18 Mayıs 2010 Salı

Sardı Korkular...

Evet, bizim minik adamın yuvaya başlama zamanı yaklaştıkça beni  de yavaştan korkular sarmaya başladı...

"Ya alışamazsa?" korkusu değil ama... insan dediğin her şeye alışır! Zaten yumuşak geçiş yapması için elimden geleni yapacağım. Bu biraz benim de kontrol edebileceğim bir süreç olduğu için, alışmak işin daha kolayca yanı gibi geliyor.

Benim korkularım başka. Çınar'ın yaşamıyla ilgili.

Ne kadar da emindim kendimden halbuki, "Yuvaya başlayınca çocuklarla daha çok zaman geçirecek, daha sosyal, daha eğlenceli bir ortamı olacak. Sonra uyku, yemek yeme alışkanlıkları konusunda diğerlerine baka baka bir sürü şey öğrenecek. Bir grupla birlikte hareket etmeyi öğrenecek, hayatta kurallar olduğunu öğrenecek. Zaten düzenli olmayı da sever, kendi düzenini kurmayı ve devam ettirmeyi daha iyi öğrenecek... zaten Montessori sistemi, onun bireysel seçimlerine de saygı duyacak bir yuva..." diye bıdı bıdı konuşup duruyordum...

Şimdi ise kafam karışık... Hala yukarıda yazdıklarıma katılıyorum ama "acaba"lar başladı bile bende.

"Acaba kendi kendine uyumayı başarabilecek mi? Yoksa uyuyamayıp sefil mi olacak? Daha da kötüsü, zaten gece de az uyuyor, ya öğlen uykusunu bırakırsa???"

"Acaba kendi kendini besleyebilecek mi? Zaten hiçbir zaman kilosu ileride giden bir çocuk olmadı, ya bir de üstüne kilo verirse, bağışıklığı zayıflar da hasta olursa?" (Bunda Mine Abla'nın payı büyük; geçen cuma gününden beri "2 yaşından önce erken veriyorsunuz, 2 yaşına kadar birinin onunla birebir ilgilenmesi gerekir, yemeğini, meyvesini felan artık siz evde haftasonları iyice takviye edersiniz" deyip duruyor.)

"Yuvada yemeğe hepbirlikte başlanıyormuş, kim neyle oyunuyorsa toplayıp öyle başka bir oyuna geçiyormuş... Ya Çınar bu kurallara uyamaz/uymak istemezse de ona sürekli yaptırım falan uygulamaya kalkarlarsa?" (İnsan kendi çocuğuna çok güzel disiplin veriyor da başkaları yapmaya kalkınca bana batıyor, nedense... deli miyim neyim? Yok yok, bu konuyu yuvayla konuşmam lazım!)


Bugün aklımda hep "tüm işyerlerinin yuvaları olmalı" fikri var! Uçuyorum, biliyorum! İşyerleri yuvalardan önce insanı çalışma koşulları sağlasınlar da, yuvaya sonra da sıra gelebilir; farkındayım! Ama bu ara gündemim bu... çocuğum yanıbaşımda olsa, arada gitsem, iyi midir, hoş mudur diye baksam. Ya da keşke çocuğumu belli bir yaşa -3 mesela- getirene kadar işinde yarım gün çalışmana, ya da haftanın belli 1-2 gününde evden çalışmana (!) izin verecek bir sistem olsa! Hayaller, hayaller... ya da ütopyalar mı desem?

Bir siyasi partinin, kardeşimle senelerdir gülüp eğlendiğimiz bir sloganı var: "İş, Aş, ..." diye başlayıp devam eden. Her gün işe gidiş yolumda, yolun kenarındaki koca ilan panosunda kurultay ilanlarını/seçim vaatlerini görüyorum. "Ev hanımına şu kadar maaş, şu kadar işsizlik maaşı, 3000 TL asgari ücret (breh!)" diye sıralamışlar. Parada pulda gözüm yok da, seçimlere de çok bir şey kalmamışken buradan tüm siyasi partilere sesleniyorum:

1 sene ücretli, 1 sene ücretsiz doğum izni, üstüne de 3 yaşına kadar iş yerinde part time çalışma imkanını bana vaat eden partiye oyumu vereceğim, söz! Hatta, ANNE SÖZÜ!

Öyle "en az 3 çocuk" diye işkembeden atmakla olmuyor; devlet böyle imkan versin, 3 de doğururum 5 de!...

NOT: Çok doğaçlama yazdım; nasıl başladım, nasıl bitirdim ben de bilemiyorum... şu korkularımla, sorularımla ilgili deneyimlerinizi paylaşırsanız çok ama çok sevinirim! Sevgilerimle...

17 yorum:

senay c dedi ki...

Başak cım Yiğit de aynı aylarda okula başlamıştı,hem de montesserio felan değil,normal bir kreş. 2 yaş inatçılığından evvel başlamasının avantajı daha çabuk alışması olacak diye düşünüyorum ben. Kreşe de alışır,yalnız uyumaya da alışır. Yemek olayını hiçççç takma,Yiğit hayal edemeyeceğim lezzetleri öğrendi ve yiyor. Meyve saati-yoğurt saati vs. si var,evde tek bakıcının hazırlayamayacağı kadar çeşitli menüleri oluyor.
biizm kreşe alışma sürecinde bakıcımız la iksini bırakıyordum ben sabak kreşe. 3-4 gün öğlene kadar kreşde kaldı. perşembe mi cuma mı emin değilim ilk defa okulda uykuya geçti. Uykuya geçebiliyorsa okulda oraya güveniyor demekmiş.Yiğit i ben ne kadar zor uyuturdum,kreş de ise öğretmeni başını okşarken uykuya geçiyormuş. Hepsi beraber uyuyorlar.

larcencielblog dedi ki...

Şenay'cım,

Öyle ihtiyacım vardı ki şu yazdıklarını okumaya... Çınar'da da öyle olacak di mi? Çok daraldım geçen cumadan beri.

Ben de yuvaya başladığında 1 hafta izin alacağım işten. Ben götürüp getireceğim. Çınar kendi yemeye gayretli, ama bazen cozutuyor (özellikle de yemekten pek hoşlanmadıysa). Uyku ise bizde de sorun -malumunuz... Her yuvadan, ve herkesten benzer şeyleri duyuyorum ama işte, bir daraldım böyle ben :) Yeniden çok teşekkür ederim!

Bu arada, "nasıl olsa hep aynı şeyler yazılacak" diye düşünmeyin, lütfen yorum yazın! Ne kadar çok örnek, o kadar rahat ana yüreği demek :)

Bir de, pek emin değilim ama, hoş olmayan deneyimlerinizi ve nasıl çözümlendiğini (ya da çözümlenmediğini) ve dolayısıyla nelere dikkat etmemiz gerektiğini de yazarsanız, harika olur :) Şimdiden teşekkürler, sevgiler...

Ozguranne dedi ki...

Merak etme. Çınar bence çok güzel uyum sağlayacak, yemesi filan daha bile iyi olacak. Akıllı ana, akıllı çocuk:)

Son dediklerine çoook katılıyorum.

senay c dedi ki...

Başak cım,
rahat ol,(söylemek kolay yapmak zor,ben gece heyecandan uyuyamamıştım,kreşe gideceği gün)
O nu okula bırakırken gergin endişeli gözükme,güleryüzlü ve rahat ol,vedalaşmayı kısa tut. bu yavrular mimiklerden de anlıyor,çatılmış kaşlardan da. Yani ne kadar rahat gözükebilirsen o kadar işte.

benim sorunum,kreşde başladıktan uzun süre sonra yiğit in fiziksel olarak zarar görmesi olmuştu.nurturia da da yazmıştım,soru olarak. Çağatay diye bir arkadaşı vardı ve sınıfta neredeyse herkesi ısırmıştı,bizimkide dahil. kreşi değiştirmeyi bile düşünmüştüm ben ama yiğit de kendini korumayı öğrendi bir şekilde.Keşke yazmasaydım aslında bunu ama hoş olmayanları da yaz demişsin.
bir de ilk başladığında bebeklere özenip yiğit emeklemeye başlamıştı. Ama çok kısa sürdü.

senay c dedi ki...

Başak çım kreşin önünde arabayı park edince çantanı da mutlaka yanına al. Bizim ön camı kırıp çantamı çalmışlardı. Sonradan öğrendim ki kreş önlerinde çokça karşılaşılan bir durum muş.

larcencielblog dedi ki...

Özgüranne'm,

Sağolasın... içime sular serpiliyor böyle :)

Şenay'cım,

Çok pis soğukkanlı numarası yaparım, o konu tamam yani :)) Yiğit'in kreşte başına gelenleri geçenlerde okudum (sorduğun soruyu yeni gördüm). Biraz endişelendim ama çok değil aslında. Bu Binbir Çiçek çok sakin bir okul, ama başımıza gelirse ne yaparız bilemiyorum. Sanırım, azıcık müdahale edip, çokça da kendini savunmasını öğrenmesini beklemek gerekiyor...

Emekleme işine çok güldüm :)) Burda en küçük olan 18 aylık, öyle bir risk yok yani :))

Asli Ercin dedi ki...

Başak'ım, ben de Arda'dan biliyorum uyku konusunu. Normalde evde özellikle anne-babayla uyumayı istemediği halde, kreşte öyle bir zorluk çekmedi. hatta bir süre sonra, hasta olup da okula gidemediği günlerde evde "ben artık uyuyim" diyip kendisi yatağa gidiyormuş :) yemek konusunda da sorun olacağını sanmam, çocukların iyi beslenmesi için oralarda ellerinden geleni yapıyorlar. içini ferah tut:)

larcencielblog dedi ki...

Aslı'm,

valla darısı başımıza diyeyim o zaman! Aslında bütün bu soruların altında "çocuğu sefil eder miyim?é korkusu var ama kimsenin çocuğu sefil olmadığına göre benimki de olmaz diye düşünüyorum artık :)

banu dedi ki...

Başak, ben zaman zaman buyrun kahvaltı falan etmedi siz yedirirsiniz artık diye yuvaya bırakıp kaçtığımdan fazla rahat bir örnek olabilirim :P ama kaygıları aynen kışkışla... neye kaygılansam bir şekilde başıma geleceğine inanırım. Negatif enerjinin çekim etkisi...
Göndereceğin yeri yakından bilen biri olarak sana rahat rahat temel bakım - yemek, uyku, temizlik, ilgi - için endişelenme diyebilirim. üzerine artılarını da yaşadıkça göreceksiniz.

Kıvır Anniş dedi ki...

Ben dün akşam tecrübelerimi yazmıştım blogumda.1ay oldu Toprak kreşe başlayalı.Alıştı gibi tekrar ara ara sorunlar yaşamazsak.Ha benim içim çok mu rahat hayır.3yaşında da olsa 5yaşında da olsa aynı kaygıları yaşarız diye düşünüyorum.
sevgiler.

larcencielblog dedi ki...

Banu'cum,

Teşekkürler! Seninle o akşam da konuşmuştuk ama olumsuz duyduğum herhangi bir cümle filmi başa almama neden oluyor! Negatif enerji konusunda haklısın! Ben de hep aynısını düşünürüm. Cuma gününe kadar çok pozitiftim de, ne olduysa o gün oldu. İş ciddiye bindi, belki de ondan. Çok mu hafife alıyorum acaba, demeye başladım. Şanslıyım ki sizler varsınız, içimi rahatlatıyorsunuz! Her ne kadar Çınar'ın artık "bir şeyler -kendi kendine yemek yemek, uyumak,vb- öğrenmesinin zamanı geldi" diye düşünsem de bir yandan da "çok küçük, yeteri kadar ilgi de görmeli" diyorum. Neyse ki, bu konuda da sen garanti veriyorsun :))

Toprakana,

Şimdi okudum yazını! Reader'ı açmaya fırsatım olmamıştı bugün, atlamışım! Demek emziksiz uyuyor! İnanılmaz! Çınar da yapar mı acaba? :)) Ve bravo Toprak'a, nasıl da anlamış babasının söylediklerini. Umarım Çınar da Toprak gibi söylediğimizi anlar, güzelce de uyum sağlar. İlk başlarda hemencecik alışmayabilir, buna hazırım zaten. Ama yazdığım gibi, bu süreci iyi yönetebileceğimi düşünüyorum. Zaman zaman sizden fikir alırım artık :)

Sevgilerimle, Başak

Dalgic dedi ki...

Basakcim, acikcasi bence korkularin bir acidan bakinca hakli sayilabilir. Bizim sipa kendi yemek yemiyordu yuvaya baslarken (anneannesi sagolsun). Dogrusu basladigi hafta bir hafta boyunca eve neredeyse ac geldi. Aksam yemeginde 3 cesit yemekten ucer kap yedigini biliriz. Ama ayni zamanda yemegini daha ilk gunden _kendisi_ yemeye basladi. 3-4 gun icinde ogle yemeklerini de yemeye basladi, sonra da duzene girdi. Buyuk bir kazanc icin gecis doneminde odenen kucuk bir bedel olarak gorursen sen de rahat edersin. Bizimki gibi ac kalacak diye bir kural yok, ama olma olasiligi kesinlikle sifirdan buyuk.

Uyku konusunda cok sorunu kalmamisti basladiginda, ama tabii o ortamda uyumaya baslamasi zaman aldi yine. Kisa surede toparlar onu da, ama ilk basladigi gunden sorun cikmayacagini dusunursen bence hayal kirikligina ugrarsin.

Sorunlar kalici olmadigi surece (ornegin aylarca surmedigi surece) endiselenecek bir sey yok. Icini ferah tut.

larcencielblog dedi ki...

Şenay'cım,

Araba-çanta yorumunu atlamışım. Ben zaten o konuda paranıyak bir anne kişisiyim; hayatta arabada öanta vs bırakmam; ama, not ettim, sağolasın!

Abicim,

Çook teşekkürler yazdığın için! Sonrasını düşünürsen 1 hafta ufak bir bedel, evet. Bir de şundan ümitliyim, Çınar da Deniz gibi, öyle bütün gün aç kalayım, umrumda olmaz diyen bir velet değil. Geçen gün yemek saati 15-20 dakika gecikti, anneannesinin elinde yemek tepsisini görünce delirdi resmen; bir çaba sandalyesini getirdi, bir yandan işaretlerle anlatıyor, tepsiyi şuraya koy, önlüğümü tak, sandalyeme oturt diye! Kulaklar uzamış yani :) O yüzden, alışana kadar biraz aç kalır, ama evde akşam yemeğine abanır, sonra kendini doyurmayı da öğrenir diye umuyorum ben de! Uyku için de aynı şey geçerli, alıştığı uyku saati geçince kendini yastığın üstüne atıveriyor... Bize biraz şımarıklık yapıyor, biraz da özlediği için birlikte uyumak istiyor sanırım. Yuvada kimseye şımarmayacağı için belki bu konu da öylece hallolur...

Yalnız bu "alışma süresi"nin uzunluğu hakkında bir bilgim yok. "Toprak Büyürken" blogunda 2 haftadan uzun sürerse ağlamalar, gitmek istememeler, alışmama durumu, o zaman daha sonraki bir dönem yuvaya verilmesi gerektiğini okudum ama öyle bir durumda ne halt ederim bilemiyorum... Pek öyle olacakmış gibi gelmiyor ya, B planım yok, o kötü. Neyse, olumlu düşünüyorum, olumlu düşünüyorum :)

Sevgiler!

Dalgic dedi ki...

Eh, pek tatliymis Çınarcık. Acıkınca oturup hazırlanması iyiye işaret. Alışma süresi uzun sürerse ne yapılacağına siz karar verirsiniz elbette. Ama bizim için olay "alışsa da alışmasa da" halinde olduğu için pek farketmeyecekti. Anneanne neredeyse bir yıl kaldı, arada babaanne geldi, onları daha ne kadar tutabilirsin ki? Bakıcı desen bulmak neredeyse imkansız. İşe giderken cebine koyamazsın. Mecburen, herkes gibi o da alıştı. Kısa sürdü, şansliydik, ama uzasa da yapılacak bir şey yoktu. Hep dediğim gibi, "büyüyünce geçer". ;)

larcencielblog dedi ki...

O zaman biz de "Çınar'ın canı can da Deniz'inki patlıcan mı?" diyelim bari :) Yok çünkü B planı falan (çok param olsa oturayım evde 3 yaşına kadar ama o da olmuyor işte :D).

Adsız dedi ki...

Başakçım, ben Burcu. Her yerden yetiyorum bak artık sana. Bizim maceraları anlatmıştım ben sana. Acaba anlatmasa mıydım? Ben tetiklemiş olabilir miyim kaygılarını? Ama 3. haftayı bitiriyoruz, haftabaşında Öykü içeriye koşturarak girdi, bana da şöyle bi el salladı. Ben de kendimi avutmaya çalışıyor olabilir miyim bilmiyorum gerçi. Sanırım en sonunda tüm çalışan anneler kafayı sıyırıcaz? :)

larcencielblog dedi ki...

Burcu'cum,

Etkilenmedim desem yalan olur; ama, anlat ki neyle karşılaşacağımı bileyim :) Toz pembe hayallarle gitmekten daha iyidir gerçekçi olmak :)

Öykü'nün bu hafta yuvaya severek gitmesine çok ama çok sevindim! Güzelce öğrensin ortamı, daha Çınar'a oryantasyon yapacak :)))

Öpüyorum seni de, oğlumun güzel sınıf arkadaşını da :) Sevgiler!