25 Kasım 2011 Cuma

Ne İçin?

(Işıklı bir alt geçitten geçtikten sonra...)
Çınar: aaa, ışıklaa vaadı ama kalanlıktı di mi anne?
Başak: evet tatlım, çünkü akşam oldu artık.
Ç: ne için aşkam oldu? (böyle soruyor; 'niçin' değil 'ne için')
B: çünkü güneş evine gitti
Ç: ne için evine ditti?
B: çünkü çok yorulmuştu
Ç: ne için yolulmuştu?
B: çünkü büyün gün dünyayı ısıtmak ve aydınlatmak için enerji harcamıştı
Ç: eneeji, di miii? ... eneeji nedir?
(Hah, Başak, buyur, açıkla bakalım!)
B: eee... mmm... yani enerjii, bir şeyi yapmak için ihtiyaç duyduğumuz güçtür (aferin, mühendistim ben değil mi? otur, rezil!)

Okuldaki mantı gününden, Kasım 2011...

24 Kasım 2011 Perşembe

Sanal Kitap Fuarından

İdefix'in sanal kitap fuarını duydunuz mu? Duymayan kalmasın... Pek çok kitabı %25 ila %50 indirimle alabiliyorsunuz. Çın'a ne zamandır almak istediğim; ama, kah kitapçılarda bulamadığım, kah ertelediğim kitapları alabildim. Geçen iki ay içinde dedemiz Yapı Kredi ve İş Bankası Yayınları'nı evimize yığdığı için alacak çok kitabımız da kalmamıştı aslında. İşte bizim mütevazi listemiz:

1- Kütüphanedeki Aslan -Michelle Knudsen (Osman&Evren'in tavsiyesiyle...)
2- Kasabanın En Şık Devi -Julia Donaldson (Osman önerdi; Çınar'ın "şık giyinme" takıntısına merhem olur diye umuyoruz... olmasa da, JD yani, muhteşem değildir de nedir?)
3- Uyuyamıyor musun Küçük Ayı? -Martin Wadell (yine "tedavi" amaçlı... bir de, Aferin Küçük Ayı'yı çok sevmişti bizim minik adam)
4- Karda Ayak İzleri -Mei Matusoka (Bir Dolap Kitap'ta okumuştum bu kitabı, çok sevmiştim. Kar sahnelerine bayıldığımız, soğuk kış döneminde iyi gider dedim)
5- Yetenek Yarışması -Jo Hodgkinson (Çınar'ın bayıldığı şeyler: müzik aletleri, hayvanlar...)

Sizde neler var?



23 Kasım 2011 Çarşamba

Dino-Dig




Dün insanlık için küçük, ÇınÇın için büyük adımların atıldığı bir gündü. Bizim minik adam, Montessori öğrencisi olma yolunda ilerliyor. Aslında kendisine kalsa, mevcut sınıfı gayet iyi; hiç değiştirmeye gerek yok :) Ama vakti gelmiş (Mrs. Hilal de, Miss Özge de böyle düşünüyorlar).


İşte dün, "Montessori sınıfını sevdirme etkinlikleri" kapsamında, Montessori sınıfının gittiği bir geziye katıldı Çınar: Gordion'daki Dinozor kazı alanı, Dino-Dig'e! Geçen haftalarda şöyle bir ziyaret etmiştik; dolayısıyla, hem ortama aşina olmasından hem de son zamanlarda vuku bulan dinozor sevgisinden dolayı sabah Miss Züleyha'dan haberi alınca zıp zıp zıplamaya başladı. "Servisle mi gideceğiz?" diye sorduğunda "evet" deyip nefesimi tuttum; ama, "seerviis, seervis, Şenol Amca, seervisle gitcem ben dinozoolalaaa!!!" diye neşeyle şakıyınca derin bir oh çektim.

Sabahtan Miss Özge ile Montessori sınıfının "circle-time"ına katılmışlar. Sanırım, "kendi sınıfındaki circle'a göre biraz fazla oturuyor olduklarını" düşünmüş ama circle'ı da tamamlamış. Sonra hep birlikte servisle Gordion'a gitmişler. Kazıyla -benim hiç beklemediğim biçimde- çok ilgilenmiş. Çok keyif almış. Öülen yemeklerini de kendileri için özel ayrılan alanda yemişler (akşam bana evde "bölek yedik, aylan içtik" diye anlattı). Sorunsuz olarak da okula geri dönmüşler ve döner dönmez de uyuyakalmış...

ÇınÇın muhafazakar bir çocuk, alışkanlıklarını değiştirmeyi sevmiyor. Değiştirmemek için direniyor. Ama ufak ufak adımlar atıldığında, süreç uzun olsa da, geçişi tamamlayabiliyor. Mesela, bu Montessori sınıfına geçme sürecinde sürekli "Miss Özge de gelecek mi? Aaakaşlalım da gelceklee mi?" diye sorması bu yüzden. O yüzden, Miss Özge olsa da yanında, arkadaşlarının olmadığı bu gezi, sabahtan sınıfta geçirdiği zaman bizim için önemli ve yazılmaya değer :)

Aslında, Çınar'la birlikte diğer çocuklara baktığımda hep gördüğüm şu: Evet, benzer yaşlarda/aylarda çok benzer davranışları oluyor. Hatta, bu ara bütün "yakın" arkadaşlarının çoğu "lanet olası 3 yaş" sendromunda (bunu ben buldum, literatüre geçsin istiyorum). Ama, hepsinin o kadar farklı ritimleri var ki... Ve aslında onları birbirinden ayıran, tek bir yöntemle hepsinin sorununu çözemememizin nedenş de o ritim.

Ne mutlu ki Çınar, o ritme saygı duyan kişilerin, eğitimcilerin olduğu bir yerde geçiriyor gününü. Hem çok sevildiği hem de kendisine saygı duyulan bir yerde...

Öğretmenler gününüz kutlu olsun canımız Binbir Çiçek ailesi, siz olmasanız biz ne yapardık?

18 Kasım 2011 Cuma

Docus-dipla

Yeni takıntımız hayırlı olsun...


Dinozorlara merak sardı minik adam şimdi de... Galiba, Oyuncak Hikayesi filmi ile başladı; çok sevdiği timsahlara benzettiği için de devam etti. Sonra bir gün, bir oyuncakçıda bu dinozor oyuncağı gördü ve "dünyası değişti" :)

Eskisi kadar çok oynamıyor arabalarla artık. Arabalarla "birlikte" hayvan ve insan figürleriye de oynayıp canlandırmalar yapıyor (konuşturuyo kısacası). Hikayeler yazıyor, sesini kimi zaman inceltip kimi zaman kalınlaştırıyor. Çok eğlenceli izlemesi.

Bir de, daha kendi adını düzgün söyleyemeyen bir minnağın "stegosaurus" ya da "allosaurus" demesi de çok eğlenceliymiş. "Diplodocus"u tutturamadı bir tek, onu tam tersten söylüyor (bkz. başlık).

Her ne kadar bir önceki yazıda "lanet olası 3 yaş" etiketi varsa da, keyifli olduğu zamanlar da yok değil bu 3 yaşın. Her yaşının zorluğu kadar, güzelliği de var. Neresinden görebilirseniz o gün, öyle geçiyor işte...


Kısa Kısa Etkinlik Takvimimiz :)

Kışın sanırım daha çok şey yapıyoruz; ya da, aslında hava dışarıda uzun gezilere elverişli olmadığı için, kendimizi bir şeyler yapmaya zorluyoruz.

Geçen hafta sonu, "Türkiye'nin ilk ve tek çocuk müzesi" sloganıyla faaliyete başlayan Free Kidzz'e gittik. Aslında, bildiğimiz anlamda bir müze değil. Ama, vaadettikleri kadar "free (özgür)" de değil. Yakında fotoğraflarla deneyimimizi paylaşacağım.

Bu cumartesi Çınar'a bir dolmuş-metro deneyimi yaşatalım, diyorum. Calliou'nun "Metro" kitabına takılmış durumda. Gerçeğini görmek için heyecanlı.

Pazar günü de, Devlet Opera ve Balesi'nin oyunu olan Sihirbaz Oz'a gidiyoruz dev bir ekiple! Çınar'ın bir sürü arkadaşı ve onların anneleri olan baldan tatlı kadınlarla keyifli vakit geçireceğimizi umuyorum... Çıkışta da birlikte bir yemek yiyeiblirsek, değmeyin gitsin keyfimize!

Hepsi, pek yakında, bu blogda! Bizi izlemeye devam edin :)

16 Kasım 2011 Çarşamba

3. Dönem Montessori Eğitimci Eğitimi Sertifika Programı

Aşağıda ileteceğim bilgiler bana okulumuzdan geldi. Bu sertifika programına katılmak için, lise mezunu ve çocuk eğitimiyle ilgili olmanız yeterli! Programımı ayarlayabilirsem, ben de katılmayı düşünüyorum hatta!

Bilginize, sevgiler...

3. Dönem Montessori Eğitimci Eğitimi Sertifika Programı


Binbir Çiçek Çocuklar Evi (Montessori Önokul) ve Binbir Çiçek Vakfı tarafından düzenlenen “3.Dönem Montessori Yöntemi – Eğitimci Yetiştirme Kursu” (Temel Düzey) 3- 4 Aralık 2011 (Cumartesi –Pazar) tarihinde başlayacaktır.

Eğitimler Ankara’da, Binbir Çiçek Çocuklar Evi Montessori Önokul’a ait tam donanımlı bir Montessori sınıfında yapılacaktır. Eğitim süresi 150 saat olup eğitim sonunda tüm gereklilikleri yerine getiren katılımcılara Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) onaylı sertifika verilecektir.

Eğitim takvimi aşağıda yer almaktadır.

Program, okul öncesinde alternatif eğitime ilgi duyan ve en az lise mezunu olan herkese açıktır.

İlgilenenlerin detaylarla ilgili bilgi ve kayıt için 0 312 448 18 18 numaralı telefondan Hilal Öktem ile iletişime geçmeleri gerekmektedir.


Eğitim Tarihleri

1. Hafta 3 - 4 Aralık 2011

2. Hafta 17 – 18 Aralık 2011

3. Hafta 14 – 15 Ocak 2012

4. Hafta 28 -29 Ocak 2012

5. Hafta 11 – 12 Şubat 2012

6. Hafta 25 – 26 Şubat 2012

7. Hafta 10 – 11 Mart 2012

8. Hafta 24 – 25 Mart 2012

9. Hafta 14 – 15 Nisan 2012

10. Hafta 28 – 29 Nisan 2012

11. Hafta 12 -13 Mayıs 2012



14 Kasım 2011 Pazartesi

Uyku Arkadaşı

Öğlen uykusuna bu uyku arkadaşıyla dalan bir yavru, gece olunca "bütün oyuncaklarımı çıkarın odamdan, rahatsız oluyorum" der mi yahu?


Der... bizdeki yavru diyor, dedi, en azından...

Ne yapacağız, nasıl geçecek bu gece korkusu durumu bilemiyorum; ama, ben perişanım. Hem üzülüyorum, hem sebep olduğumu düşündüğüm için kendimi suçluyorum, hem de gece 11'de ancak uykuya dalabilen (ya da bayılan) ve sabah 6 dedi mi ayağa dikilen bir çocuk annesi olarak yor-gu-num!

CDleri, DVDleri kaldırdık ortadan, seyrettirmiyoruz. Ama, Hilal Hanım müjdeyi (!) verdi bugün; bir kaç ay sürebilirmiş bu durum... bittiğimin resmidir!

Az uyumasıyla ilgili sinir bozukluğundan olabilir; son derece asabi de bu ara. İsteklerinde direten, ilgisi başka yöne çekilemeyen, sürekli bağırarak konuşmaya çalışan sevgili yavruma buradan seslenmek isterim: annen bu kadar az uyuyarak seninle sakince iletişim kurabilme becerisine sahip değil ne yazık ki... eski günlerimize dönelim, olma mı?

NOT: Dayısının fotoğrafla ilgili yorumu: Marilyn Manson diz çöküp tövbe ister valla! Adam şu yaşında böyle bir şeyle uyumuyordur!

11 Kasım 2011 Cuma

Hollywood'a Transfer Edeceğiz Kısmetse...

Gossip Girl (Dedikoducu Kız) dizisini biliyor musunuz?

Bizim minik adamı, onun yeni bölümleri için Hollywood'a transfer edeceğiz kısmetse... Chuck Bass'in oğlunu falan oynar artık. Şimdilik planlar böyle...


Gider ama di mi? Yakışır :))

10 Kasım 2011 Perşembe

Dark Side*

*Karanlık Taraf; Star Wars-Yıldız Savaşları filminden...

Anne-baba olarak bunu da yaptık yavrucuğum en sonunda; yarın öbür gün büyüyüp de burayı okuyunca hakkını ara diye yazıyorum :)

Sen bu en sevimli halinle büyüklerinin ellerini öptün, "iyi baylamlaaaa" dedin ve harçlıkları topladın ya...

Hah işte, biz senin o bayram harçlıklarının hepsini iç ettik!

Bu vesileyle, anne-baba olarak "dark side"a geçmiş bulunuyoruz, hayırlısı olsun... vakti gelince, sor bizden hesabını. O zamana kadar, helal ediver :))


4 Kasım 2011 Cuma

Botanik Parkı Gezisi ve Servis Korkusunun Sonu!

Yazıp yazmadığımı hatırlamıyorum; ama, bundan bir süre önce -galiba bahar zamanıydı-, Çınar sürekli "servise bincem" diye tutturuyordu... Ve bir gün, Şenol Bey ve bir öğretmeniyle birlikte, bir arkadaşını evden almak üzere güle oynaya servise bindi... ama sonu güle oynaya gelmedi. Bir şekilde serviste olmaktan korkmuş, ağlamaya başlamış. Sonrası biraz travma ve servis korkusu!

Bu sıkıntı yüzünden 1-2 okul gezisini de kaçırdı. Bu yüzden, 1-2 hafta önce bizimkilerin sınıfını Botanik Parkı'na götürmeyi düşündüklerini öğrenince, yine buruldum. Ama bu sefer Hilal Hanım, okulun binek aracıyla da çocukları götürebileceklerini söyledi. Arabayla ilgili sorunu olmadığından, gider diye düşündüm.

Geziyle ilgili hiçbir şey söylemedim sabah (Hilal Hanım'dan akıl aldım öncesinde tabii). OKula gelince öğrendi geziye gideceklerini. Önce "ben gitmem" dedi. Sonra, "servisle gitmem" dedi. Arabayı anlattılar. Sonra ben bırakıp işe geldim; öğlen okulu arar, durumu sorarım diye düşünüyordum ki, telefon çaldı. Hilal Hanım "güle oynaya parka gidiyoruz, Özge Çınar'la konuşmuş. Anlaşmışlar. Şimdi büyük bir dikkatle yolu ve Şenol Bey'i izliyor" dedi.

Servisle okul gezisine gidilebildi diye ağzı kulaklarına varıp ofiste "yaşasıın!" diye çığlık atan ve derhal kocasını arayıp haber veren kişiye ANNE denir. Evet yaptım! Ne yapayım... çok üzülüyordum; yersiz bir korku, hatta takıntı yüzünden eğlenebileceği pek çok ortamdan mahrum kalmasına.

Gezi nasıl geçmiş, neler yapmışlar bilmiyorum; ama, şu güzel fotoğraf geldiğine göre, pek keyifli olmuştur diye düşünüyorum!

Fotoğrafı bilerek biraz bozdum; çok fazla çocuk var. Bizim minik adam, sol başta :)

Aslında bu vesileyle, okul gezilerinde bizim okulun uyguladığı bir yöntemi de anlatmak istiyorum. Çocuklar kaybolmasın diye isimlerini yazıp da görünür yerlere yapıştırmıyorlar. Çantalarının iç kısımlarında isimleri yazıyor. Gezilerde de genelde grup oldukları belli olsun diye çantalarını taşıyorlar. Ya da, Binbir Çiçek'e ait herhangi bir şeyi... İsim yazmamalarının nedeni basit: Çocukların isimlerini ifşa etmiş olmamak. Böylece, yabancı birilerinin onlara isimleriyle seslenmelerini engellemiş oluyorlar.

Bir de, çocuklarda paranoya yaratmadan, gayet basitçe, tanımadıkları biri yanlarına gelir ve onları bir yere götürmek isterse ya da rahatsız olacakları bir şey yaparsa, yüksek sesle "SENİ TANIMIYORUM" demelerini söylüyorlar. Bu, etraftaki insanları uyarmak açısından, "imdat, annee, babaa" diye bağırmaktan çok daha etkili oluyormuş.

Okul gezileri için aklınızda bulunsun; belki, kendi okulunuza önerebilirsiniz...

Bu güzel resimle birlikte herkese iyi bayramlar diliyorum!!!! Mutlulukla geçireceğimiz nice bayramlara....

Başak :)