3 Ağustos 2010 Salı

Korkunç Anne!


Özge'm ve Yaso'ma ithafen...

----------------------

Dün hiç korkunç anne değildim! (Son zamanlarda öyleydim de... ayrıntılar yazının içinde saklı...)

Sabırlı bir anneydim hatta!

Çınar'ın kendi isteğiyle kreşten çıkmasını bekledim. Daha önce "hadi hadi" deyip sürükleyerek çıkarıyordum (ciyaaaakkk #1).

Sonra arabaya binerken "enn enn" yapmak istedi (yani direksiyona oturuyor, iki çeviriyor simidi, bunun adı 'enn enn'). Daha önce "hadi hadi evde enn enn" deyip çocuğu bağırta çağırta koltuğuna oturtuyordum (ciyaaaak #2).

2-3 parça bir şey almamız gerekiyordu, markete gittik. Çocuklar için olan, kamyon şeklindeki market arabasına binmek istemedi, elimi de tutmak istemedi. Ben de "ama bak, yanımda ayrılma, ben hem alışveriş yapıp hem seninle ilgilenenemem" dedim. Pek dinleyecek gibi değildi ama meyveleri gösterince "onu da yiycem, bunu da yiycem" derdine düştü, yanımdan pek ayrılmadı. Daha önce zorla kucağıma alıyordum ve kucağımda kalması için sıkıca tutmaya çalışıyordum (ciyaaaak #3).

Alışverişi yapıp da marketten çıktıktan sonra o kamyon alışveriş arabasına binmek istedi. Bindi. 100 kere falan direksiyonu çevirip, kapısını açtı kapattı. Bir yandan da açınca "açtiiiii", kapatınca da "babatttt" deyip durdu, çok güldüm :) Kendiliğinden kamyondan inmesini bekledim. İndi, park yerinde koşuşturmak istedi ama çok araba gidip geldiği için izin vermedim. "Eve gidelim, enn enn yapalım" dedim. Tamam, dedi. Arabaya binip gittik. Daha önce olsa, kamyona oturmasına izin vermez, zorla arabaya sürüklerdim (ciyaaaaak #4).

Eve geldik, daha park yerine dönerken sevinçle "eyyeeee (eve)" diye bağırdı! Ama "enn enn" yapmak istemedi, direkt aşağıya atlayıp park yerindeki arabaları incelemeye koyuldu. Koşturmaya başlayacağını tahmin ettiğim zaman "bak elimde çok çanta var, peşinden koşturamam, hadi eve çıkıp ellerimizi yıkayalım, azıcık dinlenelim, anne yorgun" dedim. Biraz mızıldasa da kucağımdan inmek için tepinmedi. Rahat rahat eve girdik. Daha önce, elimde eşya varsa, yere indirmeyip direkt kucağıma alıyordum (ciyaaaaaaaak #5).

Evde ayakkabıyla gezinmek istedi. Fırtıp elimden kaçtı. Yakalayıp ayakkabılığın üstüne oturttum, "bak şimdi, ayakkabıyla hep yerlere basıyoruz, insanlar yerlere çöp atıyorlar, yani pis oluyor. Evimize ayakkabıyla girersek evimiz de pis olur" dedim. O arada da ayakkabılarını çıkarttım. O da kuzu kuzu dinledi. Daha önce, arkadaşı yakalayıp yakaladığım yerde ayakkabılarını çıkartıyordum ayağından (ciyaaaaaaaaaaaak #6).

Sonra ellerini yıkadık. Suyla oynadı aslında. O sıkılana kadar oynamasına ses çıkarmadım. Ben de o arada yapılacak ufak tefek işleri yaptım. Arada, tabure üstünde durduğu için (IKEA'nın tahta, merdiven taburesi, sağlam yani), kontrol ettim. Sonra baktım kapatıp "beeee (bitti)" demeye başladı, hadi kapatlım, dedim. Hiç itiraz etmeden indi. Önceden olsa 2 dakika sonra "bak şimdi şunu yapmamız lazım ama" deyip çocuğu indirirdim lavabonun başından (ciyaaaaaaak #6).

Sonra çiçekleri suladık, yetişebileceği her saksıya onun su dökmesine izin verdim. Acele ettirmedim... (ciyaaaaaaak #7'yi engelledik).

Yemeğini hazırlarken yanımda tezgahta oturdu; ben yemeğimi yerken kucağımda oturdu, ses çıkarmadım (ciyyyaaaaak #8'i engelledik).

Odasında oynarken yanında durdum, yatakta da boğuştuk azıcık; zaten normal saatten çok önce uykusu geldi nedense... huzurdan mıdır ki? :) Ama bekledim biraz, çünkü gündüz de uzun uyumuş, uyutma sürecini uzatınca ikimizin de sinirleri geriliyor. 15 dakika daha geç yatırsam hiçbirimize bir şey olmaz! Baktım yuvalanıyor, "uyuyalım mı?" dedim, hemen yastığını alıp ayaklarıma koydu "eee eee eee" dedi :) Bir eline "obbö"sünü aldı, diğer eline peluş GoGo'sunu. O GoGo (Tigger) onu çok terletiyor; ama, "tatlım çok sıcak, Gogo bavuularla uyusun mu?" dediğimde bana hafiften carlayınca, bıraktım.

Bir elinde GoGo'su, bir elinde obbösü (otobüsü) 10 dakika içinde uyudu.

21:30'du, yatağına yatırdım, çıktım...

Şimdi okudunuz okudunuz ve "eeeee, ne var yani bu yazdıklarında?" dediniz değil mi?

Şu var: Evet, Çınar hareketli, kararlı, talepkar bir çocuk, yoruluyorum da çoğu zaman onu bir şeylere ikna etmeye çalışırken; ama, ben de az değilmişim. Dünün önceki günlerden farkı, Çınar'ı idare edebilmiş olmamdı! Üstelik, Ahmet seyahatteydi, annem de yoktu. Yalnızdık. (Ne büyük iş (!), demeyin. Böyle desteğe alışınca insan, yalnız kaldığında sudan çıkmış balığa dönüyor.)

Sonuçta, ikimiz de mutlu ve huzurluyduk! Hiçbir işimiz de aksamadı! 

Yani, aynen devam!!!

11 yorum:

Unknown dedi ki...

Merhaba,
Yazilarinizi cok begeniyorum -basarili buluyorum demek isterim esasinda, umarim yanlis anlasilmam:)) (kendimden birseyler buldugumdan midir nedir:)), ellinize saglik..
Bu yazi da cok manidar esasinda, dediginiz gibi ''ee, ne var bunda'' demedim hic:))
Kabullenmek, oluruna birakmak cogu zaman iyi olacak ama basabilsek..
Hoscakalin

larcencielblog dedi ki...

Bahar,

Yanlış anlaşılmazsın, çok da mutlu edersin beni hatta; teşekkür ederim :)

Kendi kendimi telkin edebildiğim ve Çınar'la empati kurabildiğim zaman başarabiliyorum ben de... son zamanlarda hiç yapamamıştım, yazıyı ithaf ettiğim arkadaşlarım beni kendime getirdiler sağolsunlar :) Umarım, devamını getirebilirim.

Sevgiler :)

Semihin annesi dedi ki...

Merhaba.. Allah bağışlasın oğlunuzu, benimde 23 aylık bir oğlum var.. yazdıklarınızla bire bir aynı şeyleri yaşıyoruz :) Enerjilerine yetişmek mümkün değil.. Allah güç ve sabır versin.

larcencielblog dedi ki...

Semih'in Annesi,

Amin, hepimizin çocuklarını!

Evet, enerjilerine yetişmek mümkün değil, ama anlamaya çalışmak mümkünmüş. Onu da dün öğrendim.

Neyse, ortalama 70-75 yıllık bir ömür içinde 22 ay çok uzun zaman değil, çok geç kalmış sayılmam :)

Sevgiler!

Serpil dedi ki...

Çok sabırlı davranmışsın Başakcım. Sonrasında da oturup guzelce keyif yapmıssındır umarım:)

Adsız dedi ki...

Takim olmussunuz bile :)) Harikasin Basak! Yazis sekline de bayildim, cok guzel!

Yalniz baslik olmamis, "Korkunc anne" yerine "Koc Anne" ya da "Anne Koc" olabilir :) Iyi idare etmissin tek basina, bravo valla!

Opuyorum sizi kocaman :)

larcencielblog dedi ki...

Serpil,

Yaptım evet :) Ama bence hep böyle davransam iyi olabilir. Yani, çok bir şey istemiyor çocuk aslında...

Evren,

Öyle mi diyorsun? Evet, "takım" olmak çok da zor değilmiş :)

Valla dün de aynı şeyi yapmaya çalıştım, bundan sonra böyle :)

Yok yok, başlık oldu, haftasonu içinde bulunduğum "anne modu"nu hiç unutmamak ve hiç tekrarlamamak için koydum o başlığı :) ben de seni öpüyorum!!!

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

başak bu iş zincirleme trafik kazası gibi. ilk kazayı yapmazsan sonra da şeridinde sakin sakin gidiyor insan. kreşten alırken höykürünce o da başka şey için arıza çıkarıyor. o arızaya kızarken başkası başkası derken kaosa sürükleniyor insan. verdiğimiz her tepkiye dikkat etmek gerekiyor
süper kotarmışsın günü. her gününüz böyle olsun

larcencielblog dedi ki...

Hülya,

Teşekkürler, ben de öyle olsun diliyorum ama dilemekle olmuyor tabii!

Çok haklısın! Zincirleme kaza bir başladı mı, arkası geliyor. Sakin bile başlasak bir noktada arıza çıkıyordu, o gün hiç arıza çıkarmadığımız ilk gündü! Bu hafta böyle gidiyor bakalım, çok azimliyim... :)

Adsız dedi ki...

Başak'çım, ne güzel yazmışsın, eline sağlık. Neticede küçücük birer çocuklar ve istekleri bizler tarafından o kadar çok kısıtlanıyor ki. Rahat bırakmayı, istediklerini istedikleri zaman yapma özgürlüğü vermeyi çok görüyoruz. Belki biraz annelerimizden öyle gördüğümüzdendir. Halbuki bırakalım kirlensinler, suyla oynasınlar, ortalığa yemek döksünler,böyle böyle öğrenecekler hayattan zevk almayı. Biz de bunu kesinlikle unutmamalıyız diye düşünüyorum. Sevgiler, Evrim'in Ayça'sı

larcencielblog dedi ki...

Ayça'cım,

Teşekkürler! Evet ya, özgürlük tanıyoruz güy bu cücelere ama "bizim istediğimiz şeyleri yapma özgürlüğü" oluyor bu genelde (Banushka'dan duymuştum ilk, haklı). Halbuki, biraz daha fazla saygıyı hak ediyorlar :)

Sevgiler :)