30 Haziran 2014 Pazartesi

Çınar'ın Oyuncakları: Transformers

Çocukcağıza hep "eğitici" oyuncaklar almayalım, arada da trendlere kendini kaptırsın deyip bu sefer de bu ara çok istediği Transformers oyuncaklarından sipariş verdik. Bu filmi hiç seyretmemiş bir çocuk aslında bizim ÇınÇın Abi; ama tabii ki arkadaş kültürü önemli bir nokta. Biz de onunla birlikte yeni Transformers akımından çok haberdar olmadığımızdan ailemizin oyuncak sitesi Toyzzshop'u açınca karşımız çıkan oyuncaklara biraz şaşırdık doğrusu. Anne&baba olarak kendi zamanımızdan bildiğimiz Transformers epey bir evrilmiş...


Hala Optimus Prime'da kalmış bir anne olarak işin doğrusu bu aldıklarımın adını bile tam doğrultamıyorum. İlgili sayfayı açıp Çınar'la birlikte bakıp seçtik her ikisini de. Biri bu, diğeri de şu. Konuya vakıf olanlar anlasın diye linkini veriyorum. 


Bu yukarıda gördüğünüz arkadaşın kutusunda 6+ yazdığı için ÇınÇın'ın yaşına uyar diye düşünmüştük ama değil Çınar'ı, babasını bile zorladı biraz. Aslında parça geçişleri çok yumuşak ve birleşim yerleri rahat hareket eden bir oyuncak. Ama biz bir türlü bundan başka bir şekle sokmayı başaramadık. Hani kanatları açıp kapatabiliyoruz, o yukarıdaki ejder başlarını arkaya kıvırabilyoruz ama, orada kaldı yapabildiklerimiz. Yani neymiş, dedik, oyuncaklardaki yaş uyarıları önemliymiş. Bir de tabii, eskiden Transformers arkadaşlar bilindik araçlara dönüşürlerdi, bunlar fantastik modellere dönüşüyorlar, ondan da ne şekle sokacağımızı bilemedik. Kutunun üstünde ve içinde talimatlar var aslında; ama bize pek yararı olmadı doğrusu...

Bu büyük olandan istediğimiz verimi alamayınca, küçük olanı biraz daha sonraki bir vakitte açmaya karar verdik. Transformers filminin vizyonda olduğu şu sıralarda çocuğunuz sizden bu oyuncakları isterse aklınızda olsun, zaman bizim çocukluğumuzdaki gibi değil, diye uyarmak istedim :) Bana kalırsa karakter oyuncağı olarak aslında yaratıcı bir seri (bir nevi 3 boyutlu yapboz) aslında; ama 6'dan daha büyük yaş grubuna hitap ediyor gerçekten de.

Bir sonraki oyuncak yazısında bildiğimiz sularda yüzüp eğitici oyuncaklardan devam edeceğim :) Sevgiler!

25 Haziran 2014 Çarşamba

Çınar + Rüzgar = ÇınGar?

Bizim iki numara dünyaya geleli 45 gün oldu (evet, çok şükür kırkımız çıktı; çok da güzel kutladık. Yazacağım...). Bu sürede herkesin en çok merak ettiği şey Çınar'ın tepkisiydi. Kıskandı mı, ne yaptı? Babam, Rüzgar doğmadan önce "Çınar ve Rüzgar bir araya gelince 'ÇınGar' çıkacak" diye espri yapıyordu. Çınar her ne kadar kardeşini çok istediyse de, biz de bu ihtimale hazırdık. Ama pek "ÇınGar" çıkmadı evimizde, çok şükür.


Çınar'ın kardeşiyle ilk karşılaşmasında verdiği tepkiyi BURADA izlemiştik. İlk günler kardeşini çok çok merak ediyordu. Dolayısıyla sürekli Rüzgar'ın tepesindeydi. Her sabah 5:30-6:00 arası kalkıp yanımıza geldi, emzirirken dibimizden ayrılmadı, sürekli kucağına almak istedi. Bu arada kardeşinin gerçekten bir süre sadece "emip uyuyan" tepkisiz bir varlık olduğunu da idrak etti. Merakı az çok giderilince hayatımız daha normalleşti. 

3 yaşında beri her Cuma ananede kalan Çınar'ın bebekten sonra kalmak isteyip istemeyeceğini merak ediyorduk. İlk Cuma sordum ona, ananeye gidecek misin, kalacak mısın, diye. Çok emin bir şekilde "evet" dedi. Bizim Rüzgar'la evde kalacağımızı gayet normal bir şekilde söyledim. "E tamaaam, ben gitcem ananeme" dedi. Sanırım çocuklar sevildiklerinden emin oldukları zaman anne&babayı eve yeni gelen bir bebekle yalnız bırakıp gitmekte bile bir sakınca görmüyorlar. 

O çok merak ettiği evrede de, şu anda da kardeşine zarar verecek hiçbir şey yapmadı çok şükür. Sadece, coşkusu nedeniyle "bizim onu sevdiğimiz gibi" coşkuyla sevmeye çalışınca kardeşini, biraz müdahale etmek zorunda kaldık. O topalak elleriyle çocuğu telef edebilirdi zira. Ama çok da engellememeye çalıştık. Rüzgar uyanık olduğunda kucağına da verdik. Ben Rüzgar'ın altını değiştirirken ya da üstünü giydirirken Çınar benim küçük asistanım oldu. Islak mendilini, bezini verdi; kirli bezi çöpe götürüp attı. Bazen body'sini, tulumunu getirdi. 

Bir gün bana "anne, ben de yalnız kalabilirim Rüzgar'la, ben de bakabilirim ona, lütfen buna izin ver" deyince onları "farkettirmeden gözetleyerek" yalnız bıraktım. Öncesinde kardeşini ne olursa olsun tek başınayken kucağına almaması gerektiğini ve yüzüne bir şey koymamasını tembihledim. Onunla konuşmasını söyledim. Başladı anlatmaya "Rüzgar bak, bu köpekbalığı... yani, shark! Bu da at; yani horse! Hmm... başka ne anlatabilirim sana?..." Sanırım saatlerce o manzaraya bakabilirdim.


Tabii ki her şey çok yumuşak ve sakin gitmedi. Özellikle ilk bir kaç haftasonu dengesiz havalar nedeniyle hep birlikte eve kapanınca Çınar çok sıkıldı. Çok komik zannettiği "Şaban gibi konuşma -bunu nereden öğrendiği hakkında pek fikrim yok-" ve "bebek gibi konuşma" olayını abartıp evde deli danalar gibi koşturunca ve ben emzirirken de kardeşini öpmeye çalışınca anne-baba olarak epey üzerine gittik, kızdık. Çok üzüldü. Ben Rüzgar'ı emzirirken babasıyla konuşmalarını dinledim bir yandan. Hep bizim Rüzgar'la yalnız kaldığımızdan, kendisinin de kardeşine bakabileceğinden, bunun haksızlık olduğundan bahsetti. Bir de, benimle vakit geçiremediğinden yakındı. Bunu söylerken kardeşini suçlamıyor olmasına sevinsem de, içim burkulmadı değil. İlk günler bütün hayatım Rüzgar'a endeksliydi haliyle. Yine de emzirmediğim zamanlar Çınar'la da ilgilenmeye çalışıyordum; ama eskisi gibi olamıyordu tabii. Şimdi hem ikisini biraz biraz yalnız bırakıyorum (kontrol ederek), hem de Rüzgar biraz daha düzene girer gibi olduğu için Çınar'a bir az daha fazla vakit ayırabiliyorum.

Çınar abi olmayı öğreniyor; biz de dört kişilik aile olmayı öğreniyoruz. Genel olarak kardeşine karşı çok sevgi dolu; ama bir o kadar da coşkulu ve meraklı bir abi Çınar. Eve ilk geldiğinde mutlaka Rüzgar'ı görmek istiyor. Sabah ilk kalktığında da. Eğer evde çekirdek ailemizden başka kimse yoksa, yani bizi kutlamaya ve Rüzgar'ı görmeye bir ziyaretçi gelmediyse bebeği iki mıncırıp odasına gidiyor ve eskisi gibi oyun oynamaya devam ediyor. Evde bir ziyaretçi varsa, biraz ilgiyi üzerine toplamak için cozutuyor. Yani hiç tepkisiz de değil; ama, yaptığı negatif bir şey de yok. Sanırım tam beklediğimiz gibi.

Aslında anne&baba olarak biraz daha onunla ilgilenebileceğimizi düşünüyorum. Büyük çocuğa ilgiyi kesmedikçe kıskançlık duygusu sanki çok daha hafif kalıyor hayatında. Bizde neyse ki anneane ve dede her geldiklerinde Çınar'la çok çok ilgileniyorlar. Hele babam! O kadar kaliteli vakit geçiriyorlar ki: satranç oynuyorlar, kitaptan satranç alıştırmaları çözüyorlar, yazı çalışıyorlar, kitap okuyorlar, dışarı çıkıp futbol oynuyorlar. Babamın bu konuda hakkını ödeyemem. Annem de Çınar'la güzel vakit geçiriyor; ama daha çok bana ve eve çok çok yardımcı; babamsa tamamen Çınar'ın emrinde. İkisi de iyi ki varlar... şükürler olsun! Biz de bundan sonra onun "birlikte kaliteli vakit geçirme" ihtiyacını biraz daha fazla karşılamaya başlarız gibi geliyor. Hatta Ahmet bunu yapmaya başladı bile. Ben hala "m.em.eyi çok seven vatandaşa" esir sayılırım; ama yine de pek çok akşam Çınar'la oyun oynayıp kitap okuyabiliyorum.

Bu kadar uzun yazmayı hiç planlamamıştım... ama hem herşeyi hatırlamak adına buraya kaydetmek, hem de merak edenlere detaylarıyla anlatmak istedim. Çınar ve Rüzgar'ın büyüyünce bu satırları okuyacak olması beni heyecanlandırıyor. Sanırım şu hayatta en çok istediğim şeylerden biri iki kardeşin birbirini sevmesi ve hayatları boyunca birbirlerinin yanında olması. Umarım bu blogu da birlikte okur, yazılanlara birlikte gülerler... "Çınar + Rüzgar = ÇınGar" da yalnızca hepimizin güldüğü bir espri olarak kalır.