16 Ağustos 2010 Pazartesi

2 Ayın Ardından...

Bizim minik adam yuvaya -pardon, okkula- başlayalı 2 ay oldu. Zaman gerçekten çabuk geçiyor!

Geçtiğimiz haftasonu, hem Çınar'ın "idare etmekte zorlandığım(ız)" davranışlarıyla ilgili bize bir yol yordam göstersin, hem de yuvadaki durumunu konuşalım diye Hilal Hanım, Selin Hanım ve Çınar'ın öğretmenlerinden Züleyha Hanım'la buluştuk (evet, toplantıları böyle tam kadro yapıyorlar).

Durum şudur:

- Çınar yuvaya beklenenden daha kısa sürede adapte olmuş. "2 ay, buradaki düzene, sınırlara, kurallara uyum sağlaması için çok kısa bir zaman aslında. Ama Çınar bu kısa sürede tam olarak uyum sağlamayı başardı" dedi Hilal Hanım. O kadar "neşeli bir böcek"miş ki, etrafa da mutluluk veriyormuş!

- Okkulu sevmesine rağmen sabahları beni bırakamayışı da çok normalmiş. "Çok küçük ve size çok bağlı, zaten hemen susuyor, o hala sizin de burada olmanız için direniyor" dedi Hilal Hanım.

- Okkuldaki yeme-içme, lavabo sırası bekleme, uyku odasında arkadaşının yatağını işgal etmeme gibi kuralların hepsine gayet güzel uyuyormuş. Evde bu sınırları pek sallamaması ise oldukçe normalmiş. Çünkü ev onun en özgür, en rahat olduğu alanmış; okkuldaki gibi bir "disiplin" içinde olmasını beklememiz normal değilmiş :) Hatta Hilal Hanım kendi kızını örnek verdi, "Selin, Elif'i evde görünce tanıyamıyor" dedi!

- Emziği okkulda yalnızca uyku saatlerinde alıyormuş. Bir de, akşam 17:30'dan sonra emzik krizi tutuyormuş, ki normalmiş... (Evde de daha az ister oldu... genelde canı sıkılınca "annneeee, memmeeeee" diyor. Rahatlama nesnesi işte!)

- Arıza çıkaracak durumlardan "kaçınmamızı" önerdi. Yani, havuz gördüğünde içine girmeye çalışıyorsa, havuzlu ortamlara gitmeyeceğiz (Bu, hayat değiştirmek değildir, dedi. Ki ben, 1-2 sene hayatımızı biraz Çınar'a göre ayarlamamızın bizden herhangi bir şey götüreceğini sanmıyorum zaten.). Ya da, yola fırlayıp da hareket halindeki araçların tekerleklerine bakmak istiyorsa, ondan önce davranıp park halindeki araçların "ne kadar da ilginç tekerlekleri" olduğunu göstermek iyi bir fikirmiş. İlgi dağıtacağız yani, her ne kadar yapmak gün geçtikçe zorlaşıyor olsa da...

- Duvar boyama isteği konusunda, duvara büyükçe bir pano asıp, onun üzerine resim yapacağı kağıdı yapıştırmamızı önerdi -hani, kağıt sınırını aştığı zaman da sorun olmasın diye...

- Cam kırma "arzusu" konusunda da, fazla panik olmadan uyarmak; kırıldığı zaman da, çocuğu güvenli bir mesafede tutup, söylenmeden "bak, bu kırıldığı için işte böyle toplama zorundayım ben" tarzında konuşmak iyi fikirmiş. Çocuk biraz büyüyünce, kendisine de toplatabilirmişiz. Burada önemli olan, temizlenmesi gereken bir şey yaptığında, temizleme işlemine şahit olmasını sağlamakmış! "Annem sihirli bir değnekle herşeyi halleti" imajı vermemek gerekiyormuş...

- Çınar'ın evde tekerleklerden ve "bavuu"lardan başka pek bir şeyle ilgilenmemesi, ama okkulda legolarla "çok güzel araba" yapması konusunda ise "Eğer iki legoyu amaçlı olarak birbirine takıp eliyle araba sürer gibi hareket ettiriyorsa, biz buna 'çok güzel araba yaptı' deriz" dedi. Çünkü zaten, olay buymuş! (Oğlumdan ne kadar çok şey bekliyormuşum...)

- Resim konusunda, 2,5-3 yaşına kadar anlamlı şeyler çizmeleri zormuş. Hatta, kalemle-kağıtla haşır neşir olmasalar bile olurmuş. Ama seviyorsa çizmeyi, tabii ki eline boya verip desteklemeliymişiz. Yine, herhangi bir beklenti içinde olmadan!

- Okkulda Başak Hanım diye bir çocuk gelişim uzmanları var (ben öğretmen sanıyordum :D). Başak Hanım, sınıflardaki derslere katılarak çocukları gözlemliyormuş. Gazi Üniversitesi'nin hazırladığı ve Türk toplumu için standardize ettiği bir test dolduruyormuş. "Çınar'ın ayına göre gelişimi son derece uygun, hiç endişe edecek bir durum yok" dedi. (Oğlumdan gerçekten çok şey bekliyormuşum.)

- Tuvalet eğitimiyle ilgili olarak, Çınar'ın bezsiz dolaşmak istemesi, lazımlığa oturması (ama çiş/kaka yapmak istememesi) bu işe hazır olmaya başladığının ilk sinyalleriymiş. Tam olarak hazır olduğunda ise, bunu zaten anlayacakmışız, endişe etmeme gerek yokmuş. Tek nokta, hazır olduğuna karar verip bezi açtıktan sonra geriye dönmemekmiş.

- Son olarak, "renkleri bilme" konusunu sordum. Önemli olup olmadığını. "Hiç bir önemi yok" dedi. 3 yaşına kadar, sorulduğunda söyleyebilirsiniz, ama renk tabletleri gibi çalışmalara zorlamak bence çok uygun değil, dedi. Galiba 3 kritik bir yaş, ondan önce pek çok şeyi doğal seyrinde, doğal materyallerle, doğal oyunlarla öğrenmelerini beklemek en uygunu gibi...

- Bir de, 1 yaşından küçük çocukları için Montessori aktivitesi arayan annelere, "çocuklarına bol bol sarılmalarını" salık verdi :) (Sarılmak yetmezse, dokuları, özellikle de yumuşak ağaç kabuğu, toprak gibi doğal malzemelerin dokularını, elleterek bilmelerine yardımcı olabilirlermiş...)

2 saate yakın bir süre, Hilal Hanım, Selin Hanım ve Züleyha Hanım bıkıp usanmadan sorularımızı yanıtladılar ve bize tüm bu özetlediklerimi(!) uzuuun uzun anlattılar.

İki saatin sonunda ise, rahatlamış, mutlu ve "doğru seçim yapmış olduklarına emin, huzurlu" bir ana-babayı evlerine yollamış oldular...

8 yorum:

ElfAna dedi ki...

Cok guzel gornuyor hersey Basak. Hem o kadar beklenti, kadi kizinda da olur canim:)

Adsız dedi ki...

Başakcim, bu kres isini tamamen kurtardiniz gozukuyor cok seviniyorum.
Sana dorugun da tekerleklerle cok ilgili oldugunu soylesem :) cok benziyorlar degil mi?
Bavuu nedir allahaskiniza :) Beklenti annenin dogasi galiba :)
Bir de ben de, sormadigi talep etmedigi surece 3 yastan once ogretmeye ozellikle ogrensin diye cabalamaya karsiydim, ohh rahatladim :)
Çınari cok opuyorum mis gibi, tatli kuzu.
Kiraz, nickbulamadim, ilkay... ne dersen iste :D

larcencielblog dedi ki...

ElfAna'm,

Öyle görünüyor değil mi? Hehe, evet, o kadarı kadı kızında da olsun yani :P

İlkay'cım (ben seni böyle bildim, sevdim :P),

Evet ya, ben de seviniyorum! Gerçi, ay sonunda 15 günlük bir tatilimiz var, ondan sonra ne olacak merak etmekle birlikte, bir kez alışan bir daha alışabilir, diyorum :)

Doruk da mı ya? Gerçekten tez konusu olavak kadar ilginç! Şekerim, "bavuu", binek otosu dışında kalan tüm araçlar: panelvan, dolmuş, midibüs, kamyoneti kamyon, tır, kepçe, çimenti mikseri, vs vs... Eskiden bu grupta "otobüs" de vardı, ama o artık "obbö" olarak ayrıldı :D

Evet, "sormadan öğretmeye çalışmayarak" iyi bir şey yapıyormuşsun :) Aslında, Hilal Hanım Anara'da da bir seminer yapacak galiba, o zaman bekleyin asıl çocuğu kasmadan neler yapılabilir yazımı :)

Ben de Doruk'u öptüm :)

Kıvır Anniş dedi ki...

Başak yuva maceralarınızı heyecanla,merakla takip ediyorum."Rahatlamış,mutlu ve doğru seçim yapmış olduklarına emin,huzurlu bir anne baba olarak ordan ayrılmak" işte budur. :) Çok doğru bir seçim evet ama Çınar'a da kocaman bir alkış.Gösterdiği performansa..

larcencielblog dedi ki...

Toprakana'm,

Sağolasın! Evet ya, oğluma kocaman bir alkış! Sosyal kelebek olmuş, haberim yok :)

Ozge dedi ki...

Ne guzel her sey yolunda:)) Cinar'a alkis! opuyorum, sevgiler:)

füsfüs dedi ki...

başakcım bu kreş konusunda sizi çook kısakanıyorum, aman maşallah da diyeyim. keşke ankarada yaşayabilme imkanım olsaydı, hep buna yanıyorum zaten. ankarada seminer olursa mutlaka yaz, belki belki gelebilirim:)

larcencielblog dedi ki...

Özge'cim,

Teşekkürler :)

Füs'cüm,

Evet, şanslı olduğumuzu ben de kabul ediyorum :) Ankara'da bir seminer planlanıyor, sana haber veririm ben! Ne şahane olur gelebilirseniz!!! Sırf siz gelin diye bile Hilal Hanım seminer baskısı yapabilirim gibi hissettim şu an :)