11 Kasım 2010 Perşembe

Dersi Derste Dinliyormuş...

Yuvamızı çok sevdiğimi daha önce söylemiştim, değil mi?

Çınar'a iyi geliyor, orası zaten kesin! Ve zaten bu yüzden seviyorum... ama bana da iyi geliyor! Hem de çok; o yüzden, daha da çok seviyorum yuvamızı, öğretmenlerimizi, Selin Hanım'ı, Hilal Hanım'ı...

Bugün veli toplantısı vardı. Ama geçen seferki gibi toplu değil, çok şükür ki ritim çalışıp rezil de olmadık! Bire bir veli görüşmesiydi. Ve ben, son zamanlarda yine kimselerin (bu kimseler tamamen okul dışından) dilinden düşüremediği "çook hareketli, dediğim dedik, tutturdu mu vaz geçirmek imkansız" etiketlerinden dolayı epey gergindim. Ve hatta "gerçekten zapt edemiyorum; acaba sınır koyma konusunda başarısız mıyız? özgür bırakalım derken çok mu fazla başına buyruk davranmasına neden oluyorz? acaba okulda kurallara uyma konusunda sıkıntı yaşıyor mu? ya da bu yaşta kurallara uymalı mı?" düşünceleri yine beni esir almıştı! (NOT: Ben buyum arkadaşlar, her ne kadar Çınar'ın yuvaya gitmesiyle birlikte bir nebze olsun kendimi törpüleyebilsem de, birden vazgeçemiyor insan huylarından... yavaş yavaş olacak ama, inanıyorum...)

Uzatmadan devam edeyim, Hilal Hanım, Selin Hanım ve Çınar'ın öğretmeni Alev Hanım'la endişelerimi(zi -her ne kadar babasının olmasa da) paylaştık. Ve onlardan harika geri bildirimler aldık. İşin uzmanlarından duyduklarımızdan sonra, artık önüne gelen Çınar için istediği etiketi kullanabilir; ama kimse kusura bakmasın, bir kulağımdan girecek, öbüründen çıkacak (söz):

1- "Herkes çok hareketli diyor" dediğimde, hepsi birden "ne güzel!" dediler. Sonuçta evet, yapı olarak hareketli, ama bunun yanında coşkulu, neşeli, merakı ve oyuncu olduğunu da söylediler. Bahçedeki hayvanları merakla inceleyen, çocuk parkındaki tüm fiziksel aletleri deneyen, kendi sınırlarını keşfetmekten korkmayan bir çocuk(muş) Çınar. Hareketli olmasının yanında, ilgisini uzun süre bir noktada toplayabildiğinden, toddler sınıfındaki materyallere artık amaçlarını anlamak için yaklaştığından ve hatta ne işe yaradıklarını öğrenmeyi talep ettiğinden, toplu sohbet zamanlarına, ritim dersine -henüz uzaktan da olsa- katıldığından ve ona bir şey anlatıldığında gözlerini koca koca açarak ilgiyle dinlediğinden de bahsettiler. Ve hatta, sınıfa fırtına gibi daldığında, onu nasıl yerine oturtabileceklerini de bulmuşlar: "Çınaar, gel kitap okuyalım" diyerek! Hatta, Çınar'ın bu kitap sevgisi, "kankası" Aiace'ye de örnek olmuş. Aiace daha önceleri kitapla pek ilgilenmezken, şimdi ikisi birden öğretmenlerinin kucağına oturup öykü dinliyorlarmış.

Hpesinin birden "zaten 'oku' Çınar'ın kelimesi, bu ara herkese herşeyi okutmakla meşgul" dediği noktada gözlerim biraz yaşardı, evet...

2- Tüm bunların yanında Hilal Hanım, her çocuğun yaş döneminin getirdiği gereklilikleri doyasıya yaşaması gerektiğini de söyledi. Yani hareketliyse, bu dönemde atlayıp zıplamak, kudurmak onu mutlu ediyorsa, ihtiyacı budur; ve bunun engellenmesi, ileride çok daha fazla sıkıntıya yol açar, dedi. Yani atlasın, zıplasın, içinden geldiği gibi davransın/oynasın. Tatmin olsun ve bir sonraki aşamaya geçsin -artık o her ne ise...

Ve "nasıl yerinde uslu uslu oturan çocuğa 'hadi kalk sen de az azıcık' demeniz saçmaysa, hareketli çocuklara da 'azıcık otur yerine' demeniz de aynı şekilde saçma" diye de bağladı.

3- Bu hareket konusuyla bağlantılı olarak, 2-2,5 yaş toddler grubunun oyun alanını bayramdan sonra yeniden düzenleyeceklerini ve daha çok fiziksel harekete imkan tanıyacak atlama, zıplama, tırmanma oyuncakları koyacaklarını söyledi. Çünkü, bu yaşta bedenlerini ve yapabileceklerini keşfetmekten büyük haz alıyorlarmış. Ve benim çok hoşuma giden bir şey söyledi:
"Önce kendilerini keşfedecekler ki, sonradan kontrol edebilsinler!"
Kesinlikle! Bir şeyin mekanizmasını öğrenmeden onu kullanmamız mümkün değil, değil mi? Yeteneklerimizi bilmeden bir işe girişemeyiz. Aslında bebekliğimizi, çocukluğumuzu hatırlayabilsek, ne güzel olurdu. Herşeyi nasıl da adım adım yapmışız. Fırsat verildiği ölçüde tabii... Şimdi bizim Çınar'a, kendi bedenini tanıma fırsatı vermemiz lazım ki, sonraki aşamalar gelsin (yani, durulacak yerde durmayı, kural denen şeylere uymayı vs öğrensin).

 4- Kurallar, disiplin, sınırlar konusundaki endişemizi de giderdiler sağolsunlar. Daha çok küçük olduğunu, şu an içinden geldiği gibi yaşamasının, kendisine ve etrafına zarar vermediği sürece yapabileceği şeyleri yapmasının öneminden, gerekliliğinden bahsettiler. Biz de anne-baba olarak bu mantıktayız. Kendisine ve çevresine zararı yoksa, istediği şeyi yapmasına izin veriyoruz. "Fazla mı izin veriyoruz?" diye düşünüyorduk, fazla değilmiş. Özgüveni açısından bu, en iyisiymiş.

5- Evdeki cam sehpayı takıntı haline getirdiğini, cam kırılıp ona bir zarar verecek diye korktuğumuzdan sürekli uyardığımızı ve en sonunda sehpayı kaldırdığımızı söylediğimizde de, Hilal Hanım kararımızı doğru buldu. Halbuki ben "tüm hayatınızı ona göre düzenlemeyin" gibi bir yanıt bekliyordum. "Saplantı haline getirmişse ve ona zarar verecekse, zarar verecek şeyi ortadan kaldırmak en doğrusudur." dedi. 

6- Aslında doğduğundan beri yaşamımızı Çınar'a göre düzenliyoruz. Bundan da gocunmuyoruz. Çünkü daha çok küçük ve onun yaşamını bir düzene sokmak adına yapıyoruz bunları. Örneğin, onun uyku saatinde dışarıda bir yerlerde olmuyoruz, yemek saatlerine özen gösteriyoruz, vs vs... Ve tabii, çocuğu mutsuz etmek için doğurmadık, onun hoşlanmayacağı ortamlarda bulunmaktan kaçınıyoruz. Çünkü, onun hoşlanmadığı bir ortamdan, anne-baba olarak (çıkaracağı arızalardan dolayı) keyif almamız zaten mümkün olmuyor!

Ki Hilal Hanım ve Selin Hanım da bunun böyle olması gerektiğinden, çocuğu mutlu edecek, enerjisini atacağı, keyif alacağı ortamlarda bulunmasının hem kendisi hem de tüm ev halkı için çok daha yararlı olduğundan, bu yaşlarda düzenini korumanın ilerideki yaşamının da daha düzenli ve huzurlu olması için ilk adım olduğundan bahsettiler.

7- Ve kurallar konusunda, hepsi henüz erken olduğunu söylediler. Şimdi "seçim" aşamasında Çınar. Yani, ipler onun elinde. Ama seçenekler sunuluyor. Aslında, "bizim belirlediğimiz sınırlar içinde kendi kararlarını veriyor". Yani "okunan kitabı mı dinlemek istersin, oyuncakla oynamak mı?", "bu aktiviteyi mi yapmak istersin, dışarıda dolaşmak mı?" gibi. Böyle böyle sanırım işleyişi kavrayacak, düzeni öğrenecek, kendi tercihlerinin farkında olacak ve sonunda da belirlediği tercihin gerektirdiği "kuralara" uyacak. Ama bunun için daha zamanı var...

8- Tuvaletle ilgili ne düşünüyorsunuz, diye sordu Hilal Hanım bana. Ben de henüz Çınar'dan sinyal göremediğimi, bahara kadar bekleyebileceğimi, ama sinyal alırsam da başlayabileceğimi, söyledim. Doğru tahlil etmişim "gerçekten beziyle mutlu" dedi. O zaman, zorlamanın anlamı olmadığına karar verdik hepimiz. Gerçekten de, ne zaman Çınar'dan ilk adımı beklesem ve ondan sonra harekete geçsem, hep güzel sonuç alıyorum. Bu konuda da hislerime güvenmeye devam edeceğim...

Kısacası, "Çınar çok normal, fiziksel gelişimi gayet güzel giden, coşkulu, hareketli, yaşını geldiği gibi, olması gerektiği gibi yaşayan bir 2 yaş çocuğu" imiş. Bu yaş grubu için sanırım bu "dersi derste dinliyor" demek :)

Yine beni mutlu eden, rahatlatan, endişelerimi gideren ve yeni şeyler öğrenmemi sağlayan bir görüşmeydi özetle...

Ve yine, oğlum iyi ki böyle profesyonellere emanet, dedim!

15 yorum:

eylemyiğit dedi ki...

Başakçığım,çok sevindim.İçinizin rahatlaması ne güzel olmuş.

Adsız dedi ki...

masallah Çınçın'a kocamanindan :)

abi nedir bu babalarin rahatligi yaa?

Güneş Akay dedi ki...

Başakcım, çok güzel bir paylaşım olmuş, teşekkür ediyorum.
6. maddeydi sanırım sehpayı ortadan kaldırmak, begüm sürekli tv ye vurduğu dönem çok zorlamıştı bizi ama çok şükür geçti. bencede kesinlikle kendisine ve cevresine zarar vermediği sürece herşey serbest olmalı..
Sevgiler.

yeliz dedi ki...

başakçım harika haberler... ne mutlu çınara mutlu olduğu bir yerde.
sevgiler

Unknown dedi ki...

Ben de bizimkini bekliyorum dört gözle, seninkileri paylaşman da çok iyi oldu, sağol canım.

larcencielblog dedi ki...

Sağolun arkadaşlar.

Doğrusu, biraz da, benim gibi "herkesten" "ay ne hareketli çocuuk" cümlesini duyan ve endişelenen ana-babalar için yazdım :)

İlkay'cım ya, valla bilmiyorum niye babalar daha rahattır, neden anneler hep bir şeylere kafların takmak zorundadır (tamam, hepsi değil, bir kısmı)... ama gerçekten Çınar'ı büyütürken "erkek" olabilmeyi çok arzuluyorum :)

N.T dedi ki...

Sadece bu yuva konusu yüzünden Ankara'ya taşınacağım sonunda o olacak...

Bravo Çınar'a da... Aggın ödetim benim :))

Seda dedi ki...

Cok guzel haberler Basakcim, rahatladiginiza sevindim. Hareketli cocuk neden zor/kotu cocuk olur hic anlamam.Bence az hareketli cocuk daha kaygi verici. O kimseler beni gorseler heralde deli derler. Orada burada, Sila gel atlayalim, ziplayalim, tirmanalim, bu oyuncak supermis diye parkta vs. cocuklardan cok kosturdugum oluyor.

Benim asil soyleyecegim farkli birsey aslinda: Reader'da yeni yazi oldugunu gordum okumaya basladim. Ne bir resim ne de baska birsey var bunun Cinar'la ilgili oldugunu gosterecek. Sila yanima gelip "anne, Cinar istiyom" dedi. Tuylerim diken diken oldu.... :)

kuzunun annesi dedi ki...

yeayyyy

K.T dedi ki...

Çınara PEKİYİ
annesine Yıldızlı PEKİYİ

füsfüs dedi ki...

başakcım çınarı tanıman ama daha da önemlisi kendini de tanıman ne güzel. bazı konuları taktığının da farkındasın, rahat görünmek adına amaaan hiç de umrumda değil abi numarası yapmıyorsun. bu çok hoşuma gidiyor. ve yazı da çok bilgilendirici olmuş, çok teşekkürler ve çok şanslısınız yuva anlamında, inşallah hep böyle devam eder.

larcencielblog dedi ki...

Nehir, gelin valla! Başka yerde yok :))

Seda, senin o halini gözümde canlandırdım da çok güldüm :)) Bu arada, yerim ben o Sıla'yı, nasıl anlamış ya, inanılmaz!!! Aynen ben de irkildim valla... Kuzum benim! Onları ayrı düşüren kader utansın!

Hayat ve Fatma, mersi efendim :)

Füs, di mi ya, takıntılı olmak iyi değil ama en azından, neysem oyum :) Güzel sözler için de teşekkürler! Amin!

Sen Gelince dedi ki...

Çocuğunu bu kadar sevdiğin ve takdir ettiğin bir yere, insanlara bırakmak ne güzel diye düşündüm okurken... Darısı başıma ve aferin Çınar'a:)

Gamze dedi ki...

Postta bahsi geçen herkese yıldızlı 5:) Gerçekten Çınar'ın okula adaptasyon sürecine ve anne olarak senin rahatlamana bakıldığında da işlerini ne kadar özenle yaptıkları buradan bile hissediliyor.
Başak sen hassas ve çok tatlı bir annesin, Çınar da 10 numara bir çocuk e daha ne olsun:))

larcencielblog dedi ki...

Özlem evet, içim o kadar rahat ki... Darısı başına! N'oldu, Rota'ya gitmiyor muydu Nilsu? Başlamadı mı daha?

Gamze, evet, çocuklarla birlikte tüm okkul "yildızlı 5 pekiyi"yi hak ediyorlar :)) Güzel sözlerin için de çok teşekkürler... içim bir hoş oluyor böyle sözler okudukça :)