28 Ocak 2010 Perşembe

Pedagog Maceramız -Bölüm:3 (Çınar'la İlgili Konular)

Pedagog maceramızın üçüncü ve son bölümüyle karşınızdayız. İlk iki bölüm için buraya ve buraya bakabilirsiniz.
Pedagogumuz genel değerlendirmelerden sonra Çınar'la ilgili, bizim sorun olarak gördüğümüz, konulara değindi. Bu "sorun"ları üç başlık altında topluyorum ben: bağırıp çağırma, uykusuzluk, kusma.
Bağırıp/çağırma

Aslında galiba bu Çınar özelinde bir sorun değil, hemen her çocuk bu yolla ve ağlayarak anne-babayı kullanmaya meyilli. Ama bizim ailede genel olarak bir sinir sorunu olduğundan hani nasıl davranmalı bir sorayım istemiştim. Pedagog yine, bizim zaten az çok yaptığımız bir şeyi önerdi: örnek olmayı ve tepki vermemeyi. Yani, öncelikle anne-baba birbirlerine bağırarak bir şey yaptırmaya çalışmayacaklar. Çocuk bağırarak/ağlayarak bir şey yaptırmak istediğinde de tepki vermeyecekler. "Aman sussun da bu seferlik, neyse" dediğiniz an bittiniz! İşe yarayan tavır şuymuş: "Ağladığın/bağırdığın zaman seni anlamıyorum, duyamıyorum!" Daha da ileri giderse "Ağladığın/bağırdığın için yapmıyorum!" Daha da vaz geçmezse ortamdan uzaklaşın diyor pedagog. Onu olduğu yerde bırakın, bir odaya/banyoya girip kapıyı kapayın, ve ona "seni duymuyorum, sakince söyle" diye seslenmeye devam edin. Kabul ediyorum, insanda çelik gibi sinir olması lazım. Ama daha önce de dediğim gibi, anne-baba olmak kolay değil. Sussun diye dediğini yapark günü kurtarmak çok kolay, ama sonra sürekli bağırıp çağıran ve ağlayan bir çocukla uğraşmak o kadar kolay olmayabilir...
Uyku sorunu
Öncelikle Çınar (şu an 16 aylık) hala günde iki kere, her seferinde de 1-1.5 saat arası uyuyor, gündüz uykularında pek sorunumuz yok. Ama gece... aman aman aman... Uykuya geçmesi bazen 1 saati buluyor, gece en az 2-3 defa uyanıyor, bazı geceler uyanıp da 2-3 saate yakın uyuyamadığı oluyor. Hayır öyle kalkayım oynayalım falan da demiyor, gözlerini bile açmıyor çoğu zaman. Ama dalamıyor. Halbuki Çınar doğduğundan beri neredeyse bir uyku rutinimiz var bizim: banyo-masaj-yemek-sakin oyun/kitap okuma-uyku. Ama uykumuz hp sorunlu oldu, son bir aydır da çıldırmış gibi. Tamam, benim işe başlamamla ve yeni misafirlerimiz üst köpek dişlerimizle de ilgisi vardır muhakkak ama... hazır pedagoga gitmişken bu durumu da bir soralım dedik. Bizi, ne yaptığımızı dinledi ve aynen şunu söyledi: "Bana bir aile gelip 'çocuğumuzun uyku sorunu var' dediğinde aynen sizin yaptıklarınızı yapmalarını söylerim... Çınar'ın uykusuzluğu tamamen huy olabilir... sanırım 2-3 yaşına kadar sabretmeniz gerekecek" Buyrun bakalım! Bunu bana kayınvalidem ve annem de söylüyordu zaten :) Bir tek ayakta sallanmasına taktı, yanında yatarak uyutsanız, dedi. Ya zaten Çınar'ın uykuya geçiş öyküsü çok karışık: önce kucağımızda sallayıp dalmadan yatağına yatırıyorduk. Sonra (4.5-7 ay arası) yatağında müzikli ayısıyla kendisi dalmaya başladı. Fotoğraf da bu mutlu, güzel günlerden. 7 aydan sonra iyice hareketlenip oturmaya falan başlayınca biz yatırıp yatağında pışpışlayarak uyuttuk. 12 aydan sonra işler iyice zıvanadan çıktı, pışpışlanmayı oyuna çevirdi, uyumadı... kendi kendine uyumayı öğretme yöntemlerinin hiçbiri işe yaramadı! Baktık ayağımzda hafif hafif sallayınca pek güzel dalıyor, geleneksel yönteme döndük! Pedagog yanında yatın deyince bir deneyeyim dedim ama yok, mümkün değil uyumuyor öyle... napıyım, aldık yine ayağa!

Gece geç yatması için de tek uykuyu deneyebilirsiniz dedi. Şimdi Çınar genelde 10-11:30 arası ve 15:30-17:00 arası uyduğu için akşam 21:00'den önce asla uyumak istemiyor uykusu gelmiyor bebeciğin! O saatte uyutmaya başlayınca da dalması bazen 22:00'yi buluyor. Ben harap tabii! Tek uyku uyuyunca haliyle daha erken yatacak-tı... geçen pazar, sabah 7'yi geçerek uyanınca (bizim için geç bir saat!) annemle hadi, dedik, tek uykuyu deneyelim! Neyse efendim, oynarken oynarken Çınar elimden tuttu, pıtır pıtır beni yatak odasında götürdü, kendini yer yatağına attı, başını yastığın üstüne koydu. Saate bir baktım: 10:05! "Ne yapalım Çınarcım?" dedim. Önce "fu fu fu" diye su istedi (yatmadan önce hep içiriyoruz), sonra "prrrrffffff" diye emziğini istedi. "Ne yapacaksın emziğini?" diye sorunca da "eeee eeee eee" dedi. E bu çocuk uyumak istediğini daha ne kadar anlatabilir? Tek uyku yalan oldu tabii :) Neyse artık, kendisi ne zaman talep ederse o zaman! Bir süre daha geceler haram bana...

Kusma
Her ne kadar Çınar'ın kusmasının diş çıkarmasıyla bağlantılı olduğundan emin olsam da, en azından bunu sonradan bize karşı kullanmaması için ne yapmalıyız bir öğrenelim dedik. Çünkü Çınar canı istediği zaman herşeyi löp löp yutuyor, canı istemediği zaman ise yemek boğazına takılıveriyor. Pedagog bizi dinledikten sonra aslında Çınar'ın kusma sorununun psikolojik olduğunu düşünmediğini, midesi/damağı hassas olarak tanımlayabileceğini söyledi. Diş çıkarma konusundaki tespitime de katıldı. Ama kusma olayının daha sonra tehdit olarak kullanılmaması için kustuğu zaman çok sakin olmamızı, hiçbir şey yokmuş, olmamış gibi davranmamızı istedi. Tabii sadece kustuğunda değil, öğürdüğünde de "aman aman aman, yok yok yok" falan demeyip ya görmezden gelecekmişiz ya da "yani istiyorsan kusabilirsin ama bu yemek yenecek, kusmanın bir yararı yok" diyecekmişiz. Zaten bir süredir panik olmayı bırakmıştık. Şimdi bir de bu anahtar cümleyi kullanıyoruz. Ha, hala kusuyor, o ayrı... ama en azından huy haline getirmesini engellemiş oluyoruz -gibi :)
Öğürmesiyle ilgili olarak, eğer yemeğin sonuna gelmişsek de öğürüyorsa daha fazla vermiyorum. Çocukcağız daha "doydum anne" diyemiyor ki, derdini ancak böyle anlatıyor. "Doydun aşkım galiba, tamam çok güzel yedin, afiyet olsun!" diyorum ben de o zaman. Mutlu mesut mama sandalyemizden kalkıyoruz!
Eveeet, pedagog maceramızın da böylece sonuna geldik! Yeni maceralarda görüşmek üzere, esen kalın!

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Basak,

Bu ağlama/bağırma olayı çocuklar dertlerini konuşarak anlatamadıklarında için oluyor. Ben şunu farkettim, örneğin benim yanına gelmemi istediği zaman bağırıyordu. Ona 3-5m uzaktan "gel gel" yaparsan gelicem diye anlattım, hatta nasıl yapmasını istiyorsam gösterdim, ve o söyleyene kadar uzakta durup elimle de işaretini yaparak "gel gel" dedim. Ve durumu anlayıp diyene kadar da bekledim. Ama "gel gel" dediği anda da ne işim varsa bırakıp anında yanına koştum. Hani "bunu yaparsam anne geliyor" hesabı :)

Şimdi aynı şeyi yemek konusunda yapıyorum. Bağırmaya başladığı anda "in" mi demek istiyorsun, "in? in?" diye soruyorum ("Doydu" kelimesini öğretmeye çalıştım önce ama doyduğunu anlayamaz henüz diye düşünüp vazgeçtim). Şimdi huysuzlanmaya başlayınca "in" kelimesini hatırlatıyorum ve dediği anda yemeğini yememişse bile hemen indiriyorum, nasılsa acıkınca bir süre sonra yer diyorum ki yiyor. Arada unutup yine bağırıyor ama hatırlatınca hemen uyguluyor.

Yani bence sadece seni duymuyorum deyip kaçmak çözüm olamaz. Çocuğa alternatif ifade biçimlerini, öğretmek gerekiyor. Kendini ifade edecek kelimeleri/araçları öğrenirse zaten uyguluyor. Tabii söyleyebileceği ya da yapabileceği şeylerse.

Bir de sen kendi sesini dinlesen diyorum :) Çok mantıklı düşünüyorsun, gayet akıllı çözümler üretiyorsun aslında ;)

"Aman aman, yok yok"a ben de karşıyım ama inatlaşma konusunda pedagogunuza katılmıyorum malesef. Bence senin son yazdığın yaklaşım çok mantıklı, gayet güzel. Bizim Tülin Su da öğürüyor, bazen dediğin gibi yemeğin sonu olduğu için, bazen bakıyorum kocaman bir lokma vermişim, bazen de verdiğim şeyi yemek istemediği için. Hepsi de çok normal şeyler. Birini yemezse diğerini yer, şimdi istemezse başka zaman yer. Biz de her zaman aynı saatte, önümüze konan her şeyi yemiyoruz.

Uyku konusu da bu kadar olur. Aynı Tülin Su. Gece kalkıyor ve bazen 2 saat uykuya dalamıyor. Dönüp duruyor ama yokkk, nafile. Gerçi bizimki 11 aylıkken tek uykuya geçtiği için 8 gibi yatıyor. Bir de biz şimdi uyku rutinini yaptıktan sonra ışıkları kapatıp yanına oturuyoruz ve ninni söylüyoruz, öylece uyuyor. Biberonsuz uyumaz zannediyorduk, yanına yatmayınca kalkar diyorduk, 1 hafta zorlandı ama alıştı. Yani siz de sallama işini 1 haftada sallayabilirsiniz. Yalnız, istikrar önemli tabii. Bir de akşamüstü uykusundan 5'te kalkıyorsa geç uyuması normal sanırım. Ama dediğin gibi ona da kendisi karar verecek, büyümüş artık, baksana ne güzel anlatıyor derdini :)))

Çoook kolay gelsin! Sevgiler, Evren

larcencielblog dedi ki...

Merhaba Evren,

Aslında şu "seni duymuyorum" cümlesini yalnızca gerçekten şımarıklık yapıyorsa, istediği yapılmadığı zaman bağırıp ağlıyorsa kullanıyorum. Kalan durumlarda, ben de aynı senin gibi "onu mu demek istiyorsun?" diye soruyorum. Aynen dediğin gibi söylemeyeceği ama işaret edebileceği bir şeyse beden dilini öğretmeye çalışıyorum. Aklın (hadi kendimize de pay biçelim; akıllı annenin) yolu bir :) Dediğin doğru çünkü, dertlerini anlatamadıklarından bağırıyorlar, çok da haklılar. Ama biz bir şekilde onlara sakin kalmayı öğretmeliyiz. Gücümüz yettiğince dertlerini anlamaya, anlatmalarına yardımcı olarak; ve azıcık hale yola gelmeleri gerektiğinde de ağlamanın onlara bir yararı olmadığını, olmayacağını gösterek bu işi becerebiliriz diye düşünüyorum.

Demek Tülin Su da yemek konusunda Çınar'a benziyor :) Bizim çocuklarımız birbirine epey benziyorlar aslında :) Yemek konusunda daha önceleri ben pek senin kadar anlayışlı yaklaşmıyordum -nedense Çınar'ın yeteri kadar kilo almadığı ve uzamadığı gibi bir takıntım vardı. Sonra- aylar önce bir gün- hasta oldum ve canım hiçbir şey yemek istemedi. Dişim iltahaplandı, yemek yerken deli eziyet çektim! O zaman anladım oğlumu, neler çekiyor olabileceğini... yani bebeciğin "anne, yemek istiyorum ama canım çok yanıyor, yiyemiyorum" ya da "anne, gerçekten şu an hiç iştahım yok, biraz sonra yese olmaz mı?" deme şansı yok. O günden beri daha esneğim yemek konusunda. Zorla hiçbir şey yedirmiyorum. Ama severek yediği bir yemeği de sırf canı kalkmak istedi masadan diye bırakmaya çalışırsa o zaman duruma müdahale ediyorum.

Uyku içinse, bilemiyorum Evren... ben galiba çok tembelim bu konuda. Tembelden de öte, ben biraz sinirliyim aslında. Bir de Çınar ya benimle ya anneannesiyle uyuduğu için evde bana yardım edebilecek kimse de yok bu uyku konusunda. Kaç kere baba alternatifini denedik, hepsi ağlamaktan kusmayla sonuçlandı. Dolayısıyla tüm yük hep benim üstümde ve bu çok yorucu. Ben çalışmaya başladıktan sonra başkalarının uyutmasını daha çok kabullenir oldu gibi ama ilk uykuya yatmada ne olur bilemiyorum. Şu ara biraz hastayım, iyileşip de kendimde uğraşacak gücü bulursam senin dediğin gibi yapmayı düşünüyorum. Aslında, cesaretimi bir toplayıp şu odasındaki yatağı yer yatağına çevirsem, tüm bu işler daha kolay olacak gibi. Bir de şu dişler de hiç rahat vermiyor yavrucuğuma. Yine iki köpek dişi birden geliyor yukarıdan! Teker teker gelin kardeşim! Dur bakalım, hepsi bir tamamlansın da...

Tüm tavsiyelerin için teşekkürler! Gerçekten, pek çok konuda, senden güç aldığım çok oluyor :)

Sevgiler, Başak

mut dedi ki...

Sen yazali bayagi olmus ama ben yeni okudum Basakcim ve bayagi faydalandim. Ellerine diline saglik.
Ise baslamakla, cocugun anneyi ozlemesiyle ilgili de biseyler soyleyiverseydin ya bi de...

mut dedi ki...

Basakcim ellerine, diline saglik. Sen yazali cok olmus ama ben anca okudum Nurturiadaki ilgili bir konu basligi altinda linkini bulup. Keske annenin full ise gitmesi, cocugun anne ozlemi ile ilgili birseyler daha yazsaydin.