26 Aralık 2013 Perşembe

Demek Abi Oluyorsun!!!

Bunca zamandır blogu boşlamış olmamın tek nedeni bu değil tabii; ama nedenlerinden biri olabilir. Bizim Minik Adam, ÇınÇın Abi oluyor! Yazarken bile boğazım düğümleniyor, gözlerim doluyor... Büyülü bir şey içindeyim, tarifi zor. 

Bizim ÇınÇın Abi, yaklaşık 1,5 senedir bir kardeşi olsun istiyordu. Hem gerçekten bebek sevdiğinden, hem de sanırım okuldaki neredeyse bütün "kanka"ları abi ya da abla olduğundan olabilir. Biraz onun gazıyla, ama çokça da ben (ve telkin yoluyla Ahmet :D) bir çocuğu daha yine deli gibi istediğim(iz) için minicik bir kalp daha içimde atmaya başladı; çok şükür!

Gebe olmayı, o minicik hareketleri hissetmeyi, her ultrason randevusundan önce heyecanlanmayı çok ama çok özlemişim. Tabii bu gebelik ilki kadar "olağanüstü" geçmiyor. İnsan süreci yaşayınca daha kontrollü, daha doğal karşılıyormuş. Ve tabii çok daha rahat oluyormuş.

Süreçle ilgili pek çok şeyi biliyorsam da, evde bir abi varken gebe olmak ilk kez yaşadığım bir şey haliyle. Ve bu ilk de ömre bedel! (Maşallah diyelim) ÇınÇın Abi daha şimdiden çok mutlu, çok şefkatli ve çok ilgili! Sabahları "kardeşine" (bilinen cismiyle göbeğime) sarılıp "günaydın" diyor, akşamları karnımı açıp öpüp kokluyor, ileride kardeşiyle yapacaklarından bahsediyor... Şu an her şey iyi gidiyor kısacası! Ve daha doğmadan oluşan bu bağ benim gözlerimi dolduruyor! 

ÇınÇın daha ben gebelik haberimi ilk aldığımda (ve tabii ki kendisine henüz söylememişken), ertesi sabah "anne, doğumgünümde kardeşim senin karnına gelmiş olacak ve kış gelince de kıpır kıpır kıpırdanacak değil mi?" diyerek doktorumuz dahil hepimizi dumur etti önce! Çünkü gerçekten de durum aynen böyle olacaktı -oldu da çok şükür! 12 haftanın dolmasına yakın, ona henüz güzel haberi vermemişken, bir sabah serviste gördüğü herkese "Annemin göbek deliğinden karnına kardeşimi koydular. Havalar sıcak olunca doktor onu oradan çıkaracak, eve getireceğiz ve ben muhteşem bir abi olacağım" diye olayı yorumlayarak herkesi ikinci kez hayretler içinde bıraktı. 

Ama en eğlencelisi, 12 hafta dolduğunda, ultrason fotoğrafını ona gösterip ağabey olacağını müjdelediğimizde verdiği tepkiydi. Sevinçten deliye döndü. Evin içinde "yaşasııın, abi oluyorum, kardeşim karnına geldiii" diye bağıra çağıra dolanırken araya "kardeşim doğduğunda benim beğenebileceğim kadar güzel olacak" diye sıkıştırıverdi :))) Gösterilen ultrason fotoğrafını biz bile bir şeye benzetememişken çocuktan algılamasını beklemek zaten saçmaydı; ama, beyefendi oğlum yine verilebilecek en zarif tepkiyi vermiş oldu!!! Sonra kendi ultrason fotoğraflarını gösterdik, doğum fotoğraflarını gösterip anlattık... ikna oldu gibi. Ama içinden "o kadar istedik, bekledik, gele gele bu uzaylı gelecek demek ki, kısmet, atsan atamazsın da şimdi..." demiş olabilir :)

Pek çok kişi "doğduktan sonra kıskanır" gibi yorumlarda bulunsa ve bu yorumları hiç kulak ardı etmesem de, Hilal'imin dediği gibi, ÇınÇın Abi'nin "negatif kıskançlığıyla" değil (bu terimi ben uydurdum) "severkenki coşkusuyla" baş etmekte zorlanacağımızı tahmin ediyorum yalnızca. Ve tabii, şu anki mutluluğunun ve coşkusunun "lanet olsun"a dönüşmemesi için anne-baba-büyükanne-büyükbaba-hala-dayı tayfası olarak nasıl davranmamız gerektiği konusunda da araştırmalarım sürüyor! Bu noktada destek alacağım arkadaşlarım, dostlarım, akıl hocam (Hilal'im) var çok şükür! 

Daha yazacak çok şey var, ama onu da bir sonraki yazıya bırakayım. Bundan sonra bu blog bir değil, iki minik adamın blogu olacak umarım. Ve umarım, Çınar'ın maceralarını yazdığım istikrarla, "Limon"un maceralarını da buraya not düşebilirim!


31 Ekim 2013 Perşembe

Tiyatro Tempo'dan Tiyatro Kursu!

Çınar'ın okulunda her ay bir oyun sergileyen ve çok severek izlenen Tiyatro Tempo, 6 yaşından büyük herkes için tiyatro kursu açıyor! Bu Cumartesi (2 Kasım 2013) saat 10:00'da tanıtım dersleri var. Çocuğunuz veya siz tiyatroya ilgi duyuyorsanız, bence bir gelip görün! Biz orada olacağız :)


Görüşmek üzere!!!!!

22 Eylül 2013 Pazar

Çınar'ın Oyuncakları: Yaramaz Köpekbalığı (Aile Oyunu)

Çınar bu Yaramaz Köpekbalığı Kutu Oyununu ilk kez geçen sene bir oyuncakçıda görmüş ve üzerindeki köpekbalığına hayran olmuştu. O zaman henüz kutu oyunlarını oynamaya hazır olmadığını düşünerek ve kutunun üstünde 5+ yazmasını da bahane ederek almayı ertelemiştik. 5 yaşına çok az kalan bu günlerde sonunda oyuncağına kavuşturup muradına erdirdik! 


Geçen seferden referansla bu oyunu yine ToyzzShop internet sitesinden aldık. Yine kargolandığı gün elimize ulaştı ve satın aldıktan sonra elimize geçmesi bir kaç gün sürdü. 

Bu oyun Çınar'ın ilk kutu oyunu, ya da aile oyunu. Daha önce böyle birlikte oynayacağımız bir oyuncağı olmamıştı sanırım. Kutunun içinden bir altlık, pille çalışan hareketli bir köpekbalığı, 4 adet minik balık ve iki adet zar çıkıyor. En az 2, en çok 4 oyuncuyla oynanıyor. Köpekbalığını platformdaki kesikli çizgiye yerleştirdikten sonra:

1- Oyuncular balıklarını seçiyorlar
2- En yaşlı oyuncu zarı atıyor ve köpekbalığını çalıştırıyor. 
3- Zarın üzerinde hangi balığın ya da balıkların rengi gelirse o oyuncu/lar ilerliyor/lar, diğer(ler)i bekliyor
4- Köpekbalığının yedikleri oyundan çıkıyor, son kalan oyunu kazanıyor!


Neyi sevdik?
  • Hareketli köpekbalığına Çınar bayıldı!
  • Çok dinamik ve heyecanlı bir oyun, hepimiz oynarken heyecanlanıyoruz!
  • Kurulumu çok kolay, Çınar da rahatlıkla kuruyor

Neyi sevmedik?
  • Platform dar olduğu için 2'den fazla oyuncuyla oynarken balıklar birbirine karışıyor. Bunun dışında hiçbir olumsuz yanını göremedik.

Ayın başlarında aldığımız bu oyuncakla neredeyse her gece oynadık. İlk başta Çınar kendi balığı köpekbalığı tarafından yenildiğinde fena hır çıkarsa da şimdilerde daha olgunlukla karşılayabiliyor! Ailecek keyfili vakit geçirmek isteyenlere öneririz!! 

17 Eylül 2013 Salı

Binbir Çiçek Çocuklar Evi Oyun Grupları Başlıyor!

Binbir Çiçek Çocuklar Evi Oyun Grupları

Çocuğunuzun akranlarıyla zaman geçirerek gelişimini olumlu yönde etkilemek ve onunla yapacağınız etkinlikleri zenginleştirmek için oyun gruplarımıza katılın.
 

Oyun grubumuz her cumartesi saat 10:00 – 11:15 saatleri arasındadır.     

Oyun grubumuza 18–36 ay yaş grubu çocuklar ebeveynleri ile katılırlar.
     
Program 8 haftalıktır. Gelecek program 21 Eylül’de başlayacak ve
16 Kasım’da sona erecektir.
     
Ayrıntılı bilgi için 0 312 448 18 18’den bilgi alabilir ya dainfo@binbircicekyuva.com adresine e-posta ile başvurabilirsiniz.
     
Program içeriği ile ilgili ayrıntıyı aşağıda bulabilirsiniz.

     Geçmiş dönem oyun gruplarının fotoğrafları için www.binbircicekyuva.com  adresini ziyaret edebilirsiniz.



Program Akışı

10:00 – 10:30 Ozzy ile Kinderjam
10:30 – 10:45 Beraber Atıştıralım
     10:45 – 11:15 Sanata İlk Adımlar




:Kinderjam Website:new_header.png


KINDERJAM NEDİR?
            Kinderjam, çocuklara okul öncesi kavram ve becerilerini, kinestetik (yaparak ve eğlenerek) ve dokunsal öğretim metoduyla kazandırmayı amaçlayan, eğlenceli bir fiziksel ve zihinsel gelişim programıdır. Çocuklarımızı doğdukları andan okul dönemine kadar geliştirmeyi hedefleyen Kinderjam, ‘Ailem ve Ben’ formatında icra edilmektedir. ABD’de geniş yankı uyandıran Kinderjam, okul öncesi akademik becerileri kazandırmaya ve güçlendirmeye odaklanırken çocukların ilgisini baştan korur. Kinderjam müzik eşliğinde çeşitli eğitim malzemeleri, araç ve gereçlerinin kullanıldığı yüksek enerjili yeni bir aktivitedir.

OZZY KIMDIR?
            Ekonomi eğitimi alan ve aynı zamanda da bir eş ve anne olan Ozzy, ABD’de bulunduğu dönemde Kinderjam’in “Ailem ve Ben” sınıfına oğluyla birlikte katılmıştır. Çocuğunun eğlenirken geliştiğini gözlemlemiş, giderek büyüyen Kinderjam ailesinin bir parçası olmuştur. Aynı zamanda yüksek lisans eğitimine devam eden Ozzy, Türkiye’de Kinderjam öğretmeni olan ilk ve tek kişidir.

NEDEN BERABER ATIŞTIRMALIYIZ?
Çocukların ilk araçları elleridir. Her aktivitede olduğu gibi yemek yerken de ellerini kullanmak isterler. Yediği şeyi duyusal olarak keşfetmeleri için elleri bulunmaz bir araçtır. Kendileri için hazırlanmış sağlıklı ve güvenli atıştırmalıklar onlarda kendi kendine beslenme davranışını geliştirmek için desteklenmesi gereken bir davranıştır. İki aktivitenin arasında sunulan atıştırmalıklarla birbirlerini örnek alarak yiyeceklerin tadına bakmalarını ve yiyecek yelpazelerini genişletmelerini hedefliyoruz.

SANATA İLK ADIMLAR NASIL ATILIR?
Sanat çocuklar içindir. İçlerindeki sanatçıyı ortaya çıkarmak ya da iyi birer izleyici olmalarını sağlamak için atılan ilk adımlar çok büyük önem taşır.  Malzemelerle tanışmaları, korkusuzca onları kullanmaları ve canları istediğince formlar yaratmaları için keyif alacakları bir ortam ve rehberlik edecek yetişkinler yeterli olacaktır. Programın bu kısmında hem onlara hem de ebeveynlerine yaratıcılık, keyifle etkinlik yapma, keşfetme, müdahale etmeden sürece katılma konularında yardımcı olmayı hedefliyoruz. Çeşitli boyalar, farklı formlarda kağıtlar, doğal malzemeler, kum, hamur, çamur ve en önemlisi ellerimiz kullanacağımız malzemelerin sadece bazıları…

AYŞEGÜL BAKIR KİMDİR?
Hacettepe Üniversitesi Resim Bölümü’nden lisans ve yüksek lisans dereceleri olan Ressam Ayşegül Bakır en önemli hedefinin “çocukların özgürce görsel sanatlar koridorlarında dolaşmaları ve malzemeleri görünce heyecan duymaları” olduğunu söylemektedir. Duvar boyama, desen, güzel sanatlar öğrenci hazırlık gibi çalışmalarını halen sürdüren sanatçı aynı zamanda okul öncesi çağdaki çocuklarla “Yaratıcı Sanat” derslerini yürütmektedir.  Yurtiçi ve yurtdışında çeşitli sergilere katılan Ayşegül Bakır’ın çalışmaları pek çok özel ve resmi koleksiyonda yer almaktadır.

PROGRAM KOORDİNATÖRÜ HİLAL MUTLUSOY ÖKTEM KİMDİR?
1998 yılında Ankara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra 2003 yılına kadar özel bir okulda ilköğretim öğrencilerine Psikolojik Danışmanlık yapmıştır. 2003 – 2008 yılları arasında ABD’de Montessori eğitimi almış ve Montessori Eğitmenliği yapmıştır. 2009 yılından bu yana kurucusu olduğu  Binbir Çiçek Çocuklar Evi’nde çalışmalarına devam etmektedir. Ailelere çocukların kendi hızında ve ilgileri doğrultusunda birer birey olarak yetişmeleri için eğitimler vermekte, aile danışmanlığı, Montessori eğitmenliği, Zeynep ve Elif’in anneliği görevlerini severek sürdürmektedir. 
Binbir Çiçek Oyun Grupları’nda temel hedeflerinin çocukların tüm gelişim alanlarını desteklemek, akranları ile keyifli zamanlar geçirmelerini sağlamak ve ailelere de çocukları ile yeni başlayan maceralarında rehberlik etmek olduğunu belirtmektedir.

2 Eylül 2013 Pazartesi

Doğuştan Genel Müdür...

"İş yaptırmayı" pek seven, gayet de iyi bilen bir oğlum var. Genetik midir (öyleyse hangimizden geçmiştir ve birimizden geçtiyse biz neden henüz yönetici olamamışızdır?), yoksa biz mi kendisini bu hale getirdik, bilmiyorum. Çınar bu "yönetme" işini çok iyi ve son derece doğal olarak kıvırıyor, onu biliyorum. Okulda geçen iki diyalogla ne demek istediğimi anlatmaya çalışacağım...

(Alican ve Tuna bir şekilde bu arkadaşa karşı bir şeyler yapmışlar, bunun üzerine...)
Çınar: Mrs. Hilaaal, Tuna ve Alican'la toplantı yapmamız lazım, lütfen onları toplantıya çağırır mısın? Ben burada masada oturup onları bekleyeceğim. Lütfen toplantıda sen de ol, çünkü ne dediklerini duyman lazım. (Hilal, okulun sahibi değil, Çınar'ın sekreteri zaten...)
(Alican ve Tuna toplantıya gelirler...)
Mrs. Hilal: Çınar'cım, arkadaşlarına davetini kabul edip geldikleri için teşekkür et istersen. 
Çınar: Tamam, teşekkür ederim. Ama şimdi onların bana "sorry" demesi gerekiyor. Onlar sorry dedikten sonra benim bunu biraz düşünüp kabul etmem gerekiyor. Şimdi lütfen "sorry" der misiniz? (konuşacak bir şey yok, hatanızı kabul edin, bitsin gitsin).

(Sabah okula gelince Çınar'ın bir azası geliyormuş. Sınıfta azıtmasın diye Hilal, boş olan diğer sınıfa bir arkadaşını davet edebileceğini ve orada biraz koşturduktan sonra sınıfa gelebileceklerini söylemiş. Velhasıl Alican Çınar'ın davetini kabul etmiş. Hilal gözcü olarak Ms. Elif'i başlarına koymuş, ama direkt müdahale etmemsini istemiş. Bir süre sonra ne olduysa Alican'ın canı biraz yanmış, Ms. Elif de artık ne dediyse bizimki bir hışım odadan çıkmış...)
Çınar: Mrs. Hilaaaal, sen bize izin vermiş olduğun halde Ms. Elif C. -ama uzun saçlı Elif değil, diğer Elif- bizi odadan çıkardı. Bence onu kovmalısın!
Mrs. Hilal: Çınar'cım bunun kovmayı gerektirecek kadar büyük bir hata olduğunu sanmıyorum, gel konuşalım.
Çınar: Hayır Mrs. Hilal, yeterince büyük bir hata, bence Ms. Elif C.'yi -ama uzun saçlı Elif değil diğer Elif'i- kovman gerekiyor! (iki Elif var, yanlışlık da olmasın, öyle de adil serseri!)

Okuldakileri geçtim, biri Başbakanlık Müfettişi, diğeri Yargıtay Üyesi olan dedesi ve anneannesine de "ben bu Batman kostümünün doğumgünümde alınmasını istiyorum, lütfen annemi ikna edin" demiş. 

Diyoruz ki biz, bunu okutmayalım, bir şirkete "CV'sini" gönderelim, direkt genel müdür olarak başlasın. Doğuştan yönetici işte, başlangıç için fazla maaş da istemez. Yıllar içinde zamlarla falan zaten olması gereken yere gelir... evet evet, Linked In'e bir profil açayım ben en iyisi... hmmm...

Bu foto 1 Eylül Dünya Barış Günü'nden (dün), Tunalı, Ankara! Savaşa hayır, #barışiçinelele !!!!

25 Ağustos 2013 Pazar

Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde Bir Gün!

Bu haftasonu Kanada'dayken aynı evde yaşadığım Stasia ve onun kızkardeşi Lisa bize misafirdiler. Lisa bir fotoğrafçı (muhteşem blogu için TIKTIK) ve iki yazdır İstanbul'da arkadaşı Fulya ile "düğün hikayesi" fotoğrafları çekiyor. Stasia da kardeşinin Türkiye'de olmasını değerlendirip hem Türkiye'yi, hem de bizi görmeye geldi. Onlarla birlikt Ankara'yı yeniden keşfettik ve uzun zamandır gitmediğimiz yerlere gittik. Anadolu Medeniyetleri Müzesi de bu yerlerden biri...


Geçen ay Çınar bu müzeye okulla birlikte gitmişti. Fakat müzede gördüğü heykelleri bir zamanlar yaşamış ve topraktan kemikleri bulunup da heykel haline getirilmiş insanlar sanınca biraz olay olmuştu. "Anne, öleceğin zaman müzeye gidip ölebilirsin; çünkü o zaman orada senin heykelini yapıyorlar" ile başlayan kendini telkin süreci, bu duyguyla baş edemeyeceğini anlayınca "ben öldüğüm zaman 'pantirologlar' benim kemiklerimi bulup heykel yapmasın, çünkü o zaman canım gerçekten çok acır, ölmüş olsam bile... hem gözlerimi de çıkarmasınlar" şeklinde ağlama-feryatla son bulmuştu. Hilal'le bu konuyu konuştuğumuzda, aslında o gün müzede kilden heykel yaptıklarını ve o heykellerin taştan yapıldığını anlattıklarını, ama okulda yeniden konuşacağını söylemişti ve bize bir kez de birlikte müzeye gitmemizi önermişti. Bu yüzden müzeye Çınar'la gezebileceğimiz bir gün gitmeyi uygun bulduk.


Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne yıllardır gitmiyordum; ne kadar güzel olduğunu unutmuşum! Talihsizlik, 5 salonun 3'ü kapalıydı. Açık olan Hitit-Asur Uygarlıkları salonunu ve Klasik Dönem ile Ankara Seksiyonunu gezebildik. Çınar tabii ki heykellere takıldı. Fakat hem heykelleri geniş geniş inceleyerek, hem de konuşarak gerçekten taştan yapılmış olduklarını anlatmayı başardık. Bu arada, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ndeki görevlilerin son derece nazik, toleranslı ve ilgili olduklarını da belirtmeliyim. 

İlgisini kaybedecek gibi olduğu anda aklıma ilgisini çekebilecek bir oyun geldi: Duvar Resimlerini Okuma! Hemen "Çınar'cım, bakalım bu resimlerde neler anlatıldığını sen mi önce tahmin edebileceksin, yoksa ben mi?" dedim ve bingo! İlk salondaki bütün duvar resimlerini tek tek inceledik; o insanların o zamanlar neler yaşamış olabileceğini, bize ne anlatmak istediklerini tahmin ettik. Bence 4 yaş ve üstü çocukların bu tür bir müzede ilgilerini canlı tutmak için iyi bir yol. En azından Çınar çok ama çok eğlendi! 


Klasik Dönem ve Ankara Seksiyonu heykellerinin ve buluntularının olduğu kısım daha az ilgisini çekse de, orada da heykellerinin neler yapıyor olabileceğini tahmin edip birbirimize anlattık. Ankara Seksiyonunda karşılaştığımız sürpriz ise, bizim evlendikten sonra ilk yaşadığımız ve Çınar'ın doğduğu evin hemen yanıbaşındaki arazide yapı yapılan kazılarda bulunmuş olanların sergilendiğini görmekti! Biz orada yaşarken, yapılan kazının ne olduğunu anlayamamış, arkeolojik bir kazı olduğunu tahmin etmekle birlikte "yok canım, burada ne arkeolojik kazısı olacak ki?" diyerek üstünde durmamıştık. Çok hoşumuza gitti açıkçası!

Sol üst köşedeki fotoğrafta görünen bloklardaydı evimiz...

Ankara kazı haritası...

Kızılcahamam'da bulunmuş olan hayvan fosilleri...

Ankara'yı "deniz yok" diye sevmeyenlere ithaf ediyorum... :)

Salonlardan sonra Çınar biraz anforaların arasında gezindi, daha sonra da yerden bulduğu taşlardan "arkeolojik araba heykeli" yaptı. "Bak anne, o insan ve kral heykelleri de tıpkı bu araba heykeli gibi biri tarafından taştan yapılmış, yani cansız" diyerek durumu anladığını da güzelce belirtti.

Çınar ve kendi yapımı "araba heykeli"

Lisa, Çınar'ın fotoğrafını çekerken :)

Açıkçası "haftasonu ne yapsak" diye kıvrandığımız ve en sonunda alışveriş merkezine gittiğimiz haftalara acıyorum bugünden sonra. Anadolu Medeniyetleri Müzesi hem içeriği hem de o güzelim bahçesiyle bence aileler için bulunmaz bir mekan! Bahçesinde ufak bir kafesi de var. Heidyelik Eşya Dükkanı da benim Türkiye'deki hiçbir müzede görmediğim kadar güzel, albenili ve bol çeşitli. Çocuklar için de kitap seçenekleri var ve Çınar'a da oradan Anadolu'da Taş Devri adında çok şeker bir kitap aldık. 

Hediyelik eşya dükkanı, çocuk kısmı...

Bundan sonra zaman değerlendirmek için tıkandığımızda gitmeyi tercih edeceğimiz mekanlardan biri olacağı kesin. Çocukla gidilecek mekanlar listesine kesinlikle ekleyebilirsiniz!!! 

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Çınar'ın Oyuncakları: Hotwheels Çılgın Sharky Sahilde

Uzun zamandır Çınar'a oyuncak almıyoruz. Evde artık sığdıracak yerimiz olmadığı gibi, dededen fırsat da kalmıyor :) Hal böyle olunca, bayram için yavrucağımı sevindireyim dedim. İnternetten bir oyuncak seçebileceğini söyledim bir akşam. Acayip mutlu oldu ve Hotwheels'ın Çılgın Sharky Sahilde setini seçti! 


Ben oyuncağı Toyzzshop'tan satın aldım. Pek çok şubesi bulunduğundan, internetten sipariş verdikten sonra Ankara şubesinden çıktı oyuncak ve  çok ilginç biçimde kargolandığı gün elime ulaştı! Gayet iyi biçimde paketlenmişti, sağ salim kargodan teslim aldık. 

Oyuncak çok eğlenceli. Çanta şeklinde geliyor ve açılınca arabayı yürütebileceğiniz bir platforma dönüşüyor. Arabayı kafesten çıkarıp istediğiniz yollardan geçirerek, asansörden çıkararak, roket gibi fırlatarak ya da çarkta döndürerek oynayabiliyorsunuz. Köpekbalığının  ağzından, içindeki sörf tahtasını kıracak şekilde geçirdiğiniz zaman köpekbalığı konuşuyor! 


Neyi sevdik?

- Kompakt, kolayca katlanıp çanta olabilen bir oyuncak. Taşımak, bir yere götürmek çok kolay.  Ayrıca, odada dağınıklık yaratmıyor! Diğer dinozorlu olan (Hotwheels Çılgın Dinozor T-Rex) kapanmadığı için odada sığdıracak yer bulmakta zorlanıyorduk.

- Birden çok aktivite yapmak ve beceri geliştirmek mümkün. Döndürülen çark, fırlatma için çekilen pim, asansör... çocuğun el becerileri için gayet yararlı.


- Yollar arabanın takılmadan ilerleyebileceği şekilde yapılmış, rahatça oynanıyor. Kolayca kırılabilecek ya da zarar görecek bir oyuncak değil.

- Köpekbalığının konuşması Çınar'ın çok hoşuna gitti!


Neyi sevmedim?

- Yollar takıldığı yerden oyun sırasında çıkabiliyor, biraz daha sağlam takılabilse daha rahat oynanırdı. 

- Bu Hotwheels oyuncakları biraz vahşi konuşuyor sanki; dinozorda da bir irkilmiştim. Çınar çok memnun tabii; anne olarak bana biraz tuhaf geliyor. Bir de, sürekli köpekbalığının ağzından geçirilirse araba, ses düzeyi ev halkını yıldırabilir. Ama çocuk için hiç sakıncası yok haliyle...


Bu garaj tipi, arabaların yürütülebileceği platformlu oyuncaklar içinde benim en beğendiğim oyuncak oldu diyebilirim. Aslında, Çınar'ın bahanesiyle ben de oynuyorum, diğer Hotwheels arabalarını da koyup yarıştırıyoruz! Oyuncak arayanlara önerilir... sevgiler!

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Araya Kapatalım: 2013 Yaz Tatili -Saros

Çınar büyüdükçe bloga yazmak zorlaşıyor. Söylediklerini, yaptıklarını yazmaya kalksam, günde 3-5 kere buraya yayın girmem gerekir... çünkü susmuyor ve durmuyor! Hani ben doğurdum, oğlum diye söylemiyorum; ama, çok eğlenceli bir çocuk yapmışız :)

Son zamanların gözde etkinlikleri satranç ve yüzme! Okuldaki satranç öğretmenleri bu oyunu çocuklara epey sevdirmiş olmalı. Akşam servisten karşıladığımızda ilk sorusu "satranç oynayalım mı?"... üst üste, üst üste, bize fenalık geliyor, ona gelmiyor. Bir de tabii yüzme! Daha önce de yazmıştım, ciddi ciddi yüzüyor artık. Cesareti de var. Saros'un o buz gibi suyu da yıldırmadı bizim minik adamı. Minik balık oldu çıktı!


minik balığım from Basak Celik on Vimeo.

Bu seneki yıllık izinlerimizi -hala daha yazamadığım- Amerika tatilimizde kullanınca, deniz-güneş tatili için bayramı değerlendirdik ve ailemizin yazlık mekanı Saros'da aldık soluğu. Bütün anne tarafı, -iki eksikle -kuzenler dahil herkes oradaydı. Saros'a gitmek biraz meşakkatli; uçakla Çorlu'ya gidip oradan araba kiraladık. Çorlu Havalima'nında çok ilginç uçaklar vardı, Çınar bayıldı! Bu arada, aşağıdaki fotoğraflarda gördüğünüz valizi dedesi alşmıştı. Trunki, 5 yaşındaki bir insan yavrusunun 5 günlük bir tatil için bütün ihtiyacının sığacağı büyüklükte (oyuncaklar ve kitapları sırt çantasına koyduk), çocuğun rahatça çekerek taşıyacağı hafiflikte ve kıvraklıkta bir valiz üretmiş. Üstüne oturursa, sapından tutup valizle birlikte çocuğu da çekebiliyorsunuz (bakınız son fotoğraf). Aklınızda olsun!! 


Çorlu Havalimanı

Saros'da tam da Çınar'ın seveceği bir kalabalık vardı. Çiçek kuzenlerimizin baldan tatlı 3,5 yaşındaki kızları Irmak da Çınar'a şahane arkadaş oldu! Hem keyifli bir bayram, hem de keyifli bir tatil geçirdik böylece. Irmak ve Çınar gayet iyi bir ikili; ikiliden de öte çete oldular. Zaten bizimkine birlikte "azacağı" adam lazım!


Üstelik yalnızca kuzenlerimiz değil, arkadaşlarımızla da buluştuk! Bu sene herkes Çanakkale'deydi anlaşılan; Çınar'ın yaşında çocuğu olan iki tatlı arkadaşım ve aileleriyle bir araya gelme fırsatımız da oldu. Sevgili Bahar ve oğlu Egemen'le tanıştık mesela; Güneyli'de onlarla güzel bir öğleden sonra geçirdik. Egemen ve Çınar satranç bile oynadılar. Oyundan sonra da sahilde koşuşturdular. Biz de Bahar'cığımla bol bol sohbet ettik!


Ve daha önceden planladığımız gibi, canım Elif'im, güzel Gülce'si ve sevgili eniştemiz Yekta'yla Kabatepe'deki Orman Kampı'na gittik. Çiçek kuzenlerimiz de bize eşlik edince, 3,5 ila 5,5 yaşında 3 çocuklu 3 aile şenlikli bir gün geçirmiş olduk. Gülce ve Çınar gayet iyi anlaştılar, kumdan kale yaptılar, denizde kaydırmaca oynadılar. Arayı çok açmadan görüşmeye devam etmek lazım!


Kabatepe Orman Kampı, Gökçeada feribotlarının kalktığı yerin hemen yanında. Arkası çam ormanı, ön tarafı bembeyaz kumsal ve akvaryum gibi bir deniz. Üstelik, koy olduğu için Ege Denizi'nin ya da Saros Körfezi'nin buzz gibi suyundan eser yok. Deniz sığ, tam çocuklara göre. Hafif, tam kararında bir dalga vardı gittiğimizde. Çocuklara eğlence oldu. Bir de yemek yiyebileceğiniz bir tesisi var. Köftesi gayet güzel. Hani o taraflara giderseniz, Kabatepe Orman Kampı aklınızda olsun!

Kabatepe Orman Kampı

Uzun sözün ve bol fotoğrafın özü, dolu dolu, harika bir tatil geçirdik! Çınar hiç dönmek istemedi, seneye 15 gün gelecekmişiz Saros'a! Aslında 100 gün gelsek daha iyiymiş... Bence de!!! Bakalım, belki de 100 gün gideriz seneye?

Sevgiler!

5 Temmuz 2013 Cuma

Bir Michael Phelps Kolay Yetişmiyor!

Geçen seneki "Vit'in* boynuna sarılıp boğmaya çalıştığı" günlerden suya dalıp dalıp çıktığı bu günlere kolay gelmedi benim minik yavrum! Bir sene boyunca gerek yazın tatilde biz çaba gösterdik, gerek Binbir Çiçek -yalnızca kenarda da otursa- "Vit'in havuzuna" götürüp getirerek gayret etti... derken yavru balık gibi yüzmeyi öğrendi!!!

*Vit; aslında Çınar'ların geçen seneki yüzme öğretmeni. Gerçek adı "Ümit" olmakla birlikte, Çın sayesinde Vit olarak anılmaktadır...

İşte karşınızda geleceğin Michael Phelps'i, 58. ayının içindeki (4,5 yaştan biraz büyükçe demek) Çınaaaar Çelik!




Bundan sonra hedefimiz Olimpiyatlar'dır, artık gelir tezahürat yaparsınız...

NOT: Tabii bir de gözünü video çekme hırsı bürümüş sapık anne var yukarıdaki filmde! Çocuk bir çaba gelmiş "hadi koş babaya doğru bir de" diye fütursuzca komut verebilen. Bu çocuk büyüyünce sana İstanbul Boğazı'nı geçirsin, karşı kıyıya varınca da "hadi koş öbür kıyıya bir de" desin, olur mu? Bence olur!

20 Haziran 2013 Perşembe

Satranç!


Başak: Çınar yarın binicilik dersin var! Hangi ata binmeyi seviyorsun en çok?
Çınar: Kara olana... L şeklinde gidiyor böyle!

Okulumuzdaki "satranç temalı" Babam ve Ben partisinden... Dedesiye satranç oynarken!


NOT#1: Satrançla kafayı bozan oğlumu okudunuz, şimdi gündeme geri dönebilirsiniz :)

NOT#2: Yakında dedesinin aldığı Masallarla Satranç kitabını da paylaşacağım. Kendim de satranç bilirim; ama pek iyi oynayamam. Halbuki hem zeka, hem strateji oyunu. Bu oyunu gerçekten öğrenmiş olmanın önemini bugünlerde anlıyorum...

13 Haziran 2013 Perşembe

#ellerimiztaksimedkiannelerde Anne Terliği > Toma+Biber Gazı+Plastik Mermi!*

*Başlık Twitter'dan alıntıdır...

-------------------------------

18 gündür Gezi Parkı'nda direniyor o çocuklar. Orada yatıp kalkıyorlar. Benim çocuğum için, herkesin yarını için yapıyorlar bunu! Dün İstanbul Valisi "anneler, çocuklarınızı alın parktan; can güvenliklerini garanti edemeyiz" dedi. Yine dün "parka 24 saat içinde müdahale edilecek" açıklaması yapıldı...

Valla kimse bir şey yapmadı; kendileri kaşındılar.

Çünkü anneler parka gitti! Ama çocukları almaya değil; el ele tutuşup onları korumak için zincir olmaya!

Kaynak: Twitter

Kaynak: Twitter

Kaynak: Twitter

Birazcık insanlık öğretmeye, birazcık "insaf" demeye, birazcık vicdanlara ses olmaya; çokça da gerçekten çocuklarını korumaya, destek olmaya gittiler. Her birinin ellerinden öpüyorum; ve şu direnişin başından beri ilk defa gerçekten İstanbul'da, orada olmadığıma çok üzülüyorum! 

Çünkü, işin içine anneler girmişse, orada bir duracaksın. Çocuğunu canı pahasına savunacağını bileceksin. Bir annenin canına tak ettiyse, harekete geçmeden önce düşüneceksin! Kendimden biliyorum; söz konusu Çınar'sa, bambaşka biri oluyorum!

Ve o terlik var ya o terlik, başlıkta yazdığı gibi, her türlü silahtan daha etkilidir. Hedefini şaşmaz, feleğini şaşırtır. Bu yazıyı okuyup da hiç terlik isabet etmemiş olan var mıdır, bilmiyorum. Azınlıkta olmayanlar ne demek istediğimi anlarlar :)

Bu gece orada olup da bizi kendilerine hayran bırakan, yüreğimize umut tohumları aşılayan harika anneler... ve benim gibi -kimseye bırakamadığından- uyuyan çocuklarının başında durup yürekleri ağızlarında aynı coşkuyu hissedenler... ellerinizden öpüyorum!

Ve İyi Cüceler'den, Çınar'ın da pek sevdiklerinden olan, bir kitap önerisiyle bu yazıyı noktalıyorum...


Her anne başka... bizim annelerimiz bambaşka!!!

#direngeziparkı