1 Ağustos 2011 Pazartesi

Vahşi Yaşam

Çınar'ın büyümesini izlemeyi, büyürkenki değişimini gözlemeyi ve -başaramasam da- bu adımları çözmeye çalışmayı seviyorum. Özellikle, artık "sosyal bir çocuk" olmaya başladığı bu ara, 3 yaşa yaklaştığımız bu dönem gerçekten çok keyifli. Keyifli olması, yaşanan krizlerin yok olduğu, herşeyin yoluna girdiği anlamına gelmiyor tabii ki (kimseye umut vermek istemem :P). Ama, kendini ifade edebilmeye başlaması, başkalarıyla "gerçek ilişkiler" kurmaya başlaması pek çok durumu kolaylaştırdığı gibi, benim hayatıma da keyif katıyor! Onu gözlemlemek, düşünmeme neden oluyor...

"Paralel oyun" döneminin kapanmaya yüz tutup "birlikte oyun" döneminin başladığı şu zamanlarda fark ettiğim bir şey var: Çocuk dünyası tam bir vahşi yaşam/doğal hayat örnek kümesi. Yani, güçlünün güçsüzü kolayca ayırt edebildiği, sözle ifade edilmemiş sınırların (teritory) olduğu, gürültülü mücadelelerin ama sessiz anlaşmaların yapıldığı bir dünya. Bunun nedeni, Hilal Hanım'ın bana defalarca söylediği gibi, çocukların daha çok içgüdüleri tarafından yönlendiriliyor olmaları olsa gerek. Aynen, hayvanlar gibi.

Çok haşin ve değiştirilmesi gerekliymiş gibi görünse de en başta, ben seviyorum bu "vahşi ve içgüdüsel" taraflarını. Çünkü ne yapıyorlarsa, çok hesapsız kitapsız yapıyorlar; ne söylüyorlarsa, o an akıllarından geçtiği gibi söylüyorlar. Kurmadan, planlamadan, dümdüz. Ve karşılarındakinin "kendilerinden güçlü" olduğunu kabul ettikleri anda, başka bir hedefe yönelebiliyorlar. Saplanıp kalmıyorlar, istedikleri şeyi elde etmek için arkadan işler çevirmiyorlar. "Sıralarını bekliyorlar". Aslında bence, kendi yaşam alanlarında çok iyi bir döngü ve işleyiş kurabiliyorlar -biz müdahale etmediğimiz sürece. Sanırım bu yüzden, yaşlar denk olduğu sürece ve biri diğerinin gerçekten canını acıtacak bir şey yapmadıkça, dışarıdan bu doğal yaşam içine girmemek en iyisi. Kendi yollarını bulmalarına izin vermek, fırsat vermek; belki de, izleyerek öğrenmek?

Hangi noktada hesap-kitap işleri, planlar, arkadan iş çevirmek devreye giriyor, bilmiyorum. Hangi aşamada aklımızdan geçenle ağzımızdan çıkan birbiriyle örtüşmemeye başlıyor, onu da bilmiyorum. O aşamayı izleme kısmına daha gelmedim. Bunları öğretiyor muyuz -ya da bize mi öğrettiler-, yoksa hepsi "içgüdüsel" olarak mı gelişiyor, bir fikrim yok.

Ümidim, çocuğumu hep "belgesel tadında" izlemek. Ama, "doğa kanunlarının" sonsuza kadar sürmediği bir dünyada, bu kadar naif kalmasını beklemek doğru mu, ondan da pek emin değilim...

1 yorum:

banu dilik dedi ki...

Basak'cim, bende bu erkek cocuklari mi boyle diye dusnuyordum...Hani kizlar daha mi hesap kitap yapiyorda erkekler dogal yasiyorlar diye merak ediyorum. Yine de yazdiklarinda cok haklisin. Cok da guzel ifade etmissin. Hep cocuk kalsa dunya diyecegim ama bu da cok cocukca olacak...