20 Haziran 2013 Perşembe

Satranç!


Başak: Çınar yarın binicilik dersin var! Hangi ata binmeyi seviyorsun en çok?
Çınar: Kara olana... L şeklinde gidiyor böyle!

Okulumuzdaki "satranç temalı" Babam ve Ben partisinden... Dedesiye satranç oynarken!


NOT#1: Satrançla kafayı bozan oğlumu okudunuz, şimdi gündeme geri dönebilirsiniz :)

NOT#2: Yakında dedesinin aldığı Masallarla Satranç kitabını da paylaşacağım. Kendim de satranç bilirim; ama pek iyi oynayamam. Halbuki hem zeka, hem strateji oyunu. Bu oyunu gerçekten öğrenmiş olmanın önemini bugünlerde anlıyorum...

13 Haziran 2013 Perşembe

#ellerimiztaksimedkiannelerde Anne Terliği > Toma+Biber Gazı+Plastik Mermi!*

*Başlık Twitter'dan alıntıdır...

-------------------------------

18 gündür Gezi Parkı'nda direniyor o çocuklar. Orada yatıp kalkıyorlar. Benim çocuğum için, herkesin yarını için yapıyorlar bunu! Dün İstanbul Valisi "anneler, çocuklarınızı alın parktan; can güvenliklerini garanti edemeyiz" dedi. Yine dün "parka 24 saat içinde müdahale edilecek" açıklaması yapıldı...

Valla kimse bir şey yapmadı; kendileri kaşındılar.

Çünkü anneler parka gitti! Ama çocukları almaya değil; el ele tutuşup onları korumak için zincir olmaya!

Kaynak: Twitter

Kaynak: Twitter

Kaynak: Twitter

Birazcık insanlık öğretmeye, birazcık "insaf" demeye, birazcık vicdanlara ses olmaya; çokça da gerçekten çocuklarını korumaya, destek olmaya gittiler. Her birinin ellerinden öpüyorum; ve şu direnişin başından beri ilk defa gerçekten İstanbul'da, orada olmadığıma çok üzülüyorum! 

Çünkü, işin içine anneler girmişse, orada bir duracaksın. Çocuğunu canı pahasına savunacağını bileceksin. Bir annenin canına tak ettiyse, harekete geçmeden önce düşüneceksin! Kendimden biliyorum; söz konusu Çınar'sa, bambaşka biri oluyorum!

Ve o terlik var ya o terlik, başlıkta yazdığı gibi, her türlü silahtan daha etkilidir. Hedefini şaşmaz, feleğini şaşırtır. Bu yazıyı okuyup da hiç terlik isabet etmemiş olan var mıdır, bilmiyorum. Azınlıkta olmayanlar ne demek istediğimi anlarlar :)

Bu gece orada olup da bizi kendilerine hayran bırakan, yüreğimize umut tohumları aşılayan harika anneler... ve benim gibi -kimseye bırakamadığından- uyuyan çocuklarının başında durup yürekleri ağızlarında aynı coşkuyu hissedenler... ellerinizden öpüyorum!

Ve İyi Cüceler'den, Çınar'ın da pek sevdiklerinden olan, bir kitap önerisiyle bu yazıyı noktalıyorum...


Her anne başka... bizim annelerimiz bambaşka!!!

#direngeziparkı


4 Haziran 2013 Salı

Çocuklara #direngeziparkı Nasıl Anlatılır?

Olağanüstü günler yaşıyoruz... 8 gün önce, Gezi Parkı'ndaki ağaçların AVM yapılması için kesilmesini istemeyen bir grup "marjinal" parkta nöbet tutmaya başladılar. Sonrasını hepimiz biliyoruz... Bugüne kadar pek çok şeye ses çıkarmayan "halk", sokağa döküldü. O ağaçlar pek çok şeyin sembolü oldu; bugüne kadar bir araya gelemeyen, gelince birbirini gırtlaklamaya hazır herkesi birleştirdi. Bir olduğumuzu, kardeş olduğumuzu hatırlattı.

Geçen Cuma gününden beri gece-gündüz herkes sokaklara dökülüyor. Geçen Pazar da, ananeden dönerken caddemizdeki kortejle karşılaşınca Çınar neler olduğunu merak etti. Ortada bir bayram coşkusu var; ama farklı bir şeyler de var. İnsanlar hem kızgın, hem umutlu. Ben de dilim döndüğünce anlattım:

"İstanbul'da bir park vardı. Oradaki güzelim ağaçları alışveriş merkezi yapmak için kesmek istediler. İnsanlar da buna karşı çıktı, parkta uyumaya başladılar. Sonra bir gün, bazı polisler onları parktan çıkarmak için kötü davrandılar. Diğer insanlar da buna çok kızdılar, kızgınlıklarını da böyle belli ediyorlar."


Çok algılayamadı tabii. Çok çok sevdiği polisin insanlara kötü davranmasına ise çok şaşırdı. "Hepsi mi kötü davrandı???" diye sordu. "Hayır" dedim "bazıları yalnızca". Bu yaşta bilmesinde yarar gördüm çünkü: genellemeler kötüdür! 

Sonra, birden aklıma o çok sevdiğimiz kitabı geldi! Simla Sunay'ın "Yürüyen Çınar"ı. Öyküsü o kadar örtüşüyordu ki bugün yaşadıklarımızı başlatan öyküye...


Yalova'daki Yürüyen Köşk'ün bahçesindeki meşhur Çınar'ın bir gün kaybolmasıyla başlıyor öykü. Samanlı Dağı'ndaki ağaçların kesileceğini öğrenen Çınar, alıp başını gidiyor. Kendisini kimse durduramıyor, çocuklar da peşinden ormana gidiyorlar, diğer ağaçlara destek olmak için. Orada köşk bekçisinin kızı, ormandaki diğer ağaçlara Çınar'ın öyküsünü anlatıyor. Çınar'ın neden onlara yardım edebileceğini anlıyorlar... bütün ağaçlar alıp başını gidiyor, Yalova'yı terk ediyor...



Çocuklar ormanda duyduklarını anne-babalarına anlatıyorlar, büyük bir protesto başlıyor Yalova'da...



Bunun böyle gitmeyeceğini "anlayan" Belediye Başkanı olaya el koyuyor ve bir konuşma yapıyor:


Ve öykünün sonunda ağaçlar geri geliyor, herşey normale dönüyor...

-------------

Hayat çocuk kitaplarındaki gibi naif değil; farkındayım. Ama tek dileğimiz, bizim gerçeğimizin de bu kitabın sonu gibi umut dolu bitmesi! Herkes bu yüzden ayakta, sokakta...

Güzel günler görmek umuduyla...