9 Şubat 2011 Çarşamba

Çocuk Büyüdükçe Dertler mi Büyür, Mutluluklar mı?

Hani herkesin dilindedir

Çocuk büyüdükçe dertleri de büyür.

Muhakkak bir doğruluk payı vardır; ama, bence biraz da bakış açısıyla ilgili.

Ben mesela, buna inanmayanlardım demeyeyim de, o açıdan bakmayanlardanım. Belki Çınar'ın kolay bir bebek olmamasından (*) kaynaklandı bu, belki de benim hep "bir sonraki adımı" merak etmemden, görmek istememden. Ama hep, "büyüdükçe" herşeyin daha eğlenceli olacağını düşündüm.

Deneyimim de yanılmadığımı gösteriyor. 1,5 yaşı 6 aya, 2 yaşı da 1,5 yaşa kesinlikle tercih ederim mesela. Büyüdükçe de geriye dönmek istemeyeceğimi düşünüyorum. Hmm, belki kazık kadar olunca? Canım, o yaş da ayrı güzel olur. Hem, 2., 3. çocuklar, bebekleri özeleyen ana-babalar için var, değil mi? (Haha :D)

Muhteşem 2'den midir bilmiyorum. Ama o kadar eğleniyoruz ki artık! Tam sevdiğim türden yarım yamalak bir konuşma, son derece bağımsız hareket edebilme becerisi, ama yine de "kugaaama aaal" diye anneye yapışıvermeler, abuk subuk bir ton şeye kahkahalarla gülebilme, hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkan hafızaya atılmış eski sözler, şarkılar, kendi kendine oyun kurma/yaratma ve dakikalarca oynayabilme becerisi ve hatta "arkadaşlık/sohbet" edebilmek... ve tüm bunlara rağmen hala bebeksi bir yüz!

Bu akşam, Ahmet iş seyahatinde olduğu için Sebahat Annem aradı ve "tek başınıza idare edebilecek misiniz?" diye sordu. Niye edemeyelim ki? Ben oğlum neredeyse 2,5 yaşında bir abi artık! Akşam birlikte mantımızı yedik, sonra o biraz Calliou izlerken ben ortalığı toparlayıp yarının yemeğini yaptım. Çınar oyuncaklarıyla oynarken, ben gazetemi okudum. Sonra biraz birlikte kitap okuduk ve oğlum uyudu. Ben de bunları yazıyorum işte...

Tabii ki her zaman herşey sütliman olmuyor. Sıkça itirazlar, öfke nöbetleri, ağlamalar, "aaayıy"lar havada uçuşuyor. Dün gece mesela Ahmet'e "galiba cinnet geçireceğim" dediğimi çok net hatırlıyorum :) Ama uyumlu olduğumuZda herşey muhteşem gidiyor/oluyor. Bu güzel anlar, o kötü anların izlerini, tıpkı sahildeki dalgaların kumdaki izleri sildiği gibi siliyor; hiçbir şey kalmıyor... Hiçbir şey! Kahkahalardan başka...

Çocuk büyüdükçe fiziksel yorgunluk azalırken, zihinsel yorgunluk artıyor. Şimdiye kadar bu düzen bana iyi geldi. Biliyorum ki ilkokula başlayınca ya da bluğ çağında bu yazdıklarımı okursam "ne kadar naifmişim diyeceğim...

Olsun, diyeyim. Ben "sağlıkla büyüdüğü" her anın tadını çıkarmaya kararlıyım! Yapmamaya başladığım zaman da, dönüp bu yazıya bakacağım...


(*) Kolay bebek olmayan Çınar demek: zor uyuyan, kısa süre uyuyan, gece çok uyanan, gazlı, kendi kendine pek oyalanmayan, kucakta ve hatta mümkünse ayakta dolanmak isteyen, hareketli ve pek de kolay yemek yemeyen Çınar demek...

NOT: Tüm oğlan annelerine önermek istediğim bir kitap var: Anneler ve Oğulları için Bir Fincan Huzur, Colleen Sell, Arkadaş Kitabevi. Pek çok ana-oğulun hikayelerinden oluşuyor. Benim balkış açımı çok değiştirdi -hatta, anneminkini bile! Peki iyi haber; Anneler ve Kızları versiyonu da var; ama, bizimki kadar muhteşem olacağını sanmıyorum (şaka :D).


11 yorum:

Adsız dedi ki...

Annelik dediğin mertebe, inişli çıkışlı bir yolculuk değil mi zaten? Kah öyleyiz, kah böyle...

Daha da güzelleşecek. Daha da zorlaşacak. Zorlaştıkça güzelleşecek.

Eklemek istediğim tek bir şey var: Çocuk büyüdükçe dertleri büyüyor, evet. Ama kesinlikle sevgisi de büyüyor.

yeliz dedi ki...

aynı şeyi düşünüyorum başakçım büyüdükçe güzelleşiyor herşey. bakma arada şikayet etmek anneliğin şanındandır:=) üstelik arca uyumlu bir bebekti ona rağmen:)
sevgiler

Unknown dedi ki...

Elif'e katılıyorum kesinlikle, sevgileri kat ve kat artıyor. Sevgileri o kadar büyük ki kriz anlarını çabucak unutabiliyoruz :))

Dalgic dedi ki...

10000km ara, benzer senaryolar... "Çıldırıciiiim galiba" dedigin zaman bir tek rakı önerebilir miyim? İnsanın sinirini alıveriyor... ;)

Hande dedi ki...

Çok doğru canım..beril de çok zor bir bebekti ve ben de giderek kolaylaştığını düşünüyorum

Benden Bizden dedi ki...

bu cesaret verici yazi icin tesekkurler Basak! Icime su serptin inan :)

Burcu dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum.. Ben de hep derim, daha küçüklüğünde zor bir bebek olarak en dibi gösterdiği için, şimdiki zamanları altın çağım... En azında konuşabiliyor, derdini anlatabiliyor ve derdimi anlayabiliyor...

larcencielblog dedi ki...

Blogcuanne ve Bahar, ah evet, sevgisi ne büyüyor hem de!

Yeliz, demek şanındandır :)) Tamam ;)

Abicim, rakı sevmiyorum ben ya, 50'lik Efes olur mu?

Hande, değil mi ama?

Benden ve Bizden, ha gayret... Bambino da büyüyor bak :)

Burcu, "derdimi anlayabiliyor"... evet ya, o da ne kadar önemli değil mi?

Itır dedi ki...

Buna benzer bir yorum da "ayy yürümeye başlayınca biteceksiniz!" idi bence. Gözümü korkutmuştu, eyvah demiştim ama ARda yürümeye başladığı zaman o kadar kolay ve keyifli olmuştu ki özellikle ev içindeki hayat. Oh be! demiştim. O özgürleşmiş, kendine güveni sağlamlaşmış, biz onu getire götüre kullanır olmuştuk! :)

Bence birazda etrafımıza negatif sinyaller vermekten hoşlanan bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor. Bardağın hangi kısmı meselesi...

Itır

larcencielblog dedi ki...

Evet Itır, benim en çok delirdiğim de o olmuştu! Ki, tam tersi oldu mesela bizde :)

Evet, hem biraz negatifiz hem de sanırım, herkes kendi durumunun en zoru olduğunu ve ne kadar da iyi idare ettiğini herkese kanıtlama derdinde :)

FIRTINALI DENİZİM dedi ki...

aynen bardağın dolu tarafını görmeye çalışıyorum bende herzaman ve oğlum büyürken bu daha zevkli oluyor...