19 Şubat 2010 Cuma

Gel Vatandaş, Bizim Çöplüğün Domatesleri Bunlar!

Hayır, yanlış blogda değilsiniz, yanlış da okumadınız...

Tamam, bilmeyenler için, baştan anlatıyorum:

Minik adamın annesi, ben, Ocak başından beri ITC'de çalışıyorum. Ankara'nın çöpünün 4'te 3'ünün geldiği Mamak Çöplüğü'nde yerimiz. Mamak Çöplüğü'nü biz işletiyoruz. Tesisimize gelen karışık evsel atıkları organikler ve geri dönüştürülebilenler olarak ayırıyoruz. Geri dönüşümlü atıkları da türlerine göre ayırıp, presleyip, balyalayıp geri dönüşüm tesislerine satıyoruz. Plastikleri de yine burada, kendi tesisimizde plastik hammadesine çeviriyoruz. Organik atıkları ise havasız çürütme tanklarında çürütüp biyogaz ve kompost (yani gübre) elde ediyoruz. Biyogazı elektrik motorlarında yakarak hem elektrik enerjisi üretiyoruz, hem de küresel ısınmaya etkisi karbondioksitten 21 kat daha fazla olan metan gazını yararlı bir iş için kullanmış oluyoruz. Şu an ürettiğimiz enerji, 100000 evin ihtiyacını karşılayacak kadar; yani Mamak ilçesinin elektrik enerjisi ihtiyacı bizim tesisten karşılanıyor!

Hala "domatesle ne ilgisi var bütün bunların?" diyorsunuz, değil mi? Şöyle efendim: Elektrik enerjisi üretirken, gazı yaktığımız için, ortama atık ısı çıkıyor. Biz bunu havaya vermektense, tesisimizin içinde kurduğumuz seraları ısıtmada kullanıyoruz. Böylece:
  • Ankara gibi kışları çok soğuk geçen bir şehirde çok düşük maliyetle sera işletmiş oluyoruz,
  • Atık ısıyı değerlendiriyoruz,
  • Yakma sırasında havaya salınan karbondioksiti fotosentez sayesinde tüketiyoruz (ve oksijen sağlıyoruz),
  • İklim değişikliğine neden olan sera gazlarının salınımını azaltıyoruz,
  • Hem de süper lezzetli, sağlıklı domatesler yetiştiriyoruz!


Ve bizim minik adam domatese, özellikle de buradan yediklerine BAYILIYOR! Kahvaltısında mutlaka domates de olacak, yoksa yumurtasını yediremiyoruz -bir kaşık domates mammaaaaam, bir kaşık yumurta mammam! Ama domatesin içinde az zeytinyağı ve kuru reyhan/kekik/naneden biri de olmalı mutlaka -öyle de gurmeyiz! Ben de, kış mevsiminde de olsa oğluma gönül rahatlığıyla lezzetli ve sağlıklı domatesler yedirmiş olmanın keyfini çıkarıyorum! Tabii ailecek nasipleniyoruz bu lezzetli, mis kokulu domateslerden...

Peki, kış domatesi olduğu halde neden mi sağlıklı? Çünkü:

Topraksız, kontrollü tarım: Seranın bulunduğu yerin altı, üzeri kontrollü olarak kapatılmış çöp. Dolayısıyla köklerin toprağa uzanmasını engellemek gerek. Resimdeki beyaz poşetlerin içinde kokopit var -hindistan cevizinin dış samanı, kök tutma ortamı olarak kullanılıyor. Domatesler siyah minik borulardan verilen suyun içindeki besinlerle besleniyor.

Hormonsuz: Tozlaşma arılarla sağlanıyor -bkz. yukarıdaki resimde, resmin sonundaki arı kovanlarımız. Dolayısıyla hormona gerek kalmıyor :)

İlaç kalıntısı yok: Zararlılarla mücadele için ilaç şart! Ama ilaçlamadan sonra gerektiği kadar beklendiği ve o sırada hasat yapılmadığı için domatesin kabuğunda kimyasal madde kalmamış oluyor.

Hmm, biraz bizim şirketin reklamı gibi oldu, ama ben burada yaptığımız her işi çok seviyorum! Hem oğluma temiz bir gelecek bırakmak için çalışıyorum, hem de eve lezzetli domatesler götürüyorum, daha ne olsun! (Ne kadar da naifmişim...)


Sevgiler!

NOT: Ankara'da olanlar için, belli zamanlarda domateslerin satışı da yapılıyor, almak isteyenleri çöplüğümüze bekleriz :)

10 yorum:

larcencielblog dedi ki...

Fotoğraflar bana aittir, her hakkı saklıdır, vs vs :))

Göçebe dedi ki...

Başak Hanım,
Bilmediğim bir sürü şey öğrendim, teşekkürler.
Domatesler süper gözüküyorlar.

Dalgic dedi ki...

Basak Hanim, afedersiniz ama soylemesi ayip kotu kokmuyor mu domatesler? Kekigi, rehani, kokuyu saklamak icin kullaniyor olmayasiniz?
Metan falan demissiniz, grizu gibi patlamiyor mu? Yani isiniz bu denli tehlikeliyken nasil oluyor da gonul rahatligiyla calisabiliyorsunuz? O minik yavruya yazik degil mi?
Bir de biz o copleri siz uzerinden para yapasiniz diye atmiyoruz herhalde. Madem bu isten para yapiyorsunuz, bunda Ankara halkinin hic mi hakki yok? Ustelik urettiginiz elektrigi bir de geri satiyorsunuz. Bence hic hos bir sey degil bu.

larcencielblog dedi ki...

Mehtap,
Teşekkürler, bir gün tadına da bakabilirsin umarım :)

Dalgıç,
Aslında sorular için teşekkürler, pek çok insanın aklına gelebilecekleri sormuşsun. Hemen yanıtlayayım:

1- Domatesler kötü kokmuyor mu? Eğer yazıyı dikkatli okursan, domateslerin yaptığımız faaliyetle tek ilişkisinin ısıyı kullanmak olduğunu anlarsın sanırım. Çöple ilgisi kalmasın diye mevcut toprağı bile kullanmıyoruz. Topraksız, hormonsuz tarım yapılıyor. "Atık ısı" tanımlaması aklını karıştırmış olabilir. "Atık" sıfatı burada "normalde kullanılmayan" anlamında, "zararlı, çöple ilgisi olan" anlamında değil. Çünkü ısı için kullanılan, tamamen bakteriler tarafından çürütülen ve tehlikesiz hale getirilen çöplerden üretilen biyogaz. DAha fazla ayrıntı versem de çok anlamlı olmayabilir, mühendislik okumak lazım. Ama çevre mühendisliği tahsil etmiş, ve bu konuda doktora ünvanını almış birine güvenebilirsiniz :) İsterseniz tabii...
Ve domatesler mis gibi kokuyor! Reyhan, kekik, nane tamamen oğlumun (ve anneannesinin) kişisel tercihi :) Tavsiye ederim, en organik bahçe domatesinde bile güzel olur :)

2- Patlama olmuyor mu? Kontrollü çöp depolama sahalarında metan gazı toprağın altına döşenen borularla toplanıyor. Dolayısıyla, patlamaya neden olacak gaz toplandığı için, Ümraniye'de yaşanana benzer "çöp patlamaları" önlenmiş oluyor. İşin mühendislik yönlerinden biri bu. Hiçbir riski yok yani.

3- Ankara halkının bunda hiç mi hakkı yok? Çöpleri bertaraf etmek Belediyeler'in yükümlülüğü, ve hangi şirketle nasıl anlaşacakları onlara kalmış bir şey. Biz de özel bir şirketiz ve ticari bir kuruluş gibi düşünümek zorundayız. Kendiniz bertaraf edebiliyorsanız çöpünüzü evinizde, çiftliğinizde, sitenizde vs, ya da geri dönüştürebiliyorsanız, buyrun, bizim için bir sakıncası yok. Hatta harika olur! Enerji satışı içinse, EPDK (Enerji Piyasasını Düzenleme Kurulu) herhangi bir tesiste üretilen elektrik enerjisinin merkezi sisteme satılmasını şart koşuyor. İstesek de Ankara halkına bedava vermemiz mümkün değil, yapacak bir şey yok. Bir de, yine tekrar ediyorum, biz ticari bir kuruluşuz ve Belediye ile anlaşmamız böyle.

Sonuç olarak, Dünya Bankası tarafından örnek gösterilen, yapılan iyi ve gerçekten dünyaya yararlı şeyleri, tam bir atık geri dönüşümünü göz ardı edip bu noktaları görmek isterseniz, tabii, bu yönden de bakabilirsiniz. Ama biraz da işin insanlığa yararlı tarafından bakmanızı tavsiye ederim.

İyi günler...

Dalgic dedi ki...

Basak Hanim, sabirla butun salak sorularima yanit vermissiniz. ;) Biri bana boyle abuk seyler soracak olsa saniyesinde paralardim. Sizdeki sabir ve nezakete hayran kalmamak elde degil.
Kolay gelsin.

larcencielblog dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
larcencielblog dedi ki...

Estağfurullah, size de kolay gelsin.

Adsız dedi ki...

Başak süper şeyler yapıyorsunuz. Valla bizim burda çöp atmak parayla. Ama geri dönüşüm merkezleri var, dolayısıyla millet evinde farklı kutularda çöplerini ayrıştırıp gidip merkezlerdeki konteynırlara kendileri atıyor: kağıt, karton, teneke, yeşil cam, plastik, vs.

Ama bu domates mucizesini ilk kez duyuyorum. Çok güzel birşey. Yarasın minik adama. Dönünce biz de sizden sipariş veririz artık domateslerimizi.

Dalgıç kadar derin dalamasam da mevzuya, ben de şey soracaktım: yazın fazla ısıyı ne yapıyorsunuz, yine aynı şekilde kullanabiliyor musunuz?

larcencielblog dedi ki...

Teşekkürler Evren, bence de süper şeyler yapıyoruz :)

Hemen sorunu yanıtlayayım, yazın seraları ısıtmaya gerek kalmıyor. Zaten temmuz ortasında fideler sökülüyor (ürün mevsimi bitiyor). Biz de tesiste sıcak su/ısıtma gereken diğer yerlere gönderiyoruz ısıyı. Çürütücüler vb. gibi. Sökülen fideler de yine havasız çürütücülere biyogaz olmak üzere gönderiliyor :) Pek bir şey ziyan olmuyor yani :)

Siz Türkiye'ye gelin, YavruSu'nun domatesleri benden!!

Sevgiler!

Nihal M. dedi ki...

link yoluyla buralara kadar geldim ...
ne güzel şeyler gördüm...
tebrik ediyorum yürekten...
sevgiler