencielblog dedi ki...

Evrim'cim,

Teşekkürler yorumun için... kilo kaybı konusunun dediğin gibi olduğunu sonradan araştır araştır buldum ben de, ama üst sınır %10, bizimki o üst sınırı az da olsa geçince de, sarılığı yüksek çıktı. Çok kötüydü o fototerapi günü, tabii ki daha kötü hastalıklar var, ama çok koydu bana! Hastane güya Türkiye'nin en büyük doğumevi, hamile takibi gerçekten çok başarılı; gel gör ki doğum sonrası tam bir felaketti! İkinci bir çocuğum olursa hamilelik takibimi yine o hastanede yaptırırım, ama asla orada doğurmam!

Emzirmeyle ilgili hem bilgilendirme, hem de doğru yönlendirme şart! Tabii yasalarla bu işin çalışan anneler için kolaylaştırılması lazım! Umarım Blogcuanne ve Çalışan Gebe'nin bu girişimleri doğru adresi bulur, bir şeyler değişir...

Evrim dedi ki...

Umarım!Çok doğru ve yerinde bir girişim. Tebrik ediyorum eli değen herkesi. Gideyim bloglarından da edeyim bari :)
Bu arada benim doğum yaptığım hastane "emzirme dostu hastane" diye geçiyordu. Hastane çantanda biberon ve emzik olmasın diye özellikle uyarıyorlardı. Emzirmen için başında nöbet tutuyorlardı. Emzirdin mi?, Aldı mı? Kaç dk? diye saatlerini tutup uyarıyorlardı. Bebek memeyi almazsa, tutamazsa yardımcı oluyorlardı. Annenin sütü hiç gelmezse de bebeği yine de emzirtiyorlardı ve çok çok zorda kalırlarsa takviye olarak yaptıkları mamayı biberon ile değil uğraşarak tek tek kup dedikleri bir şey ile ciddi emek vererek, uğraşarak bebeği besliyorlardı. Daha sonra emmekten vazgeçmesin diye... Ben tek doğum yaptığım ve bir tek orayı bildiğim için her yeri böyle zannediyordum.

Hem yasal düzenlemedeki eksikler hem de üstüne hastanelerin yanlış tutumları nedeni ile haklı olarak yanlış yönlenen yüreği pır pır acemi anneler düşünülünce ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenen bebeklerin yüzdesinin o kadar az olmamasına şaşmamalı...

larcencielblog dedi ki...

Offf... gerçekten şanslıymışsın Evrim!

Rica etsem, hastanenin adını da yazar mısın? Bu kadar anne-bebek dostu bir hastane reklamı hak ediyor bence :)

Evrim dedi ki...

Yeditepe Üniversite Hastanesi :)

Hem benim gibi üniversite hastanelerini sadece ticarethane olmadıkları için sevenler, farklı, ilerici bulanlar hem de özel hastane konforu, hizmeti hatta şıklığı arayanlar için ideal derim :) İkisi bir arada :)

Seda dedi ki...

BlogcuAnne'ye de yazdim. Bu manifesto cok degerli ancak sorunu daha net tanimlamak lazim. Halen emzirme konusunda cok buyuk bilgi eksikligi var benim gordugum.Bu eksiklik, annelerin haklarini dogru ve direncli bir sekilde aramalarini engelliyor.

En basitinden yeni dogan bir bebegin (sezaryanda durum biraz daha farkli, bebek henuz tum hormonsal ve fizyolojik hazirlik yapilmadan dogmus oluyor) ilk 24 saat aslinda ne sute ne de mamaya ihtiyaci var.

Sutun gelmedi, mama verelim diye dayatan doktorlar, hemsireler bunu gozardi edip ezberden is yapiyorlar.

Turkiye'de nasil bilmiyorum ama ilac sektorunun yaptigi gibi mama sektorunun tum ilgisi, lobisi doktorlarin, hemsirelerin ustunde. Surekli mama mesaji bombardimani altinda kalan tipcilar, isin kolayina kacip mamayi dayatiyor olabilirler.

Bu emzirme konusundaki bilgi eksikligi ozellikle egitim seviyesi daha dusuk, internet/kitap erisimi olmayan annelerde daha vahim durumda. Bizler yine elinin altinda interneti, kitaplari, bilgi alabilecegi egitimli, arastirmaci anne arkadaslari olan kisileriz.

Her adim, ileriye dogru bir adimdir. Umarim bu manifesto birseyleri degistirir ama daha cok is var cozulmeyi bekleyen.

Sevgiler,
Seda

larcencielblog dedi ki...

Evrim, İstanbul'dakiler için iyi haber! Teşekkürler bilgi için...

Seda'cım... ah Seda'cım, çok haklısın! Ama yalnızca eğitim seviyesi daha düşük kesimde değil, bilmiyor musun başıma gelenleri?

Mama vermeye tamamen karşı olduğumu söylemiyorum, ama daha ilk baştan "aç bu çocuk" diye mamayı dayamak gerçekten dediğin gibi mama şirketlerinin baskısının sonucu.

Emzirme konusundaki bilgilendirme eksikliğinde çok ama çok haklısın! Blogcuanne'ye yazdığın da iyi olmuş. Eline sağlık, sevgiler!

esra dedi ki...

canım bebişine kullandığın markaların hepsinin bir arada ve çok daha ucuz satılan bir mağaza buldum..komisyon istemem:)))istanbulda ve anadolu yakasındaysan haber ver adresini vereyim...

Adsız dedi ki...

Basak'cim, eline saglik! Gercekten cok onemli bir konu bu. Ben de ilk firsatta paylasacagim. Bu manifesto hakikaten de buyuyup genislemeli ve her yere ulasmali.

Bu arada yasadiklarimiz yine cok paralelmis. Biz de sarilikdan muzdarip oldugumuz icin ilk hafta, sarilik gecene kadar emzirme sonrasi mama vermistik. Sonra kestik ama 1. ayda tekrar basladik cunku annemde hep bir suphe vardi, bu cocuk doymuyor diye, halbuki babam diyordu ki, sut yemeyle icmeyle degil, sadece emmeyle artar diye. Ama bizim yanimizda annem kaliyordu, ben okula gidiyordum, o yuzden cok direnemedim, 1 ogun mama verdi annem hep :( Neyse simdi YavruSu 17 aylik oldu ve ben hala emziriyorum. Bakalim ne zaman dur diyecek... :)

larcencielblog dedi ki...

Evet Evren, sen de paylaş... hepimiz birlik olup elimizden geldiğince sesimizi duyuralım...

Aynı şeyleri yaşadığımıza üzüldüm :( "Aç bırakma" korkusu ne kadar ağır basıyor di mi, insan çocuk doktoru olan babasını bile dinleyemiyor. Benim direnenemem de normalmiş yani :) Yaşasın YavruSu ama, umarım dibine kadar emer sömürür seni :)) Bizimki 13 aylıkken "yeter anne bu kadar" demişti :)