8 Kasım 2014 Cumartesi

Etkinlik: Şimdi Okullu Olduk!

İki hafta önce sevgili Gülsen'in çocuklarımız için düzenlediği Okula Merhaba partisindeydik. Parti mekanı Çocuklar Şehri Kreş'ti. Ben çocuklarla iyi vakit geçireceğimizi, okula başlayanlara bir motivasyon partisi olacağını sanıyordum; ama, aslında sürprizli bir etkinlik planlamış Gülsen bizler ve çocuklar için.

Kartoonevent servisler pek şekerdi...




Çocuklar Şehri Kreşi'nden biraz bahsetmek gerekirse, Şehri Hanım'ın kendi cümleleriyle şöyle diyebilirim:

Kreşimiz 0-6 yaş arasıdır.sabah kahvaltısı ,öğlen yemeği ve ikindi kahvaltımız mevcuttur .Uyku saatimiz ve faaliyetlerimizle birlikte branş derslerimizde vardır. Servisimiz mevcuttur. Fiyatlarımız çok uygundur.. Bunun yanısıra hafta içi ve hafta sonu oyun grupları etkinliklerimiz ve doğum günü organizasyonlarımız vardır.çocuklarınız eğitimci eşliğinde eglenip top havuzunda vakit geçirip,faaliyetler yaparken, siz anneler de çaylarınızı yudumlayarak hoşça vakit geçirebilirsiniz. 
Anne babalar bir yemeğe,davete veya bir geziye gittiklerinde çocuklarınızı 18.00 -01.00 arası bize bırakıp rahatça güzel bir gece geçirebilirsiniz.Akşam yemek saatimiz ,eğlence ve sonrasında uykuya geçerek güzel bir vakit geçiriyoruz çocuklarımızla.Güvenle çocuklarınızı bırakıp vakit geçirebilmeniz için sizleri çocuklar şehri kreşe bekliyoruz.sevgiler...

Şehri Hanım gerçekten çok şeker bir bayan ve kreşin "akşam çocuk bırakılabilecek" bir konsepti olması da oldukça ilgi çekici. Sancak Mahallesi, GOP, Ankara'da hizmet veren kreşe 440 42 16 no'lu telefondan ulaşabilirsiniz; ya da WEB SAYFASINDAN bilgi alabilirsiniz.

Biz anneler olarak bu güzel etkinlikte Very Cupcake'in nefis cupcakeleri ve Çocuklar Şehri'nin güzel ikramlarıyl karnımızı doyururken, çocuklar da top havuzunda eğlenceli vakit geçirdiler. Daha sonra boyama yaptılar, Tupperware'in kendilerin hediye ettiği önlükler ve hamur kalıplarıyla çalışmalar gerçekleştirdiler. 



Çocuklar eğlenir de anneler durur mu? Çocuklar Şehri'nin sürprizi ve anladığım kadarıyla rutin uygulaması olarak bir fasıl ekibi gelip bize birbirinden güzel şarkılar çaldı. Bir güzel kurtlarımızı döktük :)




Gülsen çocuklarımıza harika hediyelerle uğurladı bizleri. Buradan tüm firmalara ve sevgili Gülsen'e çok teşekkür ediyorum. Hepsini severek ve eğlenerek kullanıyoruz!

Teşekkürler Bioderma ABC Derm

Bizim oğlanların ve benim kuru cildimize Ceradolin kremler gayet iyi geldi. Farmasi Kozmetik'in güzel rimeli, parlatıcısı ve ojesi de annenin ruhuna iyi geldi kesinlikle :)

Teşekkürler Zeyland, harika bir pijama takımımız oldu!!
Teşekkürler Kliksa.com
Teşekkürler Tupperware, minik aşçıyla çok eğleniyoruz!
Teşekkürler Umur KırtasiyeŞarkgülü KırtasiyePlaydoh sayenizde haftasonlarımız daha eğlenceli geçiyor!

Çınar o gün o kadar iyi vakit geçirdi ki, ayrılmak istemedi; zaten mekanı en geç biz terk ettik. En son legolardan dünyanın en uzun kulesini yapıyordu. Ondan önce sanırım çok yorulmuştu ki, oradaki öğretmenlerden birine bol bol kitap okuttu!

Ve son olarak bu güzel gün için sevgili Gülsen'e çok teşekkür ediyorum. Emeğine sağlık!

18 Eylül 2014 Perşembe

Çınar'ın Oyuncakları: Cars!

Son yılların çocukları en çok yakalayan serilerinden biri Cars sanırım! Oyuncakları bizim evde son 3 yıldır hiç değişmeden oynanan oyuncak kategorisinde. Araya zaman zaman başka figürler ve konular girse de, bir kutu Cars oyuncağı her daim odamızda oynamaya hazır ve nazırdır!

İşte bu Cars oyuncaklarından Şimşek McQueen'imizi tatilde kaybedince ve hiçbir oyuncak mağazasında kendisini bulamayınca yine soluğu Toyzzshop'ta aldık. Onu alırken arabaları dizip oynayabileceği bir platform da görünce sepete bu platformu da ekledik. Evet, Çınar okula başlamış olabilir; ama okuldaki rehberlik öğretmeninin de dediği gibi "oyun çocuğun işidir" ve kafasını dağıtması için oyuncaklarına da ihtiyacı vardır!



Şimşek McQueen ile birlikte diğer araçları da yerleştirerek oynayacağı platform olarak Ramon'un dövmeci dükkanını seçtik. Aslında seçtiğimiz farklıydı (Luigi'nin lastik dükkanı); ama bu geldi, çok da itiraz etmedi Çınar. Evde bütün karakterlerimiz de mevcut olduğundan (hatta Şimşek McQueen'in Radyatör Kasabası'nda boyandıktan sonraki hali de dahil) Ramon'un dükkanında oyun başladı! (Buraya link de eklemek isterdim ama Toyyzshop'un sitesinde bu oyuncağı göremiyorum şu anda).


Çınar'ın olayı zaten "role play/rol oyunları". Bu yüzden de bu tür karakter oyuncaklarıyla oynamaya bayılıyor. Oynarken kendisi de o oyunun içine giriyor, dünyayı unutuyor. Böyle zamanlarda onu izlemeyi çok ama çok seviyorum. Dinlemekten de ayrı keyif alıyorum; çünkü, normalde bize anlatmadığı şeyler de dökülüveriyor :)


Ben çok ara ara yazabiliyorum artık buraya... ve sanki okul macerası başlamışken bunu yazmam tuhaf, değil mi? Ama okulla ilgili kafamı toparlayıp da yazamıyorum. Şimdilik iyi gidiyor gibi. Biz anne-baba olarak Tevfik Fikret'i sevdik; sanırım Çınar da sevdi. Ama hala alışma evresindeyiz ve bu aşamada yazmak istemediğimi fark ettim. Belki başlangıçla ilgili bir kaç şey yazarım daha sonra... şimdilik sadece kafamı dağıtmaya çalışıyorum!

Bu arada, Çınar bunlarla oynarken minnak da dikkatle izliyor, kendi çapında çırpınıyor. Abi de arada bir kaç arabasını eline veriyor. İkisinin birlikte oynayacağı günleri sabırsızlıkla bekliyorum... aslında, artık Rüzgar'ın Oyuncakları diye bir seri de yapabilirim; çünkü gerçekten çok tepki verdiği ve hiç ilgilenmediği oyuncakları da var. Ve hatta kitapları. Ah bir zaman bulabilsem... İş-ilkokul-minnak-sabah 5:30-6:00 arası kalkmak beni sosyal her şeyden kopardı gibi. Bir düzene gireyim, her şeye yetişeceğim yine umarım! Bakalım...

22 Ağustos 2014 Cuma

Son Zamanlarda Çınar ve Rüzgar...

Rüzgar Mayıs ortası doğunca ve dolayısıyla doğum iznim tam yaz aylarına rastlayınca bu sene tatilin dibine vurduk! Rüzgar 2,5 aylıkken evden çıktık, 3,5 aylıkken geri dönüyoruz.


Bizim iki oğlana da bu yaz tatili yaradı! Büyük çılgınca yüzdü, kariyer hedefini belirledi, D vitamini ve iyota doydu. Gezegenler ve güneş sistemine iyice saran arkadaş büyüyünce astronot olacakmış! İki hafta önce büyüyünce Batman olacağım diyen Çınar'ın seçtiği ilk gerçek meslek. Bana da fotoğraf çekecekmiş uzaydan, bakalım, heyecanla bekliyorum!


Çınar'ın abiliğiyle ilgili de bir sıkıntımız yok, maşallah diyeyim... Dengeli davranmaya, ona daha çok vakit ayırmaya çalışıyoruz. Fakat yine de şımarmasına ve bebek gibi konuşmasına, mızmızlanmasına ve ona kızarsak "zaten siz beni hiç sevmiyorsunuz, hep bana kızıyorsunuz, Rüzgar'a hiç kızmıyorsunuz" demesine engel olamıyoruz. Son bir aydır hep anane&dede ile birlikteyiz, onlar Çınar'a bizden de özenli davranıyorlar. Ama sanırım bir yerde bir şeyleri kaçırıyoruz. Şu bebek gibi konuşma işi beni deli ediyor; ama, ne yaptıysam olmadı. En son Ruhan Teyzem dedi ki "bir de umursama bakalım". Genelde herşeyi dibine kadar yaşayıp sonra tatmin olunca bırakan oğlumda bu son taktiğin işe yaramasını umuyorum! Bebek gibi konuşması dışındaki diğer davranışları için de keşke birileri beni uzaktan izleyip "bak bunları bunları yapma" dese... Çınar hiç üzülsün istemiyorum çünkü. Öyle şefkatli ve iyi bir abi ki... Keşke biz de onun gibi anne&baba olsak!

Abi, kardeşine kitap okuyor

Öbür minnak ise tam bir bal damlası oldu.  İlk gülücüğünü attığında 16 Haziran'dı; neredeyse 40 günlüktü. Zamanla gülücük konusunda ustalaştı! Şimdi önüne gelene kelimenin tam anlamıyla "yılışıyor" :)) o dişsiz gülüş öyle tatlı ki! Saros ahalisi kendisine bayıldı. Özleyen kışın Ankara'ya gelsin diyorum!


Gülücükler ve "agu"lar gırla giderken hareket konusunda abisini aratmayacağının sinyallerini Antalya'da verdi ve sırt üstünden yüzüstüne 2,5 aylıkken döndü! Ama bu işi tam anlamıyla tam 3 aylıkken yaptı. Geçen günlerde ise, yatağın üstünde sanki sürünerek bir miktar ilerledi; ama, emin olamadık tam. Fakat kollarıyla vücudunu çekebileceğini yakında keşfeder diyorum... 

Bugün ise, neredeyse 3,5 aylıkken, ellerini Ruhan Teyze'si istediğinde uzattı! Şu bile ne büyük aşama! Eve dönünce aktivite halısını çıkarmanın vaktidir.


Bu arada, kalabalıkta çocuk bakmak çok keyifli bir şey. Emzirdikten sonra bebek kapanın elinde kalıyor. Bazen sırf sevişelim diye emmesi bitse de odadan çıkmıyorum :) e Rüzgar'a bakan olunca, alıp büyüğü denize gidiyorum. Yüzüyoruz, güneşleniyoruz, kitap okuyoruz. İki çocukla yaz tatilinde dinlenmek ancak yanında destek kuvvetle mümkün. Benim moralim yüksek olunca, bebek de huzurlu oluyor.

Ve şimdi Ankara'ya dönme vaktimiz geldi. 4 Eylül'de ben işe başlıyorum. 8 Eylül'de Çınar ilkokula başlıyor. Tevfik Fikret Lisesi'nin kurasında çıktı çok şükür, bu okulu çok istiyorduk. Okulu, iş yerimin dibinde. Birlikte gidip geleceğiz; ikimiz için de motivasyon olacak. Minnağın çok sevdiğimiz bir Aylin Abla'sı var (maşallah). O yüzden gözüm arkada değil. 4 aylık bırakmak zor geliyor hala, ama hem çalışmayı seviyorum, hem de çalışmak zorundayım. Ama 4 Eylül'den sonraki hayat gözümü biraz korkutuyor... Artık o zamanlarda, bu yaz depoladığım enerjiyi kullanırım diyorum!

Siz de bize bol şans dileyin olur mu?


31 Temmuz 2014 Perşembe

Küçük Bebekle Tatil Önerileri

Bu konuda tek bir önerim var:

Yanınıza anane/babaneyi de alın!

(Teşekkürler ananecik)

Şaka değil, hem Çınar'ın ilk iki, hem Rüzgar'ın ilk tatilinde yanımızda annem vardı ve gerçekten tatil yapabildik. Destek ve tecrübe önemli! 

Diğer önereceğim "tali" şeylerse:

- İdeal olarak 10:00-17:00 arası bebeği dışarı  çıkmarmayın (biz biraz esnettik, gölgede ve tente altında tutmak kaydıyla 11:00-16:30 oluyor genelde.
- Otelde park yatak yoksa park yatağınızı yanınıza alın.
- Ana kucağı da hem bebeği hem kendinizi dinlendirmek için pek yararlı
- Alıştığı bir düzen varsa (uyku ve beslenme saati) bunu koruyun ki topluca rahat edin. Rüzgar henüz sesten çok etkilenmediği için havuz başında emzirip uyutabildim. Ama etkilenseydi odaya götürür getirirdim. Düzeni olan bebek huzurludur çünkü...
- Pompanızı, biberonları yanınıza almayı unutmayın :)
- Kolsuz bodyler candır!
- Emzirme dışında yapabileceğiniz herşeyi babasının da yapabileceğini unutmayın :))

Ek gıdaya başlamamış bebekle tatil kolay aslında. Ama yanında bir de abi/abla varsa zor. Bunun için de yazının ennn başındaki öneriye dönüyoruz :)) 

Ek gıdaya başlayan bebek içinse yukarıdakilere ek olarak portatif mama sandalyesi diyorum. Fisher Price'ın var bizde, burada da yazmıştım... Hayat kurtarıcı! Üşenmeyin taşıyın derim. Kendi kaşık/çatalını, kaplarını ve kullan-at mama önlüklerini de unutmayın. 

İyi tatiller!!!

29.07.2014, Kundu, Antalya


30 Haziran 2014 Pazartesi

Çınar'ın Oyuncakları: Transformers

Çocukcağıza hep "eğitici" oyuncaklar almayalım, arada da trendlere kendini kaptırsın deyip bu sefer de bu ara çok istediği Transformers oyuncaklarından sipariş verdik. Bu filmi hiç seyretmemiş bir çocuk aslında bizim ÇınÇın Abi; ama tabii ki arkadaş kültürü önemli bir nokta. Biz de onunla birlikte yeni Transformers akımından çok haberdar olmadığımızdan ailemizin oyuncak sitesi Toyzzshop'u açınca karşımız çıkan oyuncaklara biraz şaşırdık doğrusu. Anne&baba olarak kendi zamanımızdan bildiğimiz Transformers epey bir evrilmiş...


Hala Optimus Prime'da kalmış bir anne olarak işin doğrusu bu aldıklarımın adını bile tam doğrultamıyorum. İlgili sayfayı açıp Çınar'la birlikte bakıp seçtik her ikisini de. Biri bu, diğeri de şu. Konuya vakıf olanlar anlasın diye linkini veriyorum. 


Bu yukarıda gördüğünüz arkadaşın kutusunda 6+ yazdığı için ÇınÇın'ın yaşına uyar diye düşünmüştük ama değil Çınar'ı, babasını bile zorladı biraz. Aslında parça geçişleri çok yumuşak ve birleşim yerleri rahat hareket eden bir oyuncak. Ama biz bir türlü bundan başka bir şekle sokmayı başaramadık. Hani kanatları açıp kapatabiliyoruz, o yukarıdaki ejder başlarını arkaya kıvırabilyoruz ama, orada kaldı yapabildiklerimiz. Yani neymiş, dedik, oyuncaklardaki yaş uyarıları önemliymiş. Bir de tabii, eskiden Transformers arkadaşlar bilindik araçlara dönüşürlerdi, bunlar fantastik modellere dönüşüyorlar, ondan da ne şekle sokacağımızı bilemedik. Kutunun üstünde ve içinde talimatlar var aslında; ama bize pek yararı olmadı doğrusu...

Bu büyük olandan istediğimiz verimi alamayınca, küçük olanı biraz daha sonraki bir vakitte açmaya karar verdik. Transformers filminin vizyonda olduğu şu sıralarda çocuğunuz sizden bu oyuncakları isterse aklınızda olsun, zaman bizim çocukluğumuzdaki gibi değil, diye uyarmak istedim :) Bana kalırsa karakter oyuncağı olarak aslında yaratıcı bir seri (bir nevi 3 boyutlu yapboz) aslında; ama 6'dan daha büyük yaş grubuna hitap ediyor gerçekten de.

Bir sonraki oyuncak yazısında bildiğimiz sularda yüzüp eğitici oyuncaklardan devam edeceğim :) Sevgiler!

25 Haziran 2014 Çarşamba

Çınar + Rüzgar = ÇınGar?

Bizim iki numara dünyaya geleli 45 gün oldu (evet, çok şükür kırkımız çıktı; çok da güzel kutladık. Yazacağım...). Bu sürede herkesin en çok merak ettiği şey Çınar'ın tepkisiydi. Kıskandı mı, ne yaptı? Babam, Rüzgar doğmadan önce "Çınar ve Rüzgar bir araya gelince 'ÇınGar' çıkacak" diye espri yapıyordu. Çınar her ne kadar kardeşini çok istediyse de, biz de bu ihtimale hazırdık. Ama pek "ÇınGar" çıkmadı evimizde, çok şükür.


Çınar'ın kardeşiyle ilk karşılaşmasında verdiği tepkiyi BURADA izlemiştik. İlk günler kardeşini çok çok merak ediyordu. Dolayısıyla sürekli Rüzgar'ın tepesindeydi. Her sabah 5:30-6:00 arası kalkıp yanımıza geldi, emzirirken dibimizden ayrılmadı, sürekli kucağına almak istedi. Bu arada kardeşinin gerçekten bir süre sadece "emip uyuyan" tepkisiz bir varlık olduğunu da idrak etti. Merakı az çok giderilince hayatımız daha normalleşti. 

3 yaşında beri her Cuma ananede kalan Çınar'ın bebekten sonra kalmak isteyip istemeyeceğini merak ediyorduk. İlk Cuma sordum ona, ananeye gidecek misin, kalacak mısın, diye. Çok emin bir şekilde "evet" dedi. Bizim Rüzgar'la evde kalacağımızı gayet normal bir şekilde söyledim. "E tamaaam, ben gitcem ananeme" dedi. Sanırım çocuklar sevildiklerinden emin oldukları zaman anne&babayı eve yeni gelen bir bebekle yalnız bırakıp gitmekte bile bir sakınca görmüyorlar. 

O çok merak ettiği evrede de, şu anda da kardeşine zarar verecek hiçbir şey yapmadı çok şükür. Sadece, coşkusu nedeniyle "bizim onu sevdiğimiz gibi" coşkuyla sevmeye çalışınca kardeşini, biraz müdahale etmek zorunda kaldık. O topalak elleriyle çocuğu telef edebilirdi zira. Ama çok da engellememeye çalıştık. Rüzgar uyanık olduğunda kucağına da verdik. Ben Rüzgar'ın altını değiştirirken ya da üstünü giydirirken Çınar benim küçük asistanım oldu. Islak mendilini, bezini verdi; kirli bezi çöpe götürüp attı. Bazen body'sini, tulumunu getirdi. 

Bir gün bana "anne, ben de yalnız kalabilirim Rüzgar'la, ben de bakabilirim ona, lütfen buna izin ver" deyince onları "farkettirmeden gözetleyerek" yalnız bıraktım. Öncesinde kardeşini ne olursa olsun tek başınayken kucağına almaması gerektiğini ve yüzüne bir şey koymamasını tembihledim. Onunla konuşmasını söyledim. Başladı anlatmaya "Rüzgar bak, bu köpekbalığı... yani, shark! Bu da at; yani horse! Hmm... başka ne anlatabilirim sana?..." Sanırım saatlerce o manzaraya bakabilirdim.


Tabii ki her şey çok yumuşak ve sakin gitmedi. Özellikle ilk bir kaç haftasonu dengesiz havalar nedeniyle hep birlikte eve kapanınca Çınar çok sıkıldı. Çok komik zannettiği "Şaban gibi konuşma -bunu nereden öğrendiği hakkında pek fikrim yok-" ve "bebek gibi konuşma" olayını abartıp evde deli danalar gibi koşturunca ve ben emzirirken de kardeşini öpmeye çalışınca anne-baba olarak epey üzerine gittik, kızdık. Çok üzüldü. Ben Rüzgar'ı emzirirken babasıyla konuşmalarını dinledim bir yandan. Hep bizim Rüzgar'la yalnız kaldığımızdan, kendisinin de kardeşine bakabileceğinden, bunun haksızlık olduğundan bahsetti. Bir de, benimle vakit geçiremediğinden yakındı. Bunu söylerken kardeşini suçlamıyor olmasına sevinsem de, içim burkulmadı değil. İlk günler bütün hayatım Rüzgar'a endeksliydi haliyle. Yine de emzirmediğim zamanlar Çınar'la da ilgilenmeye çalışıyordum; ama eskisi gibi olamıyordu tabii. Şimdi hem ikisini biraz biraz yalnız bırakıyorum (kontrol ederek), hem de Rüzgar biraz daha düzene girer gibi olduğu için Çınar'a bir az daha fazla vakit ayırabiliyorum.

Çınar abi olmayı öğreniyor; biz de dört kişilik aile olmayı öğreniyoruz. Genel olarak kardeşine karşı çok sevgi dolu; ama bir o kadar da coşkulu ve meraklı bir abi Çınar. Eve ilk geldiğinde mutlaka Rüzgar'ı görmek istiyor. Sabah ilk kalktığında da. Eğer evde çekirdek ailemizden başka kimse yoksa, yani bizi kutlamaya ve Rüzgar'ı görmeye bir ziyaretçi gelmediyse bebeği iki mıncırıp odasına gidiyor ve eskisi gibi oyun oynamaya devam ediyor. Evde bir ziyaretçi varsa, biraz ilgiyi üzerine toplamak için cozutuyor. Yani hiç tepkisiz de değil; ama, yaptığı negatif bir şey de yok. Sanırım tam beklediğimiz gibi.

Aslında anne&baba olarak biraz daha onunla ilgilenebileceğimizi düşünüyorum. Büyük çocuğa ilgiyi kesmedikçe kıskançlık duygusu sanki çok daha hafif kalıyor hayatında. Bizde neyse ki anneane ve dede her geldiklerinde Çınar'la çok çok ilgileniyorlar. Hele babam! O kadar kaliteli vakit geçiriyorlar ki: satranç oynuyorlar, kitaptan satranç alıştırmaları çözüyorlar, yazı çalışıyorlar, kitap okuyorlar, dışarı çıkıp futbol oynuyorlar. Babamın bu konuda hakkını ödeyemem. Annem de Çınar'la güzel vakit geçiriyor; ama daha çok bana ve eve çok çok yardımcı; babamsa tamamen Çınar'ın emrinde. İkisi de iyi ki varlar... şükürler olsun! Biz de bundan sonra onun "birlikte kaliteli vakit geçirme" ihtiyacını biraz daha fazla karşılamaya başlarız gibi geliyor. Hatta Ahmet bunu yapmaya başladı bile. Ben hala "m.em.eyi çok seven vatandaşa" esir sayılırım; ama yine de pek çok akşam Çınar'la oyun oynayıp kitap okuyabiliyorum.

Bu kadar uzun yazmayı hiç planlamamıştım... ama hem herşeyi hatırlamak adına buraya kaydetmek, hem de merak edenlere detaylarıyla anlatmak istedim. Çınar ve Rüzgar'ın büyüyünce bu satırları okuyacak olması beni heyecanlandırıyor. Sanırım şu hayatta en çok istediğim şeylerden biri iki kardeşin birbirini sevmesi ve hayatları boyunca birbirlerinin yanında olması. Umarım bu blogu da birlikte okur, yazılanlara birlikte gülerler... "Çınar + Rüzgar = ÇınGar" da yalnızca hepimizin güldüğü bir espri olarak kalır.

29 Mayıs 2014 Perşembe

Hoşgeldin Rüzgar!

Evet, sonunda geldi Rüzgar! 3 kişilik minik ailemizi 4 kişilik tipik çekirdek aile yaptı güzel oğlum. Macerasız, sıkıntısız, yumuşacık bir doğum ve doğum sonrası süreci geçirdim. Hadi yaşadığımız bu güzellikleri buraya da not edeyim!

Doktorumla birlikte doğum için 10 Mayıs 2014 tarihini belirledik; zira 38+0'daki NST'de sancılar ve bebek hareketleri bizim minik yavrunun çok da fazla beklemeyeceğini söylüyordu. Çınar malum ters geldiği için sezaryen ile dünyaya gelmişti. Rüzgar'ın başı doğum kanalında olmasına rağmen, %1'lik riski almadım ve sezaryene karar verdik... ve 10 Mayıs geldi çattı!

Bir gece önce  (tipik Cuma gecesi olarak) Çınar anneannesinde kaldı. Biz sabah kalktık, ben yine süslendim püslendim iki numara oğlum için, ve hastanenin yolunu tuttuk.

38+2 :)


Doğumu Acıbadem Ankara Hastanesi'nde yaptım. Hastane hastane değil, bildiğiniz otel. Keşke, dedim, Çınar'da da bu lüks olsaydı elimizin altında. Odamıza yerleştik, anestezi için tetkikler yapıldı, anestezist ile görüşüldü ve saat 10 civarı beni ameliyata aldılar. 

Kekdekor, Sabunopia ve Zececookie'den ikramlarımız

Acıbadem Hastanesi'nin ikramı lohusa şerbeti ve kızkardeşlerimin güzel kek buketi

ve doğuma giden ben!...

Ameliyatta herşey baştan aşağı pürüzsüzdü. Epidural takılırken anestezist Bahattin Hoca'nın muhteşem elleri sayesinde hiçbir şey hissetmedim. Bana sürekli moral verip ne kadar harika bir hamile olduğumu söyleyen süper bir ekip vardı ortada. Tevfik Hoca'm da o tatlı diliyle doğum sırasında hem beni hem de ekibi rahatlattı. Böyle mutlu, şen şakrak bir ameliyat ortamı vardı kısacası.


Ve saat 10:44'ü gösterirken Rüzgar'ın karnımdan çıkarıldığını hissettim ve o güzel sesini ilk defa duydum! İKinci doğum bile olsa, o anın mucizevi tarafı hiç eksilmiyor. Görene kadar deli oluyorsun, o kokuyu almadan rahatlayamıyorsun. Ve ilk buluşmada içine çektiğin yavrunun kokusu... ömre bedel! O vuslat anının tarifi yok. Kalbimin bir parçası daha dışarıda nefes alıyor artık, duyduğum sevginin, aşkın tarifi yok!

Dünyaya hoşgeldin Rüzgar!

İlk kavuşma anı...

Böyle bir öpüşüp koklaştıktan sonra Rüzgar'ı kontrollerini yapmak için götürdüler, beni de "toparlamaya" devam ettiler. Odaya geldiğimde minnak iki numaram giyinmiş paklanmış beni bekliyordu. Tabii hemen m.em.eyle kavuşturduk kendisini. Çınar'ım amniyo sıvısı yutmuş olduğu için ilk buluşmamızda emememişti. Hemşire biraz bekleyeceği yerde yavrumun midesini yıkamış ve iyice güçten düşürmüştü (yıllar geçse de ahım üstünde olacak sanırım) ve emmesi hiç düzgün olamadı büyük kuzumun. Rüzgar ise bir azimle asıldı m.em.eye, ilk seferde tuttu çok şükür. 


Rüzgar'a kavuşmak bambaşka bir duygu ve mutluluk olsa da, aklım hep Çınar'daydı gelene kadar. Kardeşini çok istedi, çok bekledi ve ben de karşılaşmalarını çok merak ettim hep! Ve kapıdan içeri girdi büyük oğlum, o anki coşkusunu anlatamam. Neyse ki videoya çektik; umarım aşağıda izleyebiliyorsunuzdur. O sevinci, o mutluluğu... yazarken gözlerim doluyor. Hala da aynı sevinç ve mutlulukla bakıyor kardeşine; ama o, ayrı bir yazı konusu olacak! "Muhteşem bir bebek" diye başladı "ben senin abinim Rüzgaaar" diye kendini tanıttı! Ah o iki kardeşi bir arada görmek... işte, dedim, herşey bu mutluluk içindi!




Ve o andan sonra taşlar yerine oturdu bende, resim tamamlandı. Hayatımızın yeni sayfası o andan sonra yazılmaya başladı. Hastanede 2 gece yattık. Ve gerçekten Acıbadem'in herşeyinden inanılmaz memnun kaldık... Temizliği, lüksü, rahatlığı bir yana, hemşirelerin ve doktorların ilgisi, yönlendirmesi ve anneyi bilgilendirmesi gerçekten çok ama çok memnuniyet vericiydi. Emzireceğim saatleri bile hemşireler kontrol edip gelip beni uyandırıyorlardı. Rüzgar uyuyup kaldığında nasıl uyandıracağımı anlattılar; her çağırdığımda gelip uyandırmaya ya da m.em.eyi tutmasına yardımcı oldular. Ayağa kalkarken, ilk yürümelerim sırasında çok destek oldular. İşin lüks tarafı ayrı; ama bu ilgi kısmı için herkese önereceğim bir hastane oldu Acıbadem.

Bununla birlikte hastanenin sunduğu imkanlar da çok hoşumuza gitti, kendimi prenses gibi hissettim. Doğumla birlikte lohusa şerbetimiz odamızdaydı. Çıkacağımız gün bir hastabakıcı gelip banyo yaptırdı ve kuaför gelip saçıma fön çekti. Sonra odaya iki kişilik lüks bir yemek geldi; anne&babaya özel! Daha sonra bir fotoğrafçı ailecek fotoğraflarımız çekti. Ufak detaylar; ama insan kendini bir güzel, bir özel hissediyor ki!


Eve geldikten sonra da hastanenin hizmetleri devam etti. Rüzgar'ın göbeği tam 10 günlükken düştü ve iki gün sonra başhemşire Ebru Hanım yıkamaya geldi. Bize bebeği yıkarken nasıl tutmamız gerektiğini, suyu nasıl azar azar dökeceğimizi, su sıcaklığını ve banyoda kötü anıları olmaması için neler yapmamız gerektiğini sakin sakin anlattı. Kilosunu ölçtü, kontrollerini yaptı. Hatta sadece Rüzgar'a değil, benim dikişlerime ve göğüslerime de baktı. Sonra da emzirme konusunda hiçkimsenin anlatmadığı kadar çok şeyi sakin sakin anlattı... Rüzgar'ın Aylin Ablası ile can kulağıyla dinledik. Emzirme kısmı da ayrı bir yazı konusu olacak, söz! 

İlk banyo...

Şimdi Rüzgar 19 günlük; az çok hayata adapte oldu gibi. İlk hafta benim dikişlerimin sızlaması ve dalgalanan hormonlarımla çok kolay geçmedi. Yeni bir yavruya anne olmaya alışmak kolay değil (bana kolay gelmedi ya da). Emzirme-uykusuzluk-adaptasyon üstü üste geldi bir süre, sonra dedim ki sağlıklı bir bebeğim var; bir süre sonra herşey rayına oturacak. Çok şükür ki, Rüzgar'a bakacak olan Aylin Abla'sı doğumla birlikte evimize gelmeye başladı. Böylece Çınar'da yaşadığım yalnızlığı ve yorgunluğu da Rüzgar'da yaşamadım... 

Biz modern, çalışan kadınların sorunu, lohusa olduğumuzu anlamamız ve dolayısıyla etrafımızdakilerin de göz ardı etmesi. Sanki sırf bebeğin ihtiyaçları varmış gibi yaklaşılması. Halbuki, özellikle de sezaryen doğumda, anne bir ameliyat geçirmiş oluyor. Kist ameliyatı olan arkadaşlarım 10 gün yatarken, ben 3. gün bebekle ortada dolaşıyordum. Sonra annem dedi ki "kızım sen daha ameliyatlısın, lohusasın, eskilerin her adetini biliyoruz da 40 gün lohusa yalnız bırakılmaz kısmını hiç dikkate almıyoruz. Sen her fırsatta dinlen, yat, bak yardım eden de var, kendine bak ki bebeğe de sonra faydan olsun". Hak verdim. Sağolsun annem her zamanki gibi yine hep çok destek oldu, olmaya da devam ediyor. Aylin'den de (onu bulmamıza vesile olan Bambino'nun annesi Benden Bizden'den de) allah razı olsun... maşallah diyeyim, tahtaya vurayım :) Yani benden yeni annelere tavsiye, en az bir 1 ay, 40 gün cengaverlik yapmayın, destek alın, dinlenin, yeyin, beslenin ki yavrunuza daha çok yararınız olsun!

Sonunu uzattım ama benim için bu doğumun önemli kısmı bu yaşadığım aydınlanma oldu sanki. Şimdi 4 kişilik bir aile olarak yaşamımıza devam ediyoruz. Ben gerçekten tamamlandığımızı hissediyorum ve süt kokulu kara kuzumla hala bebek kokan abisi kınalı kuzumun tadını çıkarıyorum!

Tshirtlerimiz ve lohusa tacım için teşekkürler Hobidich!



10 Mayıs 2014 Cumartesi

Bir Gebeliğin Seyri ve Başak'ın Bebek Partileri

Gebeliğim boyunca heyecanımı ve mutluluğumu paylaşan herkesle paylaşmak istediğim şeyler olduğu için buraya da yazmak istedim. Herşey yolunda giderse, siz bu satırları okurken, 38 hafta 2 günün sonunda, Rüzgar bebek de benim kucağımda olacak inşallah...

Öncelikle çok şükür ki rahat ve kolay bir hamilelik geçirdim. Yememden pek kıstığımı söyleyemeyeceğim; hatta deli gibi yedim. Ama evde bir de abi olunca çok ayaklarımı uzatıp yatmaya fırsatım olmadı. İş de yorucu olunca toplamda 12,5 kilo aldım. Dediğim gibi, ne diyet yaptım, ne gıdamdan kestim... hatta fazlaca tatlı yedim diyebilirim. Biraz bünye, çokça hareket meselesi diyelim; zira, Çınar'da 17 kilo almıştım... Bana en çok yararı olan şey ise her sabah içtiğim taze sıkılmış portakal suyu ve bir yemek kaşığı pekmez oldu. Bol bol ayran ve yoğurt tüketmeye çalıştım. Haftada bir balık yedim. Kırmızı et ve meyve de bünyeme yardımcı diğer gıdalardı.

Göbekte çatlak olmasın diye Fresh Line'ın Vanilla&Caramel Body Butter'ını kullandım ilk 7 ay. Son 2 ay Organique Shea Butter kullandım ve ikincisinin çok daha etkili olduğunu söylemeliyim.

Gebeliğim boyunca içinde:
  • Paraben ve SLS, SLES içeren kozmetiklerden
  • Retinoid, retin-a, retinoik asit bulunan anti-aging ürünlerden
  • salsilik asit içeren ürünlerden
  • kimyasal filtre (oxybenzone, avobenzone) içeren güneş koruyuculardan
  • Phtalat içeren parfümlerden (Durance bu konuda iyi)
  • AHA (alfa hidroksi asit) içeren bakım ürünlerinden
uzak durdum. Bu kimyasallar gebelikte önerilmiyor; aklınızda bulunsun...

Ve kötü düşünceleri aklıma getirmemeye çalışıp hep pozitif düşündüm. Gebelik çok mutluluk verici bir olay benim için, bu sefer de doya doya yaşama şansım oldu çok şükür!

Çınar'ın tatlı okulu gebeliğimin 36. haftasında benimle aynı haftada olan bir veliyle birlikte çok güzel bir Bebek Partisi düzenledi bizim için. Kokoş anne olarak süslenip püslenip gittim tabii! 


 Elbise: Gebe, Kemer: H&M, Çorap: Penti, Ayakkabılar: Bambi, Taç: Cocquet


İkramından oynanan oyunlara kadar Hilal'ciğim her türlü ayrıntıyı düşünmüştü ve gerçek bir Bebek Partisi yaptı bize. Biz anne adayları olarak izledik, gelen konuklar çeşit çeşit oyunlarla bizi gülmekten kırıp geçirdiler! Tuvalet kağıdıyla bez bağlamaca, gözü kapalı bebeğe yoğurt yedirmece, bebek ihtiyaçları listesi oluşturmaca oyunlardan sadece bir kaçıydı.


Akşamın sonuna doğru harika bir pastayla kutlama yaptık ve okulun hediyesi şeker mi şeker bez pastalarımızı aldık! Ayrıca Hilal kocaman kartonlar hazırlayıp bizlere mesaj yazılmasını da rica etti. Çok güzel bir anıyla da eve dönmüş olduk böylece. Bu muhteşem gece için Hilal'e ve Binbir Çiçek Montessori Önokul ailesine bir kez daha sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum...

İsimli sonsuzluk kolyesi: BuseGözDesign

Daha sonra blogger arkadaşım Kübra'nın etkinliğinde ufak bir bebek kutlaması yaptım (37 hafta 2 günlük hamileyim). Bu kutlamada da Hilal'in bez pastası ve sevgili Gamze'nin Zececookie'leri bize eşlik etti. Zececookie Instagram hesabı için BURAYA lütfen!

Bu harika fotoğraf için teşekkürler Gözde'cim!

Gamze'nin nefis Zececookie'leri!!!
Zececookie ayrıntılı bilgi için BURAYA TIKTIK Lütfen

Doğumda ise ikram etmek için iki sevgili arkadaşımdan iki değişik siparişim oldu. Canım Pınar'cım (Sabunopia) bana hediye olarak mis kokulu taşlarından yapmayı teklif etti. Bu güzelim taşlarla birlikte Pamo Tasarım (Instagram hesabı için TIKTIK) iki adet nefis bileklik göndermiş. Çook çok teşekkürler canım benim! Sabunopia Facebook sayfasına BURADAN, Instagram hesabına BURADAN ulaşabilirsiniz. Bu kokulu taşlkar hediyelik olarak herika alternatif. Bütün evin havasını değiştiriveriyorlar resmen!


Bizim kutlamalarımızın vazgeçilmez lezzeti Kekdekor'dan kurabiyeler sipariş etmesem olmazdı tabii ki! Zececookie'lerin yanına benim çok sevdiğim minik kavanozlu kurabiyelerden de Yasemin'ciğimden sipariş ettim. Çok cici kavanozlar hazırladı bizim için. Lezzetleri zaten bir olay! Ellerine sağlık güzel arkadaşım... Kekdekor Instagram hesabı için BURAYA, Facebook hesabı için BURAYA lütfen!


Ve artık bebeğimizi karşılamanın zamanı geldi... umarım mutlulukla geçen bu gebeliğimin kavuşma anı da mutlu olur ve ÇınÇınAbi'nin kardeşi, evimizin üçüncü erkeği sağlıkla aramıza katılır!

Benimle bu süreci ve mutluluğumu paylaşan herkese teşekkürler... 

Gebe Günlüğü: 
Sol üst: 5 hafta + 0 gün



Sağ alt: 38 hafta + 0 gün