Uyarı: Çok uzun bir yazı oldu bu, ama ne yapayim, çok güzel ve dolu dolu bir gündü... hem de Çınar'ın tam 17. ayını doldurduğu gün olunca, yazdıkça yazmışım yine!
Uzun zamandır Çekirdek Çelikler olarak zaman geçiremiyoruz -hani ben cumartesi günleri de çalışıyorum ya, o yüzden ya biz anneannelerde oluyoruz hafta sonları, ya da babaanneler bizde oluyorlar. Aslında geçen cumartesi de babaannemiz ve dedemiz bizdeydi. Ama işleri olduğu için pazar günü kalamadılar ve biz Çekirdek Çelikler olarak başbaşa kalıverdik :)
Çekirdek Çelik ailesinin en ayırt edici özelliği böyle boş vakitlerinde bir saniye olsun popolarının üzerlerinde duramamalarıdır. Hatta, bu ayırt edici gen yüzünden minik adamın bilerek söylediği ilk kelime anne, baba, dede falan değil, "atta" olmuştur! (Evet, ba-ba ve de-de diyordu ama hedefe söylemiyordu... oysa ki "atta"yı kapının yanına giderek söylemişti.)
İşte bu pazar da böyle oldu. Zaten geçen haftadan minik adamın arkadaşı Elif Naz (20.5 aylık) ve ailesiyle buluşmak için sözleşmiştik. Hadi, dedik, çocukları evlere hapsetmeyelim, iki aileye de yakın Mini Town diye bir çocuk eğlence merkezine gittik. Aslında ben büyük hayaller kurmuştum, internet sayfaları pek güzeldi, ama biraz hayal kırıklığına uğradım. Çınar ve Elif Naz'ın oynayabileceği, Comfyland dedikleri alan (bir de neden İngilizce herşey? Minik Kasaba falan deseler olmuyor, değil mi?) böyle labirent gibi bir yer çıktı. Duvarlara sabitlenmiş oyuncaklar var. Çocuklar böyle serbestçe ellerine alamıyorlar ki hiçbir şeyi, sürekli ayakta dikilerek bir şeylerle uğraşmak zorundalar. Çınar'la Elif Naz da üç-beş oyuncağa ilgi gösterdiler, bir-ikisi için biraz mücadele ettiler, diğer çocuklarla azcık da olsa kaynaştılar -biraz da itiştiler; en çok da minik minderlerin üzerine çıkıp yere devrilmekten keyif aldılar. Ama bence daha çok eğlenebilirlerdi, neyse... Sanırım buraya ikisi de 2.5-3 yaşlarındayken gelsek daha çok keyif alabilirlermiş. Özellikle, kasaba kısmındaki minik şehre ve içinde çocukların trafik ışıklarının yönlendirmesiyle gezdiği akülü arabalara arkadaşım M. ve ben bayıldık! Ama ben açıkçası bizim minik adamı bindirmeye cesaret edemedim! Dediğim gibi, daha sonraki yıllarda, umarım!
Ankara'da yaşayan anneler için buraya Mini Town'la ilgili bir not: Bence güzel bir yer ama biraz fazla üst üste. Beni çok daralttı, belki de pazar günü kalabalığındandır. İşletmede de biraz sorun var gibi, ama yine pazar gününe bağlı olabilir. Çok da negatif reklam yapmak istemiyorum, sonuçta çocuklar düşünülerek hazırlanmış, özenli sayılabilecek bir yer. Ve de bunlardan Ankara'da pek yok! Ama, özellikle hafta sonu gidecekseniz, önce telefonda ücretler ve saatler ile ilgili ayrıntılı bilgi alın, sonra da girişte ne kadar süre ile kalacağınızı ve nerede oynayacağınızı anlamalarını sağladıktan sonra ücretini ödeyin... Tecrübeden yola çıkarak uyarayım istedim :)
Neyse efendim, 1 saat Mini Town'da kaldıktan sonra hemen yandaki Coccinella isimli şirin pastaneye gittik. Çocuklar orda önce pek uslu oturdular, sonra bizim minik adam kurtlandı tabii, pastaneyi keşfe çıktı. Elif Naz da bu arada Seda Teyze'sinin minik adama hediyesi Baby Einstein kartlarıyla oynadı. Pastanede bizden başka iki de çift vardı -1 numaralı çift, bizim çoluk çocuk pazar günü pastaneye doluşmamıza muhtemeln çok sinir olmuşlardı, çünkü Çınar'ın onca şirinliğine rağmen kız olanının "cık cık cık" bakışlarını yakaladık sırayla. Halbuki, ortada dolanmasından ve masalarına gidip çay istemekten başka oğlumun verdiği bir rahatsızlık yoktu. Hele ki Elif Naz, muhtemelen uyku saati de geldiği için, kuzu kuzu babasının kucağında oturuyordu! 2 numaralı çiftimiz ise, sıcakkanlı olanlardı. Çınar'ı sevdiler, hatta bizim minik adam kıza kur yaptı -kızın sevgilisi lavaboya gidince de masaya sızmaya çalıştı :)) Pastanede de 40-45 dakika kadar kalıp çay-kahve eşliğinde sohbet ettikten sonra "bir ara mutlaka yeniden görüşmek üzere" sözleşip, çocuklar da birbirlerine el sallayıp öpücük attıktan sonra evlerimizin yolunu tuttuk...
Sonra da evimizde dinlendik, diyeceğimi sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz! Çınar öğleden sonra uykusundan uyanınca kısa bir kitap+süt faslı yaptık, ve giyinip soluğu Gordion AVM'deki Joker'de aldık. Bizim minik adam oradaki jetonlu oyuncaklara -pek jeton alıp çalıştırmadığımız halde- bayılıyor! Çalıştırdığımız zaman da çok fark etmiyor zaten, o kendi kafasına göre inip binmek istiyor çünkü. Yine arabalara bindi, indi. Dönen salıncağa çok sulandı ama bindirmeye cesaret edemedim -biraz daha büyüsün, aklı ersin... hem de korkmasın, diye. Biraz jetonlu oyuncaklarla oyalandı minik adam, biraz da raflardakilerle. Henüz "bunu alalım, eve götüreyim" diye tutturmayı akıl edemiyor, o yüzden rahatız. Oyuncak mağazalarını bir nevi oyuncak kütüphanesi olarak kullanıyoruz :)) Şarkılı oyuncakları çaldırıp çaldırıp dans ediyoruz! Yine bütün rafları dolaştıktan sonra alışveriş için markete indik. Ne zamandır "acaba Çınar'ı bindirsek bütün alışveriş boyunca oturmayı başarır mı?" diye merak ettiğimiz kamyon şeklindeki alışveriş arabalarından bulduk ve minik adamı oturttuk direksiyon başına! Bayıldı, bayıldı! Direksiyonu çevirdi, kornaya bastı. Bir yandan da biz sürdüğümüz için gerçekten arabayı kullandığını sandı sanırım, çok eğlendi. Ama durduğumuz zaman arabadan inmeye çalışınca biz de alışverişi dönüşümlü yaptık -birimiz Çınar'ın arabasını iterken, diğeri listeyi tamamladı :)
Akşam da banyo-yemek-yemekten sonra kikirdeme-aman sakinleştirelim de kolay uyusun faslı derken minik adamı uyutmak için cumadan beri eeeennnn sevdiğimiz kitabımız olan "Close Your Eyes"i elimize aldık (daha doğrusu Çınar "gooogo" diye onu getirdi) ve sanırım 10 kez falan okuduktan sonra iyice pelte olan minik adamı son zamanlarda uyuduğundan çok daha kısa sürede uyutmayı başardık!
NOT-1: Sevgili eşim, ben Çınar'ı uyutmaya çalışırken, ayıptır söylemesi, pek leziz bir yemek yapmış, eşlik etsin diye azıcık da kafaları çektik! Günü gerçekten güzel bitirdik!...
NOT-2: Sevgilim yerine, sevgili eşim yazdım; çünkü annem kızdı. Öyle deyince çok Ayşe Arman'vari oluyormuş :))) Hadi anne sözü dinleyeyim, dedim!
NOT-2: Sevgilim yerine, sevgili eşim yazdım; çünkü annem kızdı. Öyle deyince çok Ayşe Arman'vari oluyormuş :))) Hadi anne sözü dinleyeyim, dedim!
2 yorum:
Ha ha ha :) Anneye bayıldım :) İyi gezmişsiniz valla bir hafta sonu da bizim taraflara bekliyoruz :)
:) Annem böyledir işte, bizi hep güldürür, sağolsun, var olsun :)
Tamam, çekirdekler başbaşa kaldığımız bir hafta sonu da sizin oralara geliriz... de, sizin oralar nereler oluyor acaba?
Yorum Gönder