Çocukların değişikliklere alışma süresi yetişkinlere göre daha uzundur, hatırlatmasını kendime yaparak ve derin bir nefes alarak başlıyorum yazmaya.
Böyle dramatik başlamamın nedeni, bu aralar -çok şükür- başka derdimin olmamasıdır. İnsanoğlu ilginç gerçekten, "rahatım bu ara gerçekten ya, oh be!" diyeceğine, en yakın olumsuzluğu aklına getirip huzursuzlanabiliyor. Belki bazı insaoğulları böyle değildir; ama, ben galiba böyleyim.
Çınar'ın sevgili Ms. Aaalem'i Mayıs sonundan sonra doğum iznine ayrılıyor. Minik bir bebeğimiz olacak, ben şahsen çok heyecanlıyım. Ama, bu güzel minnak bebeğin gelişi, benim az daha büyük minnak yavrumun yeni bir öğretmene alışmak zorunda kalacağı anlamına da geliyor. Alıştırma turları bu hafta başında başladı. İlk gün yalnızca "circle time" yapmışlar. İkinci gün, yani dün, yemeğini de Susan yedirmeye çalışmış. Çalışmış, diyorum çünkü Çınar sürekli "Mis Alem delsiiiiiinnnn" diye bağırmış kadıncağıza. Yalnızca 2 gündür Susan'la birlikte olduğu düşünülürse, normal tepki!
Sonra dün, Alev Hanım Çınar'a "artık ayakta sallanarak uyumayalım, birlikte yatıp uyuyalım" demiş. Öyle de yapmışlar; ama Çınar kendi kendine kafasını sallayarak uyumuş. E tabii, elin ecnebisi ne bilsin ayakta sallamayı, kadıncağız bu konsepte muhtemelen "tümüyle" yabancıdır :) Bir de tabii, Türk usulü "aaa, uçak geliyor; dur Calliou açalım; hadi videolarını izleyelim" beslenme tarzını da onaylıyor mudur, emin değilim... göreceğiz :) 3 yaşına kadar onaylasın bari, sonrasına karışmayacağım, söz!
Dün konuşurken annem"Türkçe biliyor mu acaba, hep İngilizce mi konuşacak ki?" diye sordu. İkimiz de endişeliyiz sanırım bu "yeni yabancı öğretmen" konusunda. "Hani bari Türk olaydı, yavrumuzu 'yavrıııııım' diye bağrına basaydı -ya da basma ihtimali olaydı" diye geçirdik sanırım ikimiz de içimizden, ama birbirimizi tedirgin etmemek için söyleyemedik.
Dün bunlar olmuşken, bu sabah Ms. Susan ile karşılaştım okulda. Çınar onu görünce bana döndü ve gülerek "Mis Tuuuzın" dedi! (İç ses: güldü, güzeeeeel, sevmiş...) Sonra aralarında şu diyalog geçti:
Susan: Good morning Çınar!
Çınar: (gülerek el sallar)
Susan: Your friends are having breakfast! Are you coming in?
Çınar: Ayıııl!!! (meali: Hayır!)
Önce Susan da ben de güldük; bana sonra dank etti: Bu çocuk İngilizce anlıyor! Ana! Tamam, konuşmayı tercih etmiyor olabilir, ama demek ki, öğretmeninin İngiliz olması, onunla İngilizce konuşması pek de bir sorun yaratmayacak (şu durumda, hırslı anne tarafım da diyor ki, daha bile iyi olur, ne güzel İngiliz aksanıyla İngilizce öğrenir, nihoha!).
Velhasıl, yeni öğretmene, yeni düzene alışma süreci nasıl olacak, yemek ve uyku konusunda neler yaşayacağız bilemiyorum; ama, yine bu süreci yaşarken çok şaşıracağımı hissediyorum... iyi anlamda. Allah kötüsünden korusun!
Bu arada, bu tamamen iç dökme yazısı oldu. Ara sıra böyle de yazmam gerektiğini hissettim. Kafamdan geçen tüm saçmalıkları, başka biri okuyunca "ee, yani?" diyeceği şeyleri de yazmam gerekli ki, okudukça "hakikaten yalnız, bu muymuş endişelendiğim şey?" diyebileyim. Kafamda büyüyeceğine, yazıda büyüsün. Olan da okuyana olsun :)