23 Haziran 2011 Perşembe

Binbir Çiçek Kürek Çek!

Aksiyon her eve ve her kuruma lazım!

Bizim yuvaya, haftanın 5 (yerine göre 6) günü 0-6 yaş arası bebelerle uğraşmak aksiyon anlamında yetmemiş olacak ki, Dragon Bot Festivali'nin Ankara ayağında kürek takımı oluşturmaya karar verdiler :) Geçen sene, yalnızca yuva personeli ve eşlerinden oluşan kadroyu genişletip bu sene velileri de eklediler takıma!


Hiçbir aktiviteden geri kalmayan Çelik ailesi olarak pek tabii ki biz de takımda yerimizi aldık! Önce kocam girdi takıma; sonradan kendisine verdiği paye ile, Kaptan Yardımcısı olarak! Bir hafta önce, Mogan Gölü'nde antrenman yaptılar, biz Çın-anne-anane-dede kadrosu olarak izledik, eğlendik, çimenlerde koşturduk.

Geçen haftasonu da, soluğu yine Mogan'da aldık. Deniz fenerinin olduğu kısımda. İlk gün, Ahmet'i önden gönderdik. Çınar'a yemeğini yedirir yedirmez attım arabaya; anneanneyi de aldık, düştük yola. Arkadaş, beklendiği üzere, arabada sızdı. Pusetine koyarken bile uyanmadı; ama, festival alanından gelen ıp-dıs ıp-dıs müzik sesine daha fazla karşı koyamayarak, uyuduğunun 30. dakikasında zıpkın gibi dikildi ayağa :) Şarj olması için yeterli süreymiş bu arada... Ne şanslıydık ki, takımımızın ilk yarışına yetiştik, tezahürat yaptık! O gün, ben ve anneanne Çınar'ın peşinden koştururken, Ahmet de ekibimizle birlikte yarıştı. İlk günkü yarışlar, dereceye göre sıralama yarışlarıydı. Havelsan takımı  toplamda 2:09'luk derecesiyle birinci olurken, Binbir Çiçek takımımız 2:39'luk derecesiyle 15. sırada yer aldı (21 takım, olsun, çok eğlendik!).

Hatta o kadar eğlendik ki, bir ara, Çınar kucağımda deli gibi dans edip gülerken burnumuzun dibinde bir Eurosport kamerası fark ettik! Meğer 5 dakikaya yakındır bizi çekiyorlarmış :) Çınar o kadar güzel gülüyordu ki, ona bakmaktan hiç görmemişim! Tabii, bu çılgın günün sonunda, ÇınÇın 20:30 itibariyle sızmıştı; ertesi gün de 8'de uyandı. Açık havayı seviyoruz ailecek...

İlk günün sonunda, takım davulcumuzun ertesi gün gelemeyeceği anlaşılınca takım kaptanımız, sevgili Mrs. Hilal'in eşi Hakan Bey bu mühim görevi bana teklif etti. Açıkçası, başta hafiften korktum, ya takımı batırırsam, diye; ama, sonradan epey havaya girdim :) Ve ikinci gün, takım tshirtüm üzerimde, sabahtan vardık festival alanına! (NOT: Sevgili Kaptanımız Hakan Bey, gerçekten çok teşekkürler! Hiç bu kadar eğleneceğimi, keyif alacağımı tahmin etmemiştim! Seneye kimseye kaptırmam davulculuğu, bilginize...)

1 No'lu bot bizimki...

Ahmet, bir önceki geceden beni nasıl tempo vermem gerektiği konusunda çalıştırdı (çeeek, çeek, çeek, çeeek...). Davulculuk kolay iş değil; çok hızlı tempo verirsen takım yetişemeyebilir. Çok yavaş verirsen, yarışı kaybedebilirsiniz (haha, neredeyse kürek çekenlerden daha önemli yaptığım şey diyeceğim :P). Neyse, festival alanında da, kaptan çalıştırdı biraz. Önce, davulcu olmanın en önemli kuralıyla başladı: suya düşmeyeceksin! Evet, botun en ucunda, dandik bir taburemsi sandalyede oturup, bir elinle de davul çalmaya çalışırken hatırlanması gereken en önemli şey bu :)) Neyse, o kısmı başarıyla ifşa ettim. Yarış da çok heyecanlı ve eğlenceliydi. Dediklerine göre, gayet de güzel tempo vermişim. Amma velakin, eleme usulü yapılan ikinci gün yarışlarında, 5 salise ile Bilkent Holding'e geçildik (1:20,6'ya 1:20,1) ve elendik :( Ama gerçekten, gerçekten inanılmaz keyifli bir iş! Zaten kaptana da, "kaptanın hanımı"na da, "kaptan yardımcısı"na da söyledim: Gelecek sene davulcu benim, kimseye kaptırmam, çok pis olay çıkarırım! Ayrıca da, takım olarak feci gaza geldik, Eylül'de antrenmanlara başlıyoruz!

Evet, tabii ki, ikinci günün birincisi de Havelsan idi (1:02,8 ile). Bir sonraki sene yarışmaya sokulmamalarını talep ediyorum, kendi botları var bir kere, uçuyor adamlar :)

İkinci gün ilk yarışta elenince, Çınar'a ayıracak daha çok vaktimiz oldu! Anane&Babane&Dedeler de babalar günü dolayısıyla bizimleydiler. Hep birlikte harika bir gün geçirdik. Çınar çimene, doğaya, koşmaya, dans etmeye doydu! Tabii ki bota da bindi, kürek çekti! Biz yarışırken "Binbii Çiçeet türet çeeet" diye tezahürat da yapmış. Hatta hızını alamamış, ertesi gün okulda daire şekline getirdiği minderlerin ortasında oturup "çeeet, çeeet, çeeet" diyerek kürek çekmiş.

Herşey bir yana, böyle yarışmalara katılmak, kurum kimliğini genişletip aile olabilmek için çok iyi bir fırsatmış, onu anladım. Biz zaten yuvamızı, öğretmenlerimizi, Çınar'ın arkadaşlarını ve ailelerini, "kaptanımızı" ve "kaptanımızın hanımını" çok seviyorduk; ama, "birlikte" bir şeyler yapmak, başarmak, başarmaya çalışmak gerçekten çok daha keyifliymiş!

Geleck seneyi ailecek (Kaptan Yardımcısı, Davulcu ve Kaptan Yardımcısının Hanımı, ve Minik Amigo olarak) iple çekiyoruz!

5 yorum:

Itır dedi ki...

ya biz gelemedik, ctesi aylin hanim 11 gibi bir uykuya yatti 2 de uyandi! pazar da arda nin dogum gunu senlikleri vardi..

ben ekim ayinda aylin daha 2 aylik karnimdayken yapmistim bu dragon bot isini..universiteler arasinda..harika bir olay.seneye bende varım!!! :)

Benden Bizden dedi ki...

harika bir deneyim olmus, seneye kursude gorelim sizi insallah :)

Unknown dedi ki...

Hayallerimin okulu Binbir Çiçek, örnek olsun tüm yuvalara :))

hypo dedi ki...

eşiniz savaş boyalarını da sürmüş:)
çok güzel çıkmışsınız üçünüz:)

larcencielblog dedi ki...

Teşekkürler, darısı başınıza :)