Bir pazar günü... geçtiğimiz pazar günü.
Kocam meşhur koltuğunda gazetesini okuyor. Balkonumuzun kapısı açık, öğleden öncenin esintisi perdeleri havalandırıyor yavaş yavaş, gelip bize bir selam verip içeri giriyor. Sardunyalarımın kokusunu getiriyor belli belirsiz. Ben, kanepeye uzanmış, kitabımı okuyorum: Amin Malouf, Yüzüncü Ad. Bu adamı çok sevdiğimi düşünüyorum, okumak keyif veriyor.
Çınar uyuyor diye düşünebilirsiniz... hayır, uyumuyor. Odasında, oyuncaklarıyla oynuyor. Bir yandan da bıdır bıdır konuşuyor. Kurduğu cümleler havada uçup kitabın kelimelerinin arasına giriyor. Gülümsüyorum... Ne zaman böyle susmaksızın konuşmaya başladı bu minik adam? Ne zaman anlamlanmaya başladı kurduğu cümleler? Sonra Ahmet de fark ediyor salona dolan kelimeleri, bakışıp kıkırdıyoruz. Çok ses çıkarmamaya çalışıyoruz; çünkü büyü bozulabilir.
O pazar günü, herkes kendi dünyasında, ama dünyaları da iç içe, huzur içinde vakit geçiriyor evimizde. Hem de uzunca bir süre...
6 yorum:
hep mutlu sağlıklı günleriniz olsun.
sevgiler
gorki
darısı basımıza insallah :) Biz hala karnaval havasındayız:)
öyle iyi geldi ki bu yazı sahide de huzur verdi..
Bize de bize de bizee deeee! Karnaval bizim oraları bir terk eylese artıkın:)
Yazını okurken içime huzur doldu:)
Gerçekten huzur:)))
biz de bu huzuru 3 yaşını doldurduğu bu günlerde yaşamaya başladık çok şükür de şu kendi kendine oynama alışkanlığını edinse çok daha rahat edeceğiz..
Yorum Gönder