4 Ağustos 2012 Cumartesi

Çekirdek Çelikler'in Alaçatı Tatil Rehberi

*Bol miktarda fotoğraf ve yazı, hatta bir de video içerir...

Çınar doğduğundan beri, "tatilde gerçekten dinlenebilmek" için hep anneanne ile tatil seçeneğini tercih ettik. Bu sene ise, artık anneannenin de tatilde dinlenmesi gerektiğini düşündüğümüz ve artık çekirdek aile olarak da yorulmadan tatil yapabileceğimize kanaat getirdiğimiz için Alaçatı'da 3 kişi 4 gün bir tatil planladık!

Malum İzmir, Ankara'ya uzak. Ama Alaçatı da İzmir'e pek yakın değil. Bu yüzden uçak artı araba kiralama seçeneğini kullandık. Çınar'ın en sevdiği ulaşım aracı uçak. Şimdiye kadar kaç kere uçtuysak, minik adamdan yana hiçbirinde bir sorunla karşılaşmadık (darısı 2 hafta sonrasının başına). Bu sefer de gayet keyifli bir yolculuk geçirdik...

Valizler kuzuya emanet!

Havaalanı eğlencesi

Herkes kendi valizini taşısın lütfen :)

Öğlene doğru İzmir Adnan Menderes Havaalanı'na indik, arabamızı aldık, öğlen Alaçatı'daydık. Otele  saat 2'de giriş yapabileceğimiz için soluğu Alaçatı Çarşı'da aldık. Daha önce duyduğumuz "Alaçatı çok pahalı" şeklindeki şehir efsanelerinden dolayı yemek yiyebileceğimiz restoran ararken oldukça temkinliydik. Evet, ucuz değildi Alaçatı kesinlikle; ama anlatıldığı kadar pahalı da değildi. Evet, belki Port Alaçatı civarındaki restoranlara gitsek biz de bir servet ödeyip çıkabilirdik; ama Çarşı'da fiyatlar "makul" denebilecek seviyedeydi. Biz yemeklerimizi Kumrucu Şevki, Beğendik Abi Lokantası, Osman Kaptan'ın Yeri ve İmren'de yedik. Yiyeceğimiz/içeceğimiz hiçbir şeyden (ana yemek, meze/zeytinyağlı, içecek, içki) kaçınmadık. Ortalama 3 kişi 80 TL civarında hesap ödedik. Ankara'da da iyi bir restorana gitsek, aynı hesabı ödeyeceğimiz düşünüldüğünde, çok da abartılı gelmedi bize.

NOT: Fiyatlardan özellikle bahsediyorum ki çok da abartıldığı gibi olmadığı anlaşılsın...

Kumurucu Şevki'de kumru (8 TL)

Beğendik Abi Lokantası

Yemeği yedikten sonra biraz sokaklarda gezindik. Hava sıcak olmasına rağmen sürekli esen Alaçatı rüzgarı sayesinde bunalmadan dolaştık, sokakların güzelliğine, kafelerin estetiğine, taş evlerin havasına hayran olduk.


Alaçatı sokakları

Odamıza yerleşme zamanımız geldiğinde otelimize döndük. Ve bir kez daha otel seçimi dolayısıyla babamızı tebrik ettik! Casaoliva Hotel, geçen yaz açılmış, 20 odalı, butik bir otel. Otelin ortasında havuzu, iki tarafında şezlonglar (hem havuz kenarında hem de çimlerde), diğer iki tarafında da masalar yer alıyor. Odalar otelin çapraz iki köşesinde bulunan iki ayrı binada. Binalar Alaçatı'nın taş evleriyle uyumlu yapılmış, son derece estetik. Biz "executive" odalardan birinde kaldık. Odanın kendisi küçük olmasına rağmen içi oldukça güzel tasarlandığı için gayet ferah ve şık. Executive oda tipinin ayrıcalığı olan bir de balkonu var -ki yavru uyuduğu zamanlarda hem bizi odaya hapsolmaktan kurtardı bu balkon, hem de nefis manzarasıyla ruhumuzu dinlendirdi. Oda-kahvaltı olan otelde kahvaltı 8:30 gibi başlayıp 12:00, hatta 12:30'a kadar sürüyor. Bali reçeller, peynirler, zeytinler, yumurta, mısır gevreği, boyoz, sakızlı kurabiye, ekmek çeşitleri, çay-kahve-süt gayet yeterli, ama dileyen ekstra olarak portakal suyu ve omlet de ısmarlayabiliyor. Otelin web sayfasında "12 yaşından küçük çocukların kabul edilmeyeceği" yazıyor olsa da son derece çocuk dostu bir otel! Otel müdürünün bebeği için hazırlanmış olan içi şişme havuz ve oyuncaklarla dolu bir "bebek oyun alanı" bile var. Ayrıca, orada kaldığımız sürece otelde bulunan -Çınar'la birlikte- 3 tane 2008'li erkek çocuğunun her türlü "havuz eğlencesine" ses çıkarmayıp çok da sempatiyle yaklaştılar. Bir övgü de, otel personeline. Çok ilgili ve nazikler. Her türlü sorunla gerçekten ilgileniyorlar ve gerçekten çözmeye çalışıyorlar. İlk sabah Çınar'ı arı soktuğunda (evet, ilk kez başımıza geldi) biz istemeden gidip amonyak aldılar. Nasıl uygulanması gerektiğini de öğrenmişler. Sonra da her personel gelip ayrı ayrı sordu Çınar'ın nasıl olduğunu... Kısacası, çocukla Alaçatı'ya gidenlere şiddetle önereceğimiz bir otel Casaoliva! Hem şu otelin güzelliğine bir bakın, sevilmeyecek gibi değil, değil mi?

(bizim odamız beyaz ikili binanın sağ alt köşesindeki odaydı)

odamız ve balkonumuz

balkonumuzdan gece manzarası



Biz Alaçatı'da 4 gün 3 gece kaldık ve çok ideal bir zaman aralığı olduğuna kanaat getirdik. 3 tam gün az, 4'ten fazlası da fazla gelecekti. Günlerimiz sabah 8'de başlıyordu. Çınar ve ben kahvaltımızı edip kendimizi havuza atıyorduk. Ahmet uyanınca bize katılıyordu. Öğlen yemeğini kah otelde, kah Çarşı'da, kah Ilıca'da yiyorduk. 13:00-15:30 arası kuzunun uyku vaktinde balkonda keyif yapıyorduk. Öğleden sonra ver elini Alaçatı denizi! Denize girmek için Alkoçlar Otel'in yanındaki halk plajını tercih ediyorduk, çünkü Alaçatı 11 gibi "beach"lere vereceğimiz parayla ikinci bir tatil yapabilirdik. Zaten deniz aynı deniz, kum aynı kum. Yanımıza atıştırmalıklarımızı da alıp plajda keyif yapıyorduk. Ben her ne kadar kumdan nefret etsem de, Çınar bayıldı haliyle. Hem Alaçatı'nın yüz metrelerce açılsan bile derinleşmeyen denizine hem de ince ince, "her türlü inşaat işi için uygun" kumlarına!


Bu kısma yüzme ile ilgili bir not düşmek istiyorum. Çınar hep ama hep suyu seven bir çocuk oldu. Ama hiçbir zaman körü körüne denize dalmadı. Hep temkinli oldu. Ama bu sene "temkinli olma" halini abarttığını düşünmeye başlamıştım. Çünkü 2 aydır okulla yüzmeye gitmesine karşın boyunu geçen yerde asla yüzmek istemiyor, okuldaki yüzme kursunda da Ümit Hoca'sına -nam-ı diğer Vit'e- ecel terleri döktürüyordu. Alaçatı'da kolluklar sayesinde herşey değişti. Önce takmak istemedi -sıkıntıya gelemez! Sonra baktı, kolluklar onu ger.ekten havada tutuyor, hoşuna gitti. Denizde bizimle birlikte "köpecik köpecik" yüzmeye başladı ilk gün. Deniz kısmı kolaydı; çünkü ne kadar derine gitsek de Çınar'ın bile ayakları hala yere basıyor oluyordu. İkinci gün sabah havuzda, kollukları olduğu halde boynuma yapıştı önce. Yavaş yavaş iki elinden tutarak yüzmeye ikna ettim. Sonra iki el tek ele düştü. Sonra havuz kenarında ellerini bırakma denemelerine başladı ve babası ona güven verip iki elini de bırakarak yüzmeye ikna etmeyi başardı. Bu özgürlük o kadar çok hoşuna gitti ki, boynuma sarılarak ancak havuza girebilen çocuk 1 saat içinde bizi yanında istemeden yüzmeye başlamıştı! Yalnızca yüzme olsa... havuz kenarından havuza "balıklama atlamalar", "baba beni fırlat" demeler. Tabii ki Çınar'ın kollukla bu kadar rahat olması bizim de işimize yaradı! O havuzda tek başına yüzerken, ya da deniz kıyısında tek başına takılırken biz kahveler içtik, sohbet ettik, hatta son gün ben kahvaltımı ederken o da karşımda arkadaşlarıyla havuza atlıyordu!


yıldız oluyormuş...

uçtu uçtu Çınar uçtu!!!



Ve evet, arkadaşlık! 3 yaşından beri zaten sosyal kelebek olan Çınar 4 yaşını doldurmaya yaklaşırken iyice arkadaş canlısı, bulduğu her çocukla iletişime giren ve oynayan, geveze bir şey oldu çıktı! Arkadaşlık tarzı da bana benziyor, ortama uyuyor. Kendisi için çok önemli bir durum yoksa, diğerlerinin isteklerine uyuyor. Ve en mutlu olduğum konu, gerçekten paylaşmayı biliyor -her zaman aynı tavrı görmese de. Otelde de biri Şubat 2008 doğumlu, diğeri de Nisan 2008 doğumlu iki çocuk buldu kendine (tesadüfün böylesi). Her sabah öyle güzel oynadılar havuzda, birbirleriyle öyle güzel arkadaşlık ettiler ki. Son gün biz de ana-babalar olarak onlar havuzda yüzerken sohbet ettik. Yavrularımızın güzelliklerine ve neşelerine bakıp gülümsedik!

soldan sağa: Alp-Çınar-Demir

soldan-sağa: Demir-Alp-Çınar

Evet, nerede kalmıştık? Akşamlarda! Her gün denizden döndükten sonra duşumuzu alıp hazırlandık ve Çarşı'da yemek yemeye indik. İlk akşam Çınar yol yorgunu olduğu için dayanacak hali yoktu, ilk akşam gezemedik. Ondan sonraki akşamlarda ise, yemekten sonra Alaçatı sokaklarında yavrunun pili bitene kadar turladık. Kah İmren'de sakızlı muhallebi yedik, kah dondurma. İncik boncuklara baktık, evimize hatıralar, ailelere sakızlı kurabiyeler ve reçeller aldık. Hepimiz kendimize birer bileklik hazırlattık. Baba-oğulunki bir örnek oldu tabii! Yavrunun pili bitince -genelde 22:30 civarı- döndük otele, Çınar uyurken biz balkonda sohbet etmeye devam ettik. 

üç silahşörler

pili biten yavru...

Son gün, uçağımız akşamdı. Otelden de 12'de ayrılmamız gerektiği için sabah yine havuz keyfi yaptık; ama öğlen halk plajı yerine duşu ve kabinleri olan daha donanımlı bir "beach"i tercih etip Aya Yorgi koyundaki Sole&Mare'ye gittik. Ve gerçekten de halk plajını seçerek ne kadar isabetli bir karar verdiğimiz anladık. Çünkü "beach" denen ortam, kumsal vb. tesis olmadığı için Çınar'ı pek de açmadı. Deniz Alaçatı'ya göre oldukça sıcaktı ve yine oldukça sığ idi. Mindelerde uzandık, denize girdik çıktı. Oranın da tadını çıkardık; ama plaj kadar eğlenmedik. Ve Çınar öğlen uykusunu alamadığı için, denize girmek yerine gölgede uyumayı tercih etti -ya da, bayıldı diyelim :)

Bu arada, çocukla Aya Yorgi'ye gideceklere Babylon'u öneririm. Biz pek araştırmadanb gittiğimiz için Sole&Mare'ye girdik; ama sonra gördük ki, hemen yandaki Babylon'da çocuklar için kaydırak vb. etkinlikler de var...


Çook uzun sözün özü, harika bir 4 gün geçirdik. Çocukla tatil hiç de yorucu olmadı; gerçekten ama kelimenin tam anlamıyla gerçekten Ahmet de ben de hem dinlendik hem de eğlendik! Çınar için aynısı geçerli midir bilmiyorum. Yani eğlendiği kesin de... çocukla tatil yorucu olmasa da, onun için anne-babayla tatil çok yorucu olmuş olabilir :)) Zira döndükten sonra anneanne takviyesiyle iki günde ancak kendine geldi!

Bu güzel ve dinlendirici 4 günden sonra şimdi sıra büyük yurtdışı tatilimizde! Hala-Enişte-Bahar kuzusu ile 1 haftalık bir Fransa turu var bizi bekleyen! Çok heyecanlıyız... Umarız o bir haftayı da, bu dört gün gibi keyifli geçiririz!!!

Bir sonraki tatil maceramıza kadar, kalın sağlıcakla!!!

11 yorum:

Kıvır Anniş dedi ki...

Büyüdüler büyüdüler.. Neydi o peşinde koştuğumuz günler :))
Çınar'ın arkadaşlığına bizzat şahit olmuş biri olarak paylaşmayı bilmesine hayran kaldığımı söyleyebilirim.Toprak'la paylaştığı oyuncağı geri almak isterken bile alabilir miyim diyordu? Toprak efendi de hayır bu benim bu senin diye cevap verince bile sesini çıkarmadı kuzum :) Maalesef benim oğlum paylaşmayı pek bilmiyor.Çınar'a sürtünelim :)
Harika bir tatil olmuş.Ne güzel.Darısı Fransa'ya.
Ayrıca da gerçek bir Alaçatı rehberi olmuş.Gidersem bu blog yazısını yanıma alacağım!

öperiz çokça :)
Sevgiler,Özlem

Itır dedi ki...

Al benden de yorum rehberi o zaman:

1-Gece saat 001:20 de okuyorum yazıyı ve zil açım, evde de bi halt yok, kumrunun dibinden çekilmiş fotosu bitirdi beni, nalçak kadın!!

2-Evet belki orta karar yerler vardır ama genel olarak çok pahalı abicim. Orta yerleri bulmak icin vakit lazım, biz orada kalmadığımız ve hep günü birlik gittiğimiz için anlık çözümlerde servet ödemiş insanlarız (misal çarşıda bir limonata 15 tl, alacati 11 de pörtleyen gçzlerimiz vs...(yarası olan gocunur heheh)

3-Otelin de fiyatını isterük! ;)

4-Arda'yı ilk arı soktuğunda Mehmet "İşte şimdi arılar seni aralarına aldılar ve onlarla kanka oldun" demişti, inanılmaz bir etki yaptı ve bizimkisi çok gururlandı, hala ara ara o günü anlatır ve gurur duyar hahaha!! :)

5-O halk plajini biz Alacati 11 de ilk yolunuşumuzda geç farketmiş, pek hayıflanmıştık, bu sene orayı bilmemize ragmen yine yolunmayı tercih ettik zira 2 ailenin 4 lük bebelerine bir de 1 lik ve 3 aylık 2 cüce daha eklenmişti ve konfor kaçınılmazdı...(yara ek derin anlicaaan! :) )

6-Bu sene ilk defa kolluk takıyosa gecen sene nasıl yuzdu peki?

7-Arda de havuzda hep yıldız oluyor..Umit effect ;)

8-Butun resimler içinde en çok Çınar'ın sokakta yolda kitap okuduğu fotoyu sevdim!!!! :)

AY yeter...10 a tamamlayamıyacağııımm!!!:))

Yasemin Aktuğ dedi ki...

şU 12 YAŞINDAN KÜÇÜKLERİ Almıyorlar kısmına takıldım öylesine mi yazmışlar yazıyı? Sorun çıkarmadıklarına iyi ilgilendiklerine sevindim. Çocukla gidilebilecek mekanlar listeme ekliyorum.
Zaten oldum olası sevmişimdir, alaçatı, cunda tarzı yerleri.
Çok keyifli bi tail olduğu fotoğraflardan belli oluyor. yine fotoğraflara bakınca tatile gidememek duygumu depreştirdin. hatta bununla ilgili bi yazı bile yazdım Başak hanım :))

Fransa tatilinizi merakla bekliyorum. zira bende eşime bayram tatilinde fransa ya da İtalya'ya gidelim demiştim, ama bi başka bahar'a kaldı. O yüzden bol foto ve öneri isterim.
Şimdiden iyi eğlenceler iyi tatilller canım. Çok öpüyorum.

larcencielblog dedi ki...

Özlem'cim :)
Ya Çınar'ın arkadaşlık tarzı benimkine çok benziyor "kendi mutluluğum önemli değil, karşımdakini memnun edeyim yeter" :) çok iyi bir şey olmasa da aslında, genetik olarak bu da geçmiş. Paylaşma durumu oradan geliyor yani :)
Yazı umarım Alaçatı tatilinizde işine yarar, öperim!

Itır'ım :)))
Çok pahalı değil yahu! Tamam, ucuz da değil; hani 4 değil de 10 gün tatil yapsan adamın iflahını keser. Orası ayrı...
Bizimki arı sokmasıyla ilgili olarak şöyle dedi "o bebek arıydı, beni nasıl seveceğini bilemediği için soktu di mi anneee?" biz de "aynen öyle" dedik :D
Geçen sene elimizden tutarak yüzüyordu canım, bir de çocuk havuzunda takılıyordu daha çok, kolluk ve boyunu geçen yerde yalnız yüzme yeni daha!
Otelin geceliği 120 Euro idi (üçümüz için tek fiyat; yani toplamda 360 Euro verdik). Ucuz değil, evet. O yüzden Alaçatı için kısa tatil iyidir diyorum :P
Konuşurken tamamlarız 10'a :P

Yasemin'cim,
Valla bilmiyorum 12 yaş yazısı niye var; ama durumla yazının hiç alakası yok :))
Dur tatile gidememek yazını okuyayım, bakmadım reader'a haftasonu :))
Fransa'dan sonra fasikül fasikül yazıciim inşallah, öperim seni!!!

Hepinizi öperim hatta!!! Başak :)

Unknown dedi ki...

Harika bir tatil olmus, ne mutlu :) Sanki biraz kolayladilar degil mi boyle zamanlarda anliyoruz. Darisi Fransa'nin basina :)
İlk vakit buldugumda Fransa'ya gittigimde yasadiklarimi yazacagim sana kisaca, aklinda olsun da benim gibi hatalara dusme sen de.
Opuyorum :)

Benden Bizden dedi ki...

Alaçatı denizinin sığ olduğunu bilmiyordum. Ben Çeşme gibi derin ve soğuktur diye düşünürdüm hep.
Bence de 4 günden sonrası sıkar öyle yerler için. Bana aksiyon lazım :P
Uçak ve araba kiralama da çok iyi fikir olmuş. Miniklerle uzun yol zor oluyor.
Çok iyi bir tatil olmuş, çok sevindim.
Fransa'da daha da güzel anılar biriktireceğinize eminim :)

larcencielblog dedi ki...

Bahar'cım,
Evet ya, kolayladılar valla, çok şükür! Ya nasıl sevinirim Fransa ile ilgili bir kaç şey yazarsan! Mail adresimi biliyorsun, değil mi?

Banu'cum,
Sığ, evet. Rüzgarlı her daim, ama sığ. Ve aynen Çeşme gibi soğuk ne yazık ki! Fransa ile ilgili olarak, senden aldım gazı zaten. Hadi bakalım :))

Güneş Akay dedi ki...

Başakcım ne güzel bir tatil olmuş, Alaçatıyı görmeyi çok istiyorum darısı başımıza inşallah..
Merak ettim puset almadınız mı yanınıza?

Sevgiler.

Unknown dedi ki...

Başakçım, fotolara, tatile bayıldım.. Çok sevindim güzel geçmenize..
Çınar'ımı ve seni öpüyorum..

larcencielblog dedi ki...

Güneş'cim,
Çok güzel yer; evet, darısı başınıza :) Çınar 20 küsür aylıktan beri puset kullanmıyor Güneş; ben de yürümesini tercih ediyorum :)

Jülide'cim,
Teşekkür ederim :) Öpüyorum ben de seni ve güzzel kızını!

Adsız dedi ki...

Alaçatı otel gece hayatı ve meşhur Ege yemekleri ile biliniyor. Alaçatı beldesinin özel kültürü ile şekillenen eğlenceli havası ve yiyecek – içecek zenginliği sizleri bekliyor… Alaçatı’da ne yenir, ne içilir, hangi mekanlarda eğlenilir gibi sorularınız varsa doğru adrese geldiniz…

http://www.alacatiotel.com.tr