2 Şubat 2010 Salı

Nostalji: Minik Adamın Diş Buğdayı

Dişlerden bahsederken Çınar'ın ağzında 5 tane dişi varken yaptığımız diş buğdayı geldi aklıma! Ben böyle gelenekleri pek severim (evlenirken de gelin hamamı, kına gecesi, evden çıkarken davul zurna, allah ne verdiyse yapmıştık; hatta Ahmet "keşke atla seni almaya gelseydim" demişti :>), geleneklerin o toplumun kültürünü yaşattığını, kimliksiz bir toplum olmamamız için gerekli olduğunu düşünmüşümdür hep. Kına gecesi, gelin hamamı, diş buğdayı... hepsi birer eğlence, sosyalleşme aracı da aynı zamanda, iyi vakit geçirmek için bire bir!

Çınar'ın dişinin kabarmasıyla birlikte bendeki gelenek aşkı da kabardı ve diş buğdayı planları yapmaya başladım. Ama kısa bir süre sonra tatile gideceğimiz ve tatilde de bütün akrabalar bir arada olacağımız için diş buğdayını ertelemeye karar verdik (o arada da Çınar'ın 4 dişi daha çıktı, buğdayı 5'i bir arada yaptık :>).
Diş buğdayının nasıl hazırlandığını bizim ailede bilen kimse çıkmayınca internetten araştırdım: Diş buğdayı hazırlamak için geceden buğdayı suyla ıslatıyor, sonra da sabah kaynatıyorsunuz. Soğuyunca ister içine şeker ve tarçın karıştırıp, şekerlemeler ve narla süsleyerek, ister de tuzla (ister ikisi birden) hazırlayıp servis yapıyorsunuz. Bir de, içine para/altın koyma adeti var. Parayı/altını bulan bebeğe hediye alıyor.
Biz de her iki türde buğday hazırladık. Tatlı olanı şekerli leblebiyle süsledik. İçine de para koyduk: bu fikri kimin ortaya attığını hatırlamamakla birlikte, buğdayın içindeki parayı bulanın Çınar'ın eğitim marsaflarını karşılamasına karar verildi -iddialı! Buğdayın yanında türlü türlü pastalar/börekler de yapıldı tabii minik adamın şerefine! Ve yazlık sitemizdeki tüm akrabalar, eş dost çağırıldı! Anneannemiz, ilk dişi gördüğü için, Çınar'a hediye olarak çok güzel bir takım almıştı. Ama sonbaharda giyebileceği gibi olduğu için onun yerine yazlık Hawai kıyafetini giydirdik minik adama! Ve parti başladı...


Börekler, kekler, diş buğdayı afiyetle yenirken ve herkes para kime çıkacak diye merak ederken -isabettir ki- dedemiz: "buyrun bakalım, para burada!" diye heyecanla bağırdı :) Kalan davetliler 'rahat bir nefes alırken', biz de, yine bir diş buğdayı aktivitesi olan, "meslek seçimi" eğlencesi için eşyaları hazırlamaya koyulduk!
Yere genişçe bir örtü serdik ve üzerine çeşitli meslekleri anımsatan eşyalar koyduk: kitap, anayasa (hukuçu anneannesi ve dedesinin izinden gider belki diye), hesap makinesi (anne-baba mühendis ne de olsa), doktor kimliği, cetvel, kalem, benim ODTÜ kimliğim, para, kredi kartı... Saros'ta olanaklarımız kısıtlı olduğu için boya kalemi, fırça, top vs koyamadık çocuğun önüne. Artık onları da hobi olarak yapsın dedik :) Zaten bizim minik adam örtünün üzrine oturu oturmaz hop diye hesap makinesine uzandı! Bayılıyor tuşlu şeylere! Bir de elektronik eşyalara... hepsine ama, ses çıkarsın çıkarmasın; çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, ütü, elektrik süpürgesi, bilgisayar, su ısıtıcı, el süpürgesi, saç kurutma makinesi... bir yerden mühendislik bulaşmış çocuğa yani :)
İkinci olarak Çınar şöyle bir bakındıktan sonra benim akademik ODTÜ kimliğimi eline aldı! Halbuki anne-baba olarak onu hep hukukçu olacak diye hayal etmiştik -evet, daha bu yaştan, deliyiz biz! Hatta Yargıtay'ın bahçesine bir Çınar ağacı diktik, göbeğini de onun altına gömdük (bize bu imkanı sağlayan anneannesine teşekkürler). Ama o tuttu ODTÜ'de mühendislik okumayı, üstüne bir de akademisyen olmayı seçti :)))
Sonuncu turda ne seçeceğini heyecanla beklerken oğlum bizi kırmadı ve anayasayı aldı eline! Ahmet'le bende bir coşku bir coşku :)) Olayı hemen "kafası mühendis gibi analitik çalışan hukukçu olacak"a çevirdik, gönül rahatlığıyla "meslek seçme" aktivitesini tamamladık!
Hemen not: Tabii ki mesleğe takıntılı bir anne-baba değiliz, hepsi işin eğlencesi... evet, biraz temenni de var mutlaka ama hakkını verdiği sürece ne işle uğraştığının hiç önemi olmayacak benim için...
Parti tüm yemeklerin bitmesi ve minik adamın herkesle sırayla fotoğraf çektirmesiyle son buldu. İlginçtir, bu aşamada hiç sıkılmadı, herkesle çektirdiği fotolar pek güzel çıktı! Biz de daha sonra tab ettirip teşekkür etmek için herkese gönderdik. Sevmiyorum zaten bilgisayarda kalan fotoğrafları, albümlere dizilenmedikçe gerçekmiş gibi gelmiyorlar...
Ve işte bir maceramız daha böyle sona erdi. Yeni bir macerada, ya da başka bir nostalji serisinde görüşmek üzere, esenkalın!

2 yorum:

Göçebe dedi ki...

Keyifle okudum, çok güzel olmuş. Ellerinize sağlık.

larcencielblog dedi ki...

Teşekkür ederim :) Sevgiler...