10 Ağustos 2011 Çarşamba

Doğadan Esintiler: Deniz-Çınar-Irmak

Heyecanla beklediğimiz haftasonu geldi, geçti... tadı damağımızda kalan, hiç bitmesin istenen anlar, çocuklarımızın kahkahaları ve bağırışları, özlenenlerle yenilen yemekler, edilen sohbetler, kaldırılan kadehler...

Yeni tanışan iki kuzen, okunan kitaplar, ortak yenen mantı, oyuncak çekişmeleri...


Ve günün sonunda el ele tutuşarak yürüdüklerini gören ana-babalarının pır pır eden yürekleri...


Sonra, bir cimcimeye sürekli sarılan minik eller, "Cana uyudu, Cana aaladı" raporları, "Iıımak 'aalet bişey' diyemiyo, 'ayabee' diyo"lar, "mini mini obögö"ler, parklarda deli gibi koşturmacalar, yerlere yatıp boğuşmacalar...



Sonra... bu üstteki iki haydutun cimcimeye öğrettiği "alamazsın, o beniim"ler!



Aileyle birlikte sohbetler, acelesi olmadan akan, yavaş geçen zamanlar...


yavaş, sakin, dingin... ahh... en çok da bunu özlemişim...




Ve "aile olmanın", "büyük bir aile olmanın" değerini kavramak... mutluluğunu yaşamak, bu şansın farkında olmak...


Ve kıymetini bilerek taçlandırmak o anları, her dakikasını bu öpücüğün tadını hatırladığım gibi hatırlamak...


Hiç yorum yok: