29 Mayıs 2012 Salı

İlkokul İçin 5,5 Yaş Çok Erken!

Yeni düzenlemeden yana sıkıntısı olan üç-beş kişi değil, yüz binleriz diyebilmek için 
duyarlı anneler metni hazırlamış 
OİP de illüstrasyonunu yapmış!

Biz de imzalamak kalıyor... 

İlkokula başlamak için 5,5 yaş çok erken diyorsanız...



23 Mayıs 2012 Çarşamba

Ben Tembel Olmayayım da Kim Olsun?

Yanarım yanarım pazar günü oturup kendim ayıkladığım 1 kg bezelyeye yanarım!!! 





Her yere yazacağım artık:

Çocuğun Montessori okuluna gidiyor Başak, hiçbir işi kendin yapmak zorunda değilsin! Ver, aktivite olsun!

Pek bir hamaratmışım gibi, yapabildiğim üç beş işi de oğlumun üstüne yıkabilecek olmanın verdiği rahatlık... paha biçilemez :) 

Her tembel anneye şiddetle öneririm!

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Duyuru: Çocuğumla -Hemen Şimdi- Montessori Etkinlikleri

Montessori çalışmalarını öğrenmek isteyen, "evde nasıl yaparım?" diye merak eden anne-babalar için okulumuzdan duyurudur:


“Kendi kendime yapmayı öğrenmeme yardım et” 

Bütün çocukların kalbinde yatan istek aslında budur. Günümüz dünyasının aşırı meşgul yetişkinleri olan 
bizlerse çoğu zaman  onun yerine kendimiz yapmayı tercih ederiz. Ona deneyim yaşatmak için ya vaktimiz 
yoktur ya da sabrımız. Biz bir an önce sonuca ulaşmak isterken çocukların süreçten keyif aldıklarını unuturuz. 
Oysaki her işi yetişkinler tarafından yapılan çocuklarda bağımsızlık ve öz disiplin gelişimi engellenir! 
        
Montessori Eğitimi; çocuğun süreci yaşamasına izin verir ve ben kendim yapabilirim 
duygusunu hissettirir. Tüm dünyada 100 yılı aşkın bir süredir uygulanan ve her geçen gün saygınlığı 
artan Montessori yöntemini daha yakından tanımak, kendi çocuğunuzla evde yapabileceğiniz 
uygulama örneklerini görmek ve başka anne-babaların deneyimlerini paylaşmak için  
“Evde Montessori Sistemi” 
adlı atölye çalışmamıza hepiniz davetlisiniz. 

Hilal Mutlusoy Öktem
Psikolojik Danışman, Montessori Eğitmeni

Çalışma Tarihi: 26  Mayıs  Cumartesi 2012
Saat:  10.00 – 14.00
(Katılımcıların okul telefonundan rezervasyon yaptırması gerekmektedir.)

Ücret : 25 TL  (Binbir Çiçek velileri için ücretsizdir)
Çalışma Yeri ve İletişim: Binbir Çiçek Çocuklar Evi *
Reşit Galip Caddesi Fıskiye Sokak No:16 G.O.P. Ankara
Tel: 0 312 448 18 18
info@binbircicekyuva.com

*Çalışma Binbir Çiçek Çocuklar Evi’nde tüm orijinal ve alternatif 
materyalleri bulunduran bir Montessori sınıfında yapılacaktır.


20 Mayıs 2012 Pazar

Çilek Reçeli

Başak: Tatlım bu sabah kahvaltıda krep ve çilek reçeli yiyelim mi?
Çınar: Aaaa, eveet! Ben yaptım zaten o reçeli!
B: Evet tatlım, ama nasıl yaptın? Ben hiç yapmadım çilek reçeli hayatımda...
Ç: Eee, çilekleri koyduk tencereye, sonra bir de şeker koyduk. Öyle oldu!
B: Eline sağlık bir tanem!
------------

Yalan değil... ben hayatımda hiç çilek reçeli yapmadım. Hiç reçel yapmadım. Ve Çınar yaptı. Benden önce :)

Eline de sağlık, pek bir güzel olmuş... afiyetle yedik bu sabah! 


İnsanın becerikli oğlu olması, becerisini kullanan bir okula gönderiyor olması da pek güzel şeymiş canım! 

Yavrumun ellerine sağlık, bana da afiyet olsun ;)

13 Mayıs 2012 Pazar

Anneler Günü...

Bir canlıyı büyütmek için emek veren herkesin ve tüm annelerin günü kutlu olsun!

Emekleriniz için teşekkürler!


8 Mayıs 2012 Salı

Anne ve Hobileri...

Aslında Çınar'ın blogu bu; ama madem annesiyim ve yazarıyım, onu büyütürken ne yaptığımı, ne hissettiğimi de ara sıra yazabilmeliyim, değil mi?

Bu ara iki önemli hobisi var annenin: Blog yazmak (bu ve bir tane daha) ve fotoğraf çekmek. Zamanı artık yönetemeyen bir insan olarak iki hobi bu bünyeye fazla; ama uğraşmazsam kafamı hiç takmamam gereken şeylere takıyorum. Zaten, kafamı ona buna takmayacak olsam da, bu iki iş de -yani hem blog yazmak hem fotoğraf çekmek- beni çok ama çok mutlu ediyor!

Blog yazmak öğrenilecek bir şey mi bilmiyorum; ama fotoğraf çekmek kesinlikle öğrenilmesi gereken bir şey. İşte bu yüzden, fotoğrafçılık kursuna başladım geçen ay. Canım arkadaşım Zeynep ayarladı kursu bize, Banu ile birlikte her pazartesi kendimize ve hobimize 2 saat ayırıyoruz.


İşten çıkıp kurs saatine kadar boş boş Kızılay'da dolaşmak, bir şeyler atıştırmak, sonra iki saat boyunca güzelim makinemin üstünde yazan ve benim alık alık bakmış olduğum düğmelerin, yazıların ne olduğunu öğrenmek, muhteşem fotoğrafları görmek ve nasıl çekilmiş olduklarını anlamak bana o kadar iyi geliyor ki! Tazelenmiş ve mutlu dönüyorum eve...

Ve yorgun. 

Ama bu ayrı bir konu!

Yıllarca bir gün içinde 3 ayrı işi yapabilmiş disiplin insanı ben, ne işe yetişebiliyorum ne eve. Bahar mı çarptı, vitamin eksikliğim mi var, nedir bilmiyorum; ama hep bir şeyler eksik kalıyor gibi. Bir gün içinde yalnızca bir tek şey yapabiliyorum sanki.

Var mı buna çaresi olan? Yok mudur bana zaman nasıl planlanır, herşeye nasıl yetilir öğretecek?

Binbir Çiçek Çocuk Festivali -Notlar...

Okulumuz bu sene ilk defa bir festival düzenledi... Duyurusunu burada yapmıştım! 

MUHTEŞEMDİ!

Girişte bizi olağanüstü bir Hoşgeldiniz pankartı karşıladı. Ben ve bir çok anne daha (misal, bakınız Totiler... hatta festivali bir de oradan okuyun.) bu pankartın güzelliği karşısında göz yaşlarımızı tutamadık. O minik eller kimbilir daha ne güzelliklere imza atıp bizi böyle mutluluktan ağlatacaklar acaba?


Geliri tamamen bir kardeş ilkokula bağışlanacak olan yiyecek-içecek, hediyelik eşya ve ikinci el eşya standları festivalin göz bebeğiydi.

Poşetli kurabiye bizden ;)

Çınar'ın sınıfının el emeği, göz nuru ürünleri

Limonata ve ayran sebilleri!

Tamamı Binbir Çiçek çocukları tarafından boyanmış nefis bir çerçeve açık arttırmayla satıldı. Çok param olaydı kaçırmazdım ya, kısmet... Çınar ve saz ekibini bir gün eve toplayıp "aktivite" mi yaptırsam acaba?



Çınar ortalıktaki veli populasyonu ya da süregiden yiyecek-içecek-eşya satışlarıyla pek ilgilenmedi. Okulun bahçesinde fazladan geçirebildiği 2-3 saatin tadını doyasıya çıkardı. Hmm... gerçi bir vakitten sonra acıkınca mangalın önünde ciğerci kedisi gibi durup sonrasında da köfte-ekmeği kaptığını unutmamak lazım!

Korunaklı barbekü alanı :)

Amaa, Serkan Kırmızı ile Davulumdan Masallar'a da kayıtsız kalmadı! İşte o zaman tam bir festival alanına döndü okulumuzun bahçesi. 20 dakikaya yakın bir süre çocukların davullar ve gitar eşliğinde dans edip şarkı söylemeleri görülmeye değerdi!



Ve işte okulumuzun ilk festivali, şimdiden ikincisini iple çektirmeyi başararak sona erdi.

Bir sonraki seneyi heyecanla bekliyoruz!

Dinozorlara Yolculuk

Korkar mı, korkmaz mı, dinozorları çok seviyor, aman şimdi korkmasın, hayal kırıklığına uğramasın diye diye Ocak ayından Nisan'a kadar geldik ve Çınar'ın baskılarına dayanamayıp Ankamall'a açılan Natural History Museum Dinozorlara Yolculuk Sergisi'ne gittik!


O hafta boyunca seyahatte olan babayla vakit geçirsinler diye baba-oğul girdiler müzeye. Neyse ki, endişelerimiz boşa çıktı. Hoş, biz çok heyecanlanır, yerinde duramaz diye beklemiştik; ama, pek öyle olmamış... beğenmiş beğenmesine, incelemiş de; ama çok da heyecanlanmamış. Hediyelik eşya dükkanı daha çok heyecanlandırmış kendisini :)

T-Rex, adamımız!

Kirpi Dinozor (ben bilmiyorum ismini, baba böyle dedi)

Hmmm, Çınar yazmalıymış bu yazıyı... sanki Velociraptor ama...

T-Rex, yeniden

Aslında, reklamlarının ihtişamından sonra 15 dakikada gezilebilen bir müzeyle karşılaşınca hayal kırıklığına uğramadık değil. Ama Aaamed'im maketlerin oldukça gerçekçi ve başarılı olduğunu söyledi. Gerçeğini görmenin mümkün olmadığı bir durum için aslında "ziyaret etmeye değer" diyebiliriz o zaman.

Sanıyorum Mayıs sonunda müze ziyarete kapanacak. O zamana kadar gitmek isteyenlerin aklında bulunsun!

"Gift Shop" ganimeti :)

Minik Adam Havuzda!

Yazacak o kadar çok şey var ve ben o kadar kötü zaman yönetiyorum ki, inanılır gibi değil...

Bu yüzden hep kısa kısa geçiyorum. Bu da öyle olacak.


Şimdi, insanlık için küçük ama bizim için büyük bir adım olarak dün itibariyle minik adam havuzda yüzme derslerine başladı. Zaten uzun bir süredir bekliyorduk bugünü. Nasıl heyecanla gittiğini tahmin edersiniz. Serviste yol boyunca arkadaşlarına havuz çantasındaki eşyaları anlatmış: Bu benim kurulanma havlum, biliyo musuuun? Bu mayom, biliyor musuuuun?..


Sonra da havlusunu sürükleye sürükleye koşar adım soyunma odasına girmiş. Normalde üst baş değiştirirken bin dereden su getiren adam, bir saniyede kıyafetlerini çıkarmış atmış. Havuzda da kahkahalar atarak dersini tamamlamış.


Bakalım "ayakları ne zaman alışacak*"? Merakla bekliyoruz!

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Telefon Konuşması :)

Telefonum çalar, sevgili eşim arıyordur...

B: Alo?
A: (konuş tatlım -Çınar'a diyor)
Ç: Anne bana ton balıklı makarna mı yaptın?
B: Hayır annecim, ama istersen yapayım. Siz nerdesiniz şimdi?
Ç: Yoldayız, geliyoruz... sen evde misin?
B: Evet annecim, evdeyim, seni bekliyorum ve hemen makarnanı yapıyorum şimdi!
Ç: Aaa, harika! Çünkü ben ton balıklı makarnayı çok severim! Yanında da Ice Tea olabilir mi lütfen?
B: Ice Tea yok, ama elma suyu aldım, olur mu?
Ç: Çok severiiiim!! Olur, yaşasın!
B: Tamam tatlım o zaman, ben yapıyorum makarnanı.
Ç: Tamam, tişkur iderim. Görüşürüz (şap diye telefonu öper)
B: Görüşürüz aşkım!!

---------------

Evet, eve gelince kendisini yiyeceğim... makarnayı da ona bırakırım :)


Büyümüş...

Salı sabahı, saat 6 civarında Çınar'dan "çişim geldiiii..." diye bir nağme yükseldi. Ben oflayıp puflayıp kalkmaya çalışırken birden klozet kapağının açılma sesini duydum. Kıpırdamadım yerimden. O arada yeniden "ben uyanmak istemiyoruumm..." diye mızladı. "İyi tatlım, uyu o zaman" diye yine içimden geçirip yattığım yerde kaldım. Biraz sonra sifona basıldı, yatak odasına gelecek diye beklerken o minik ayaklar pıtır pıtır odasına gitti. 

Dayanamadım, üstünü örtmeye kalktım. Şöyle bir bakı bana, "uyu annecim, daha çok erken" dedim. "Tamaaam" dedi mahsunca. Döndü poposunu, daldı uykuya.

Dedim ki, büyümüş... çok şükür!

Olay cereyan ettiği sırada da üzerinde bu pijama vardı, belki de o etkilemiştir, olabilir mi? :)