19 Ekim 2010 Salı

Oyuncak Dünyası

İyi olacak hastanın doktor ayağına gelir, derler ya, ben de ne zaman çocuk bakımı/psikolojisi ile ilgili birşeye taksam, bir uzman pedagog yazısı ya da iyi bir bebek/çocuk bakımı kitabıyla karşılaşıyorum. Bu sefer, Çınar'ın oyuncak bolluğuna ve oyuncakları sadeleştirmeye, Çınar'a daha uygun olanları seçmeye/ayırmaya takmıştım kafamı ki Nurturia'dan erenim'in önerdiği şu yazıya rastaldım. Uzman Pedagog Gülsüm Gencay "iyi ve kötü oyuncakları" anlatmış, anne-babalara bazı önerilerde bulunmuş. Açıkçası, Çınar'ın odasını (daha doğrusu oyuncaklarını) yeniden düzenlerken çok işime yaradı önerileri... Şekiller üzerinden anlatarak sizinle de paylaşmak istedim.

Şu aşağıda görmüş olduğunuz fotoğraf, Çınar'ın düzenlemeden önceki oyuncak kalabalığına ait! Ve bu, buzdağının görünen yüzü... Bir alttaki fotoğrafta da, buzdağının denizin altındaki kısmını görebilirsiniz! Şimdi, buradaki yanlışları, Pedagog Gülsüm Gencay'ın gözünden anlatayım:



Öncelikle, oyuncakların iki gruba ayrıldığı bilgisini vermek lazım: yapılandırılmış ve yapılandırılmamış. Yapılandırılmış oyuncaklar, formu hazır, nasıl oynanacağı açıkça belli olan oyuncaklar; araba, ev, müzikli oyuncaklar, vb. Aslında bunlar için "hayal gücüne yer vermeyen oyuncak" tanımlaması yapılmış ama ben katılmıyorum. Her oyuncak çocuğun hayal gücünü kullanmasına yardımcı olur bence. Yapılandırılmamış oyuncak ise oyun hamurları, lego gibi, formu hazır olmayan, çocuğun kendisinin geliştireceği oyuncaklar. İşte bu iki gruptan da ortamda bir kaç tane olması yeterliymiş. Yani bizim fotoğraftaki gibi elli tane arabayı, 5 çeşit legoyu aynı anda bulundurmaya gerek yokmuş. Hatta gereksiz kalabalık, dikkati yönlendirmek anlamında da çocuğu olumsuz etkiliyormuş.

Peki, sürekli önümüze yeni oyuncak alternatifleri sunulurken evi doldurmadan nasıl duracağız? Çocuğumuzun iyiliği için, doyumsuz  bir birey olmaması için tutacağız kendimizi. Hatta hem biz, hem de anneanne, babaanne, dedeler, teyzeler, halalar, dayılar, amcalar... Bir kere, çocuk büyüdükçe oyuncak alımının belli aralıklara getirilmesi gerekiyormuş. Mesela, 2 yaşından sonra, çocuğunuzdan gelen oyuncak taleplerine "en fazla haftada bir" diye bir sınır koymak; hatta 3-4 yaştan sonra bunu ayda bire kadar düşürmek sağlıklıymış. Tabii bu noktada, yukarıda saydığım aile grubunu da uyarmak lazım. Anne-babaya istediği oyuncağı aldıramayan çocuğun bu aile grubunun herhangi bir ferdine oyuncağı aldırması yalnızca bir çıkar ilişkisi tesis etmesine yarıyormuş. Burada çok vurucu bir cümle var:

"Bu [aileden birinin çocuğa her istediğini alması] biz farkında bile olmadan çocuğa çok kötü bir yön kazandırıyor. [...] Sizi kullanmayı seviyor. Sizinle oynamayı ya da vakit geçirmeyi sevmiyor; çünkü bunları bilmiyor. Ama sizin oyuncak getirdiğinizi biliyor, dolayısıyla sizden oyuncak isteyebileceğini biliyor."
Yani aslında anlık sevgi gösterilerinin cazibesine kapılmamak lazım; iki taraf için de iyi değil!

Benim en çok takıldığım noktalardan biri, "belki bununla yine bir gün oynar" diye oyuncakları evde tutmaktı. Ama, çocuğun ilgisinin kaybolduğu noktada oyuncağın uzaklaştırılması gerekiyormuş. Amaç aynı: gereksiz kalabalığı önlemek. Bunun üzerine, artık Çınar'a hitap etmeyecek bir sürü gereksiz oyuncağı geri dönüşüme yolladık. Düzgün olan bir kısım "bebek" oyuncaklarını da kuzen Bahar'a gönderilmek üzere ayırdık. Bu vesileyle, bir türlü kaldıramadığım aslanlı yürüme arabasını da emekliye ayırmış olduk!

Bir de, büyük oyuncak konusu var. Eve alınan kaydıraklar, salıncaklar, çadırlar, atlar, vs vs... Bunlarla ilgili ilginç bir yorumu var Sn. Gencay'ın. Diyor ki:

"Bunlarla çocuğu yalnızlaştırıyoruz. Beğendiği herşeyi eve alarak onu daha çok eve kapatıyoruz. Evde enerjisini harcayamıyor ve sakinleşemiyor. Çünkü oluşan sosyalleşme ihtiyacını, sunduğumuz oyuncaklarla baltalıyoruz. Bunun yerine götürüp parkta oynatmak ve başka çocuklarla oynamasını, sosyalleşmesini sağlamak daha yerinde olur."
Bunu okuduktan sonra da evdeki sallanan tahta at emekliye ayrıldı... zaten uzunca bir süredir yalnızca dekoratif ya da akrobatik (üzerine çıkıp tek ayak durmaya çalışmak gibi) amaçlı kullanılıyordu.

Bir de, yine endişelendiğim "sürekli aynı tip oyuncakla oynamak isteme ve dolayısıyla oyuncak seçerken ailenin bu tipe yönlenmesi" durumundan bahsetmiş. Mesela, bizimki gibi sürekli arabayla oynayan çocuğa renkleri de onun üzerinden öğreterek ilgiyi dağıtmak iyi bir fikirmiş. Ya da, 1 saat arabayla oynuyorsa, "hadi 10 dakika da yapbozla oynayalım" deyip, çeşidi bizim sunmamız, zihnen etkinliği çeşitlendirmemiz gerekiyormuş. Böylece, uzun vadede tek tipe odaklanma yaşamasını engellemek mümkünmüş.

Bizim arkadaşın "bavuuu" merakı herkes tarafından biliniyor. Çok seviyor gerçekten. Ama bir baktım, ortalık bavuu dolmuş. Ben de, oyuncakları ayırırken, işlevsel "bavuu"ların bir kısmını ortada bıraktım, bir kısmını da, daha sonra ortaya çıkarmak üzere "sirkülasyon sepetine" koydum. Fotoğrafta görünen kocaman bavuu ailesi sirkülasyona dahil değil, çünkü onlara aşık! Lego tarzı taşıt Mega Block'ları ve yap-boz tarzı ördekli Duplo'yu "lego yapmaya teşvik" olarak bırakıp, yalnızca tekerlekleriyle ilgilendiği çöp kamyonu Duplo'sunu ve hiç ilgilenmediği çiftlik Duplo'sunu biraz ortadan yok ettim. Takılması çok zor olan Clippolar da sonraki bir zaman için sepete konuldu. Bir tane şekilleri-delikten-geçir oyuncağı bıraktım. Sayılar ve şekilleri güzel anlatıyor. İlgisini çekmeye başladı bu ara. Bir de, bir hikaye kurarark oyun oynamak için çiftlik hayvanları setimizi çıkardım ortaya (turuncu karton kutuda).

sadeleştirilmiş oyuncak dolabı

oyuncak sirkülasyonu kutuları

Minik araba koleksiyonumuzun bir kısmını kaldırmadım -Hilal'den aldığım keçeden şahane otoyol halısı gelince çok eğleneceğiz çünkü! Son olarak, dedesi Çınar'a  ahşap bir tamir seti almış (bkz. resim). Anneannesindeki bozuk asansör yüzünden tamir işine takmış durumda. Zaten, bayılıyor eline tornavida vs alıp vida sıkıştırmaya -babası kılıklı! Tamir etsin dursun bakalım, altın bilezik! (Muhtemelen bu ikisi gelince, ördekli Duplo'yu ve belki de çiftlik setini kaldıracağım ortadan).

Ara Not: Evet, kaldırdım. Yerine tamir setini ve dedesinin tamir setiyle birlikte aldığı bloklardan yap boz itfaiye arabasını (sol alt bölme, en soldaki oyuncak) koydum. Bkz, üstteki fotoğraf. Hilal'in oyun halısı salondaki orta sehpanın üstünde şimdi, sehpanın üstüne çıkmamaya, onun yerine orada arabalarıyla oynamaya teşvik amaçlı :)


Fotoğraftaki bebek ve ayıcığı soracak olursanız, bebek bizim emektar Aliş'imiz. Göğsüne bastırınca öksürüyor. Onunla ve ayıcıkla doktorculuk taklit oyunu oynamayı ve vücudun kısımlarını öğretmeyi planlıyorum -bir taşla iki kuş. Erkek çocuklarının bu amaçla -süslü püslü olmadığı sürece- bebeklerle oynaması da sağlıklı bir durummuş. Hatta, bebekler yerine kuklaları daha çok öneriyor Sn. Gencay. Taklit oyunları da, hem empati kurmayı sağlıyormuş, hem de hayal gücünü geliştiriyormuş.

Yazıda aslında çok bilgi var; mesela, bilgisayar oyunları, bu oyunların sürelerinin ayarlanması ve bunu çocuğa anlatılmasıyla ilgili. İlgileniyorsanız, yazının sonlarına doğru bir göz atmanızı öneririm. Ama benim son olarak aktarmak istediğim, iyi ve kötü oyuncak ayrımını nasıl yapacağımız.

Bir kere, yaş grubuna uygun oyuncak önemli. Yani, çok küçük yaştaki bir çocuğa, ağzına atabileceği küçüklükte bir oyuncak alıyorsak, kötü oyuncak almış oluyoruz.

Sonra, çok iyi bir oyuncağın bile, evde 20 çeşidi olduğunda, artık kötü oyuncak olacağını söylüyor Sn. Gencay. Bu, çocuğu tek tip oyuna yönlendiriyormuş.

İyi oyuncağın materyalinin çok kaliteli olması önemli! Yani, ucuzundan 10 tane alacağımıza, kaliteli malzemeden yapılmış 2 tane pahalı oyuncak çocuğumuz için her anlamda (hem nitelik, hem nicelik) daha yararlı! (Bunu aklımda tutmalıyım!) Yapılandırılmış ve yapılandırılmamış oyuncakların evde çeşitli şekillerde bulunmasını sağlamalı, oyuncak seçerken çok yönlü kullanılmasına dikkat etmeliymişiz. Örneğin;

"[...] hem doldurup hem boşaltarak, hem çekiştirerek oynayabiliyorsa, içinde ne olduğunu merak edip incelemek istiyorsa, o çocukta o merakı uyandırabiliyorsa, ve bu merakı uyandırırken çocuğun kullanımına uygun bir ürünse, bu iyi bir oyuncaktır."

diyor Sn. Gencay. Ama, çok kaliteli görünen bir ürün, üç yaş için hazırlanmış ama beş yaşındaki bir çocuğun kullanabileceği beceriye yönelik işlev verilmişse, bu kötü bir oyuncakmış. Çünkü, zihinsel olarak üç yaşa, fiziksel olarak beş yaşa hitap ediyormuş. Bu aslında önemli bir nokta. Çocuğumuzun içinde bulunduğu aya göre başarabileceklerini ya da ilgi alanlarını hesaplamadan oyuncak seçmemek gerektiğini bir kez daha hatırlatmış oluyor bize...

Özetlemeye çalıştığım bu röportaj, bana oyuncak seçimi, evdeki oyuncakların düzenlenmesi ve Çınar'ın ilgisini yönlendirmekle ilgil çok güzel fikirler verdi! Umarım, benim de size bir yararım olmuştur. Yine de, geniş bir zamanınızda, yazının tamamını okumanızı öneririm!

Bol oyunlu günler!

28 yorum:

gezicini dedi ki...

ahşap tamir seti bize de lazım. çok beğendim. oğlana bizimki de selam söylüyor :-)
sevgiler
gorki

larcencielblog dedi ki...

Bizimki henüz gelmedi, her gün soruyor "teemir?" diye. Asansörü tamir edecekmiş.

Bizim oğlanın da selamı var :)

Sevgiler :)

yeliz dedi ki...

başakçım çok güzel bir yazı olmuş, sağolasın. bu aralar, kim hangi oyuncakla oynuyor diye mim başlatasım vardı, çok da sağlam bilgilerle desteklenmiş oldu.
calipo mudur nedir ben de hiç sevmiyorum, zor geçiyor!! lego almak istiyorum. sonra ben de ara ara dellenip oyuncak eleminasyonu yapıyorum ama bi şekilde yine yığılıyor!! bu aralar değişiklik yapmak şart oldu yine:)

yeliz dedi ki...

bi de tamir seti almıştım ben de kocaman masası filan var, plastik. ama hala çıkarmadık ortaya. iyice kış olsun eve kapanalım diye bekliyoruz:)

füsfüs dedi ki...

ayıkla ayıkla o oyuncak kalabalığı bitmiyor sinir oluyorum, dağınık görmeye de tahammülüm yok, sürekli toplar haldeyim. en son plastiklerin çoğunluğunu eledim, oynamadıklarını dolabının üstüne kaldırdım, bu sefer de orası cıfıt çarşısına döndü. pek yeni birşey almıyruz, bu ara pek oynamıyor zaten, varsa yoksa bulaşık yıkasın:) puzzle çok seviyordu, hepsini çözüp yapmaz olunca kaldırmıştım, geri mi çıkarsam onların işi bitti mi acaba? ne zor işler bunlar ya

eylemyiğit dedi ki...

Çok güzel bir konu ve çok güzel yazmışsın.Eline sağlık.

eylemyiğit dedi ki...

Çok güzel bir yazı olmuş.Kalemine sağlık.

larcencielblog dedi ki...

Yeliz,

Ben bir türlü Çınar'ın ilgisini çekecek "yapılandırılmamış" oyuncak bulamadım, benim de derdim o! Bilemiyorum ne yapsam... Clippolar zaten oynanabilesi değil, legolarla ilgilenmiyor. Şu nopperlar'ı bir deneyeceğim. Ama önce tamir seti ve otoyol halısından hevesini alsın, sırayla (bak, akıllanmışım :D).

Füsun,

Bana da basıyor oyuncak kalabalığı -sadeleştirdik, hala basıyor! Ya o "yeniden ilgilenir mi?" konusunu bilemiyorum. Bazen özlediği için, taaa bebekliğinde oynadığı oyuncaklara bile iştahla saldırıyor ama 2 dakika sonra bırakıyor. Yapboz içinse, ne bileyim, bildikleri bir şeylerle tekrar tekrar oynamak, güven veriyormuş, belki bir kısmını yeniden ortaya çıkarabilirsin.

Eylem,

Teşekkürler :)

Sevgiler!

k.i.s.d. dedi ki...

Süper yazı.
O makale nurturia'da paylaşıldığında çoğumuz benzer hallere girmişiz galiba.
Ben de evdeki oyuncakları elden geçirmiştim.
Az ve öz olması dikkat toplama açısından daha iyi gerçekten.
Bu yazı tavsiye edilesi olmuş :)

larcencielblog dedi ki...

k.i.s.d,

Yazıya ben de ilk gördüğümde vurulmuştum da ancak toparladım :) Teşekkürler :)

Nihal M. dedi ki...

merhaba başak,
öncelikle teşekkür ederim paylaşımın için... benim için faydası çok oldu konuyu yazıyı kaçırdığım için üzüldüm...
hatta yazıyı printlayıp eşime göstereceğim akşama çünküm dün gece yığın paraya eve geç kaldığı için oyuncak tırla geldi ve oğluş sevmedi oynamadı bile... :=))
clippoları bizde sevmemiştik... Onun yerine ahşap bloklar var heryerde satılan rengarenk şekil ve büyüklükte onlar varmı göremedim sizde ama onları deneyebilirsin yapılandırılmamış oyuncak kategori çerçevesinde...biz hala çok oynuyoruz ve renkleri şekilleri onlardan öğrendik hatta köprü ev robot vs vs kendisi yapıyor... hayal gücünü de geliştirdiğini düşünüyorum...tavsiye ederim...
bende kısa zamanda oyuncaklarımızı gözden geçireceğim yol yakınkende şu oyuncak sevdamızdan vazgeçmeli...
çok ama çok teşekkür ederim...
sevgiler

larcencielblog dedi ki...

Merhaba Nihal,

O ahşap bloklarda çok gözüm var aslında, yuvada oynadığına şahit oldum. Belki eve de almalıyız. Ama biraz bekleyelim bakalım, önce yeni gelecek iki oyuncağımızla oynayalım biraz :)

Teşekkürler öneri için, sevgiler!

YesiM dedi ki...

Basak, cok guzel yazi olmus. Bu aralar ben de boyle bir sadelestirme, oyun alanini yeniden duzenleme vs gibi isler icerisindeyim. Gecen gun buyuk bir kutu oyuncagi kaldirdim, birkac yeni birseyler ekledim. Ah bir de toplansa bu oyuncaklar, gun icinde evin ici carsamba pazari gibi oluyor sinir oluyorum. Ahsap bloklari cok seviyor, kutusundan dokuyor biraz oynayip oylece birakip baska bisey cikariyor, once bi topla dimi yok nerdeee :) Belki de bizimkinin ortaminda cok fazla yapilandirilmamis oyuncagi var, yazi o acidan da cok mantikli cocuk hangisiyle oynayacagini ne yapicagini sasiriyor heralde. Ben bu gozle yeniden bir bakayim, sagol paylastigin icin.
Sevgiler,

Ömer Tuna dedi ki...

harika çok faydalı bir yazı olmuş bu

anneyazar dedi ki...

Çok güzel bir yazı olmuş, eline , beynine sağlık

Sen Gelince dedi ki...

Hediye gelen ya da benim dayanamayıp aldığım oyuncakları hemen ortaya çıkarmıyorum ben de:) Ama bu yazıdan sonra ben de bir temizlik yapma ihtiyacı duydum:)

larcencielblog dedi ki...

Yeşim,

çok mantıklı! Herşeyin çoğu zarar (yapılandırılmamış oyuncağın bile :D). Ara sıra kafalarını da dağıtmaya ihtiyaçları var, değil mi? :)

Ömer Tuna, Anneyazar,

çok teşekkürler, güle güle okuyun :)

Özlem,

Hadi kolay gelsin... hepimiz giriştik bir işe bakalım :)

Sevgiler!

Hilal dedi ki...

bazen evdeki oyuncaklardan adım atamaz oluyorum ve içime sıkıntılar basıyor :) bir süredir oyuncaklarımızı dönüşümlü ortaya çıkarıyoruz, özlyor ve şevkle oynuyor. yeni alınmış gibi :))

yazı için teşekkürler, kesinlikle çok faydalı, harika bir yazı olmuş. bu arada Çınar iyi günlerde kullansın otoyolu :) sevgiyle kal

banu dilik dedi ki...

Basak`cim, bu yazilari gunu gelince tekrar tekrar okuyacagim valla, yine aydinlatici bir suru bilgi vermissin, ellerine saglik. Bu arada 1 aylik ve 2 aylik bebekler icin ne tur oyuncaklar oneriliyor biliyor musun? soyle zihni gelistirecek, hatta bizim gibi ikiden fazla dili ayni anda ogrenmek zorunda kalacak bir bebek icin? hos; ben once bir dogurayim da beyefendiyi. cok optum

larcencielblog dedi ki...

Hilal,

Aynı sıkıntılar bana da basıyordu, biraz hafifledim! Sirkülasyon işini eski evde yapıyorduk (odası da küçük olunca) ve gerçekten yeni görmüş gibi severek oynuyordu unuttuklarıyla. Yeni evde, mekanı büyük bulunca sapıtmıştık; kendimize geldik :)

Halı az önce geldi, heyecanla eve gitmeyi bekliyorum bu akşam; yeniden ellerine sağlık, bayıldım!

Banu!

Doğur artık :))

Şaka bir yana, bu yazıda "0 ayda başka bir şeyiyle ilgilenir, büyüdükçe tutmaya, çekiştirmeye başlar oyuncaklarla" yazıyordu ama işin doğrusu, ben 3 aydan önce oyuncakla oynayan bebek pek görmedim. Ama 0+ için şiddetle önereceğim oyuncak dönencedir -hani şu beşiğin üstüne asılanlardan. Ve de siyah-beyaz-kırmızı renklerden oluşan hışırtılı, aynalı bez kitaplar (ya da bu tarz oyuncaklar). Oyuncağın hafif ve kolay kavranabilir olması önemli. Ama, çift dil için bir fikrim yok ne yazık ki...

Bir de, sana naçizane önerim, oyuncağa "bir şey amaçlı" bakma! Bunlar, yalnızca ticari kaygılar... oyuncağa eğlence amaçlı bak :) Her ikiniz de daha mutlu olursunuz! Zamanı gelince, herşeyi yapıyor bu çocuklar çünkü! Bak blogroll'da YavruSu diye bir blog var, son iki yazısı bunun üzerine, şiddetle öneririm :)

Sevgile canım!!! Öptüm!

Adsız dedi ki...

Oyuncak konusunda herkes cok sıkıntılı bu aralar. Senin yazın ilaç gibi gelmiş doktor hanım :)

Ben hızımı alamayıp diğer yazıya da baktım ve tabii ki kendimi tutumayıp hemen bır bır söylenmeye başladım. Ve tabii ki en cok neye taktım tahmin et :) Feminist mafya olarak erkek-kız ayrımcılığına! Erkek çocuk bebekle oynuyorsa niye endişelenilecekmiş, bence oynamıyorsa endişelenilsin. Cık cık cık! Sonra da böyle rol modelleri yaratılıyor ve bütün çocuk bakımı ve ev işleri kadınların üzerine yığılıyor. Yok öyle yağma, herkes eşit haklara sahip olmalı bu dünyada.

Bir de haftada bir oyuncak kısmına İNANAMADIM. Bu kadın oyuncak şirketleriyle anlaşmalı falan çalışıyor herhalde. Yanlış mı okudum diye iki kez kontrol ettim. Gerçekten siz çocuklarınıza haftada bir oyuncak mı alıyorsunuz? Oynamadıklarını bile bile hem de??? Bir de demiş ki bizim kuşağın şanslı olanlarında bile her bayramda seyranda oyuncak alınmazdı... Sonra da kalkıp haftada bir, iki haftada bir, 3-4 yaştan sonra ayda bire düşürmüş neyse ki o bile çok bence!!! Nasıl bir tüketim bu böyle, akıllara zarar gerçekten de.

Neyse ki sen güzelce toparlamışsın yazıyı. Eline sağlık! Ve hayalgücü konusunda sana tamamen katılıyorum, her oyuncak çocuğun hayal gücünü kullanmasına yardımcı olur bence de.

Bunun dışında yapılandırılmamış oyuncak konusunda bizde de sıkıntı var. Legolarla bir dönem severek oynadı ama artık ilgilenmiyor. Muhtemelen bir süre ortadan kaldırmak lazım. Müzik oyuncakları iyi oluyor. Sanırım onlar popülerliğini uzun süre yitirmeyecek. Orgdan hazır ritmleri açıp eline shaker, flüt, mızıka, minik davul, vs. alarak dans ediyor. Bunu oyun olarak da oynuyoruz, biliyorsun yazmıştım bu hafta :) Onun hareketlerini tekrar ediyoruz, bazıları çok zor ama :P

Bir de arabada oynuyoruz bazen, CD takıp çıkarmayı öğrendi şu ara, onu çok seviyor, müzik açıp dans ediyor, araba 'kullanıyor', bütün düğmeleri tek tek kontrol ediyor, vs.

Parklar kısmı çok mantıklı. Haftaiçi kreşte zaten günde iki kere dışarı çıkarıyorlar. Burda eyalet yasalarına göre sıcaklık 0'ın altına düşmedikçe çocukları dışarıda oynatmaları zorunluymuş. O yüzden bizden kış için kar pantalonu falan istediler. Yağmur kar demeden, ne olursa olsun çıkarıyorlar yani. Biz de haftasonu mutlaka çıkıyoruz. Orman, park, neresi olursa artık... Veee sizi de dört gözle bekliyoruz :))

Adsız dedi ki...

Oyuncak konusunda herkes cok sıkıntılı bu aralar. Senin yazın ilaç gibi gelmiş doktor hanım :)

Ben hızımı alamayıp diğer yazıya da baktım ve tabii ki kendimi tutumayıp hemen bır bır söylenmeye başladım. Ve tabii ki en cok neye taktım tahmin et :) Feminist mafya olarak erkek-kız ayrımcılığına! Erkek çocuk bebekle oynuyorsa niye endişelenilecekmiş, bence oynamıyorsa endişelenilsin. Cık cık cık! Sonra da böyle rol modelleri yaratılıyor ve bütün çocuk bakımı ve ev işleri kadınların üzerine yığılıyor. Yok öyle yağma, herkes eşit haklara sahip olmalı bu dünyada.

Bir de haftada bir oyuncak kısmına İNANAMADIM. Bu kadın oyuncak şirketleriyle anlaşmalı falan çalışıyor herhalde. Yanlış mı okudum diye iki kez kontrol ettim. Gerçekten siz çocuklarınıza haftada bir oyuncak mı alıyorsunuz? Oynamadıklarını bile bile hem de??? Bir de demiş ki bizim kuşağın şanslı olanlarında bile her bayramda seyranda oyuncak alınmazdı... Sonra da kalkıp haftada bir, iki haftada bir, 3-4 yaştan sonra ayda bire düşürmüş neyse ki o bile çok bence!!! Nasıl bir tüketim bu böyle, akıllara zarar gerçekten de.

Neyse ki sen güzelce toparlamışsın yazıyı. Eline sağlık! Ve hayalgücü konusunda sana tamamen katılıyorum, her oyuncak çocuğun hayal gücünü kullanmasına yardımcı olur bence de.

Bunun dışında yapılandırılmamış oyuncak konusunda bizde de sıkıntı var. Legolarla bir dönem severek oynadı ama artık ilgilenmiyor. Muhtemelen bir süre ortadan kaldırmak lazım. Müzik oyuncakları iyi oluyor. Sanırım onlar popülerliğini uzun süre yitirmeyecek. Orgdan hazır ritmleri açıp eline shaker, flüt, mızıka, minik davul, vs. alarak dans ediyor. Bunu oyun olarak da oynuyoruz, biliyorsun yazmıştım bu hafta :) Onun hareketlerini tekrar ediyoruz, bazıları çok zor ama :P

Bir de arabada oynuyoruz bazen, CD takıp çıkarmayı öğrendi şu ara, onu çok seviyor, müzik açıp dans ediyor, araba 'kullanıyor', bütün düğmeleri tek tek kontrol ediyor, vs.

Parklar kısmı çok mantıklı. Haftaiçi kreşte zaten günde iki kere dışarı çıkarıyorlar. Burda eyalet yasalarına göre sıcaklık 0'ın altına düşmedikçe çocukları dışarıda oynatmaları zorunluymuş. O yüzden bizden kış için kar pantalonu falan istediler. Yağmur kar demeden, ne olursa olsun çıkarıyorlar yani. Biz de haftasonu mutlaka çıkıyoruz. Orman, park, neresi olursa artık... Veee sizi de dört gözle bekliyoruz :))

Banu Özçelik dedi ki...

tam burada hic oyuncağı yok diye gördüğüm tüm oyuncakçılara aç kurt gibi saldırdığım bir dönemde çok faydalı oldu bu yazı bana. aman diyim. :) banu

larcencielblog dedi ki...

Evren'cim,

İşin doğrusu haftada bir oyuncak alınması kısmına ben de "yuh" demiştim ama sanırım ipin ucunu hali hazırda kaçırmış aileler için ilk basamaktı o dediği (ya da ben öyle yorumlamak istiyorum).

Kız-erkek oyuncağı konusundaki kısmı direkt es geçmiştim, dikkat edersen, hiç katılmadığım için. Yalnızca, erkek çocukların da bebekle oynayabileceği ve bunun onlara yararlı olduğu konusunu aktarmaya çalıştım. Bilemiyorum, sürç-ü lisan ettim mi? :)

YavruSu'nun müzik olayına bayılıyorum zaten! Ne güzel, anne-babadan alacağı herşeyi almış :)

Şu 0 derece kuralı çok iyiymiş. Bizimkiler de şiddetli yağmur olmadığı sürece dışarıdalar. Enerjisini başka nasıl atacak zaten bu çocuk?

Öpüyorum sizi, görüşmek üzere (NOT: Geleceğiz, geleceğiz, biraz zaman var ama :) )

Damla dedi ki...

Kitapları seçtik yeni, sıra oyuncaklarda ama bir türlü elim varmıyor. Çok kötü durumumuz çok, odası çıfıt çarşısı gibi. En kötüsü bir dağıttı mı, bırak çocuğu ben bile toplayamıyorum, bomba atılmış gibi oluyor :(

Şöyle bir reader'ı açtım, vakit yokluğunda korka korka fazla sardırmasam diye ama çok lazım bir şey denk geldi, sağol :)

larcencielblog dedi ki...

Benim de kitaplara elim varmıyor Damla...

İyi, yararı olduysa ne mutlu :)

yeliz dedi ki...

Kitapkurdu Çınarın anası!! Mim şeettim sana tez görüşlerini bekliyorum, kocaman öpüyorum:)

larcencielblog dedi ki...

ay açmamıştım daha Reader'ı, hemen bakıyorum :) Bugün yazamayabilirim de yarın artık, boş gün cumartesi :P