10 Ekim 2011 Pazartesi

Gri

5 tam gün sürdü Çın'ın ateşi...

Çok önemli değil; ama, 3 gün 38'in altına hiç düşmeyince, sonraki iki gün de ancak ilaçla kontrol edilebilince epey hırpalandı oğlum. Öyle ki, ateşinin düştüğü günlerde bile, normalde sabahın 6:30'unda dikilen çocuk, saat 9'a, 9:30'a kadar uyudu. Gücünü ancak toparladı.

Sağolsunlar, babaannesi ve dedesi gelip baktılar Çın'a bir hafta. Onlardan önce de, doğumgünü için Ankara'ya gelen Ruhan Teyze'miz yanındaydı Çın'ın. Bebekliğinde olduğu gibi, yine hızır gibi yetişti imdadımıza. Anneanne her öğlen işten çıkıp geldi kontrole. Kalabalık aile olmak güzel şey. Büyükanne&büyükbabalarla aynı şehirde olmak daha da güzel şey. Hepsinin ömrü uzun olsun, başımızdan eksik olmasınlar... Yoksa ya kreşe gidecekti ateşi düşer düşmez, ya ben başımı eğe eğe izin isteyecektim işten.

Çalışan anne olmak zor. Çocuğu her gün bir yere bırakıp işe gelmek değil aslında sorun. Ben çalışmıyor olsam da kreşe verirdim Çınar'ı, bence çocukların kalabalığa ihtiyacı var çünkü. Eskiden, büyükanneler ve büyükbabalarla, diğer akrabalarla aynı evde yaşanırken; ya da, bizim çocukluğumuzda olduğu gibi, sokağa sabah çıkılıp eve akşam girilirken belki de kreşlere gerek yokmuş. Ama, böyle aileler ya da sokaklar kaldı mı şehirlerde? Bu yüzden çocukların kreşe ihtiyacı var.

Herneyse... Çalışıyor olmak değil sorun. Hem çalışıp hem de sırf çocuğun var diye "evli kadın çalışandan çok da verim alamıyoruz, hele çocuğu varsa" baskısı. Bunu bir kere duymuş olmak yetiyor tedirgin olmak ve öyle kalmak için. Gün içinde iş için elinizden geleni yapıyor olmanız önemli değil; çocuk hasta olduğunda işe 2 saat geç gelmeniz göze batar. Ya da, hasta çocuğunuza bakmak için aldığınız izinler. Ya da çocuğunuzun hasta olmasına da gerek yoktur, veli toplantısı vardır mesela okulda. Veya o gün yavrunuz "gününde" değildir, sizinle evde 10 dakika daha fazla zaman geçirmek istemiştir ve işe yarım saat geç kalmışsınızdı.

Şimdi haksızlık etmeyeyim, benim müdürüm, daha bir gün bile bana konuda zorluk çıkarmış değil. Ama ben bu yukarıda yazdığım şeyi duydum bir kere. Dolayısıyla da, içim bir türlü rahat etmiyor. Ne çocuğumun yanında rahat edebiliyorum; ne de işe geldiğimde vicddan azabından kurtulabiliyorum. Bugün daha da fazla hissediyorum bu iç sıkıntısını... belki havanın griliğinden, belki de Çınar'ın 10 gün sonra okula giderken içli içli ağlamış olmasından.

Bilmiyorum, ama gri geliyor herşey bugün bana.


5 yorum:

Ömer Tuna dedi ki...

çok geçmiş olsun. Bu kadar gri olma eminim bunu söyleyenlerinde çocukları vardır anlıyorlardır seni...

Nihan dedi ki...

Merhaba Basak,
Ben Nihan, Daghan'in (21 aylik) annesi. Seninle sizin dugun disinda hic karsilasmadik. Ne isin vardi bizim dugunde dersen, babamlara eslik etmistim. Blogunu da tesadufen ogluma yedirecek yemek ararken kesfettim. Sonra bir yerlerden tanidik gelmeye basladi birseyler ama Bulent amcayi gorene kadar ayamadim duruma (babamla ayni yerde calisiyorlardi). Biz de ayni okuldan mezunuz, ben kimya muhendisligindenim. Cinar cok tatli, masallah. Seni cok iyi anliyorum demek istedim sadece. Ben de doktoradan sonra, postdoc olarak calismaya basladim. Calistigim grupta benden baska bayan yok. Cocuklari olsa bile sorumluluklari bize gore cok az biliyorsun. Gecen haftalarda Daghan ateslenip krese gidemeyince evde kalmak zorunda kalmistim. Birsey demediler ama benden daha az verim aldiklarini hissettirdiler. Simdi sanki agzimla kus tutsam bu etiketten kurtulamam gibi geliyor. Hem tedirginim, hem sevkim kiriliyor, hem de mecburum. Neyse gececek bu gunler de, umarim. Seni ve Cinar'i takip etmek guzel. Bana ve Daghan'a cok guzel referans oluyorsunuz. Sevgiler

Gamze dedi ki...

uff:( Çok geçmiş olsun Çınar kuzusuna, umarım şu an çok iyidir.

Kıvır Anniş dedi ki...

Çok geçmiş olsun Başak.Hasta olduklarında yanında olmak istiyor insan.Senden iyi bakamayacaklarından değil,gözünün arkasında kalmasından da değil zira gözü gibi bakıyorlar sadece yanında olmak istiyorsun suyunu ben vereyim ateşine ben bakayım yemeğini ben yedireyim.Nasıl desem sanki yapmam gereken bu ve ben bunu yapmıyorum.

Itır dedi ki...

sorma ben de pek griyim bu ara..işe geri dönme, bir damlacığı evde bırakma, hastalıklar falan filan...çukulataya verdim bünyeyi...